Kaş yapayım derken göz çıkarmak bu olsa gerek

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Mevzuatı ve bürokrasiyi alaşağı edilmesi, kavga edilmesi, mücadele verilmesi gereken engeller olarak görmek...

✔ Yani "Biz sizin için engel gördüğümüz her mevzuatı değiştiririz, o mevzuatı uygulayan bürokratla mücadele ederiz" demek... Ve bu konuda yabancılara söz vermek, açık çek vermek... Büyük talihsizlik oldu.

Maliye Bakanı Nureddin Nebati gözlerdeki ışıltıyla başladı, Merkez Bankası ve Merkez Bankası faizinin önemsizleştirilmesiyle övündü; hadi gaf demeyelim de pek alışkın olmadığımız diyelim, bir dizi açıklama yaptı. Enflasyon için sürekli yanıldığı tahminler verdi. Ama şimdiye kadarki açıklamalarının hiçbiri Fransa’daki konuşması kadar vahim değildi.

Nebati yatırımcılara hitaben neler mi söyledi, aynen aktaralım:

“Bir problem mi yaşadınız, rahat olun bize hemen ulaşırsınız. En sevdiğim konu da şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir. Hep beraber kavga edelim. Bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda Cumhurbaşkanımız var. Rahat olun.(alkışlar) Mevzuatı da değiştiririz...”

Doğrusu en çok o alkışlayanların kimler olduğunu ve neyi alkışladıklarını merak ettim.

Merak ettiğim birkaç konu daha var. Sorularım Maliye Bakanı Nebati'ye:

- Mevzuattan kaynaklanan bir zorluk söz konusuysa o mevzuatı kim yaptı?

- Bürokrasi dayandığı bir mevzuat, dayandığı bir yetki olmadan herhangi bir yatırıma zorluk çıkarabilir mi? Bürokrat böyle davranarak suç işliyorsa gereği yapılır, yok bürokrat bir mevzuata dayanarak öyle hareket ediyorsa, ki öyledir, o zaman bürokrasinin ne suçu var? Mevzuatı değiştirmek de sizin işiniz. Ama bu işlemin adı alaşağı etmek değildir, kavga etmek değildir.

- Siz bakansınız; mevzuata aykırı davranıp suç işleyen bir bürokrat çıkarsa ona karşı işlem yapmak için arkanızda illa Cumhurbaşkanı mı olması gerekir?

- Yabancıya “Gelin biz her türlü engeli kaldırırız, yatırım yapın” derken bir anlamda “Bizim için hukuk ikinci planda, ne istersek yaparız” demiş olmadınız mı? Görüntüden anlaşıldığı kadarıyla bir metne bağlı olmadan irticalen konuştunuz. Acaba sonra “Ben ne dedim” diye hayıflandınız mı ya da etrafınızda “Sayın Bakan bu sözler pek olmadı” diyebilen biri çıktı mı?

“AMAN UZUK DURUN” DENMİŞ OLDU

Bu konuşma, Türkiye’de özellikle doğrudan yatırıma pek sıcak bakmayan yabancılara çok kötü bir mesaj oldu.

Nerede nasıl konuşmak gerektiğini bilmek gerekiyor. Baş başayken bir yatırımcıya bunları söyleyebilirsiniz de, bir topluluğa, hem de basına açık bir toplantıda böyle söylediniz mi mesaj çok farklı oluyor:

“Hukuka aykırı mı, mevzuata uygun düşmüyor mu, siz yeter ki gelin, biz anında değiştiririz...”

BİR ÜLKEDE YATIRIMIN OLMAZSA OLMAZ ŞARTI HUKUK!

Bir yatırımcıya sağlanabilecek en büyük teşvik hukukun egemen olduğu bir ortam.

Bizim yaptığımız ne; adeta “Hukuki bir engel çıkarsa biz sizin adınıza bunu aşarız” diyoruz.

Peki iki yabancı kuruluştan biri lehine tercihte bulunmamız gerektiğinde bu sefer de haklı olanı değil de daha çok yatırım yapanı, yani güçlüyü mü tercih edeceğiz?

Başka bir ülkede yatırım yapma konusunda neyin ön planda olduğu çok açık. Bu konuda yıllar önce gelen bir okur mektubu var elimde ve bu mektuba köşemde daha önce de birkaç kez yer verdim. Şimdi tam günü... Bu mektubu bir kez daha yayımlamak istiyorum. Okurum özetle şu görüşleri dile getiriyor mektubunda:

“Türkiye’ye niye doğrudan yabancı yatırım yapılmadığının en önemli nedeni bağımsız ve hızlı yargının olmamasıdır. Biz nasıl başka bir ülkede iş yapacakken hukuk güvensiz ise her an ‘Ceketimizi alıp gidebileceğimiz’ işlere bakıyorsak, yabancı da bize öyle bakıyor.

Bir örnek vermek isterim. Yıllar önce boru fabrikası olan bir dostum Orta Asya’daki bir ülkedeki güçlü bir gruptan birlikte iş yapma önerisi aldığını söyledi ve son kez benden de bir inceleme yapmamı istedi. Başkente indim, Türklere vize bile yokken, nedense yeşil pasaportumdan kuşkuya düştüler. Gümrükten çıkmam gecikti, polis sorgusuna kadar uzadı iş. Bunun üstüne oradaki müstakbel ortaklar gelip beni anında dışarı çıkardılar. Bu çok önemliydi; güçlerini görmüş oldum.

Yatırımın yapılacağı ildeki vali ile de buluşma ayarladılar. Araştırmamda üretilecek boruya talep olacağını da gördüm. Yani her şey iyi gibiydi...

Dönüşte görüşümü merak eden arkadaşıma şu soruyu sordum:

‘Diyelim ki yatırımı yaptın; satışlar da çok iyi gidiyor. Ama ortaklarla aran bir nedenle açıldı; onlar orada çok güçlü. Bir gün kapıdaki bekçiye seni içeri sokmamasını söylerlerle ne yapacaksın?’

Arkadaşım yatırımdan o an vazgeçti.

Aynı durum bugün Türkiye’de geçerli. Diyelim çok belirgin bir ithal ürün Türkiye’de yok satıyor. Üreticisini ikna ettik, gelip burada yatırım yaptılar. Biz her şey iyi giderken adamı kapıdan sokmayabilir miyiz ya da bir bahane uydurup hisselerine tedbir veya el koyabilir miyiz?

Böyle bir adımı dünya devi şirketlere karşı yapamazsınız, hemen devlet başkanı düzeyinde devreye girerler. Ama küçük ve orta boyda tüm yabancılar çok kolay hedef olabilir.

Bu gerçeği yabancılar bilmiyor mu; ticaret ataşeleri sürekli bilgilendiriyor onları.

İşte bu yüzden dünyanın teşvikini de verseniz, hukuk sağlıklı işlemiyorsa doğrudan yatırım çekmeniz pek mümkün olmaz.”

FAİZ YÜZDE 14'MÜŞ, HEM ZATEN ÖNEMİ DE YOKMUŞ!

Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 14’te sabit tutuldu.

Dikkat ederseniz “Merkez Bankası faizi sabit tuttu” demiyorum, “Merkez Bankası’nın faizi sabit tutuldu” diyorum. Çünkü kararı veren Merkez Bankası değil ki!

Hem zaten Merkez Bankası’nı da, Merkez Bankası’nın politika faizini de önemsizleştirmedik mi? Maliye Bakanımız böyle demedi mi?

Ama biraz sabır; Merkez Bankası İstanbul’da inşa edilen 360 metrelik Avrupa’nın en yüksek binasına taşındığında çok daha işlevsel olacak ve tabi ki ipleri eline alacak!

Tüm yazılarını göster