Kasım enflasyonu piyasa beklentisinin çok üzerinde çıktı. Yıllık enflasyon yıl başında açıklanan yüzde 8.5’lik hedefi neredeyse 6 puan aştı. COVID-19 nedeniyle büyüme ve istihdam hedeflerindeki sapmaya toleransla yaklaşmak mümkün ama enflasyon farklıydı. İthal enflasyon söz konusu olduğunda küresel ve konjonktürel koşullar aleyhte değil, lehteydi. Rakamlar bize enflasyonla mücadelede politikaların yetersiz kaldığını ve başarısız olduğunu gösterdi. Öne çıkan noktalara ve geleceğe dönük sinyallere bakalım:
- Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ekime göre yüzde 2.30 arttı. Tek başına bir anlam ifade etmeyebilir ama çok yüksek bir rakam. Mesela önceki 15 yılın kasım ortalaması yüzde 0.40’tı. Endeksin baz yılı olan 2003’ten bu yana böylesi yüksek bir kasım enflasyonu olmamıştı. Önceki zirve 2007’deki 1.95’ti. Kaygı verici, çünkü dünyada enflasyonun çok düşük seyrettiği bir dönemde biz enflasyonu kışkırtmışız. Düşünün; bir de ithalat pazarlarımızda enflasyon yüksek seyretseydi halimiz ne olurdu?
- Yıllık enflasyon yüzde 14.03’e yükseldi; Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 15’inci ülkesi oldu. Bizden daha kötü durumda olanlar Venezuela, Zimbabve, Sudan, Lübnan, İran, Surinam, Arjantin, Haiti, Angola, Kongo, Etiyopya, Zambiya, Liberya ve Nijerya. Aralarında bize benzer olan Arjantin var. Gerisi siyasi ya da ekonomik sorunlu ülkeler. Ya da derin bir krizin veya savaşın içindeler. Beraber anılmak istemeyeceğimiz ülkeler.
- TÜFE hane halkının tüketim sepeti kapsamındaki ürünlerin fiyatlarındaki değişimleri yansıtır. Daha doğrusu yansıtması amaçlanır. Bunun için TÜİK 81 ildeki 28 bin 19 işyerinden 553 bin 54 fiyat ve 4 bin 274 konuttan aldığı kiralama değerleri üzerinden endeksi hesaplıyor. Endeks grup ağırlıkları ise 15 bin hanehalkı ile yapılan bütçe anketleriyle belirleniyor. Farklı sepet ve ağırlıklar farklı enflasyon rakamı üretebiliyorlar. Mesela benim yakından izlediğim Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Tüketici Fiyat Endeksi kasımda yüzde 3.43 ile TÜİK’inden 1.13 puan daha yüksekti. Enflasyonla ilgilenenlerin ve ekonomiye ilgi duyanların izlemesini tavsiye ettiğim ENAG endeksi, fiyat verilerinin alındığı kaynakların nüfusu ve gelir dağılımını temsil etmesini önemsiyor. Bu nedenle ENAG, aylık 100 binin üzerinde kira ve 7 milyonun üzerinde fiyat verisi ile endeksi hesaplıyor. Enflasyonu yansıttığını düşündüğüm ENAG’ın rakamları eylülde yüzde 3.61 ve ekimde yüzde 2.56 ile TÜİK ölçümlerinin üzerindeydi. TÜİK eylülde 0.97 ve ekimde 2.13 açıklamıştı. Yani enflasyon açıklanan resmi rakamın ötesinde hissediliyor.
- Kasımda enflasyonu gıda ve temel mal grupları sürükledi. Bu iki grupta da birikimli kur etkisi devam ediyor. TL’nin son haftalardaki göreli istikrarı kalıcı olursa kurun fiyatlara olan etkisi birkaç ay içinde kademeli olarak kaybolabilir. Gıdada mevsim geçişine bağlı olarak bazı ürünlerde arzın azalması gıda enflasyonun kasımda hızlı artmasına neden oldu. Mevsim geçişi etkisi sona erse de temel girdi niteliğindeki tarımsal emtia fiyatlarının seyri aleyhte çalışıyor.
- Merkez bankalarının enflasyonunun ana eğilimini izlemek için kullandıkları çekirdek enflasyon göstergeleri enflasyon eğiliminin güçlendiğini gösteriyor. Bu göstergeler enflasyonun hava durumu, mevsim koşulları, uluslararası fiyat hareketleri ve kamu kontrollü zamlar gibi geçici şok ve dalgalanmalardan arındırılmış kısmını gösterdiği için ana eğilime dair daha iyi fikir verirler. Ve durum çok parlak görünmüyor.
- Kasım enflasyonunu yukarı çeken temel mal enflasyonundaki artışta otomobil ve dayanıklı tüketim malları öne çıkıyor. Dayanıklı tüketim mallarında yıllık artış yüzde 26’yı aştı. Çok yüksek bir rakam. Arkasındaki temel faktör ise güçlü kredi artışı ve TL’ nin sert değer kaybı. Talebi canlandıran kredi artışının hız kesmesi ve TL’nin istikrara kavuşması ile buradaki enflasyonun yumuşaması beklenebilir.
- Tüketici fiyatlarındaki yüksek artış kadar üretici fiyatlarındaki daha yüksek artış da kaygı vericidir. Kura karşı duyarlı olan üretici fiyatlarının yüksek artış hızı önümüzdeki aylarda TÜFE’yi de etkileyecektir.
- Kasımda yıllık mevduat faizi yüzde 14.78 dolayındaydı. TCMB anketlerine göre beklenen yıllık enflasyon ise 10.77. Buna göre beklenen reel faiz yüzde 3.6. Hiç de fena değil. Ama bu beklenti ve beklentiler her zaman gerçekleşmiyor. Mesela geçen yıl bu zaman mevduat faizi yüzde 11.70 ve beklenen yıllık enflasyon 10.46’ydı. Buna göre beklenen reel faiz yüzde 1.1’di. Oysa o tarihte reel faiz umuduyla parasını mevduata yatıranların tasarrufları yüzde 14.03’lik enflasyon karşısında yüzde 2 değer kaybetti. Önceki yıllarda da benzer bir tablo söz konusuydu. TL mevduat sahiplerinin arka arkaya enflasyon karşısında tasarruflarının erimesi yabancı para tutma eğilimini güçlendiriyor. İşte bu nedenle ekonomistler “Yüksek enflasyon dolarizasyonun en başta gelen nedenidir” diyorlar.