Karşıyım karşı…

Naci İris
Elektrik Yüksek Mühendisi&Bilim Uzmanı

İzmir Seferihisar’dan bir arkadaşım aradı, ilçelerinde yapılacak bir enerji projesine karşı olduklarını söyledi. Enerji üzerine makaleler yazdığım için bu konuda da bir makale yazmamı ve destek vermemi istedi. Yapılacak enerji santralinin hem RES, hem JES, hem GES olduğunu öğrendiğimde konuya ilgim arttı. Proje kapsamında toplam 37,5 MWe kapasiteli jeotermal kaynaktan enerji üretim tesisi olacak ve JES’de %20’lik iç tüketimi için 3,65 hektar alanda 2 MWe kapasiteli GES ve 3,6 MWe kapasiteli RES ile karşılanacak. Ancak yöre halkı bu santralleri istemiyor. Hem de hiç birini…

Zeytinliklere, tarım arazilerine, ormana ve askeri yasak bölgeye yapılacağı ifade ediliyor. Proje alanının büyük bir kısmı aynı zamanda İzmir kentine içme-kullanma suyu temininde kullanılan ve işletmede olan Tahtalı Barajı'nın ‘Uzun Mesafeli Koruma Alanı' ve barajı besleyen yüzey sularına ait ‘Dere Mutlak Koruma' alanları içerisinde yer alıyor.

Halkın katılım toplantısının yapılmadığını, bu hususların yetkililere dile getirilmediğini öğreniyorum. Çünkü toplantı protestolardan dolayı gerçekleştirilememiş.

Keşke protesto ederek bölgesini korumak yerine masada konuşarak, gerekiyorsa yukarıda sayılan nedenlerle projenin iptali veya revizyonu sağlansaydı. Ama projeye karşı olma gerekçelerine bakınca gerçekçi bulmuyorum. Mesela askeri bölgeye yapılacak deniyor, bu mümkün mü? Tarım arazilerine GES kurulamaması yönündeki mevzuat yürürlükteyken bu mümkün mü? İçme suyu temini için kullanılan Tahtalı Barajı’na bu santrallerin nasıl olumsuz bir etkisi var mı ve bu etkiler nedir, biliniyor mu?

İtiraz edenlerin durumu “hem başım zonkluyor, hem dizim ağrıyor, hem midem bulanıyor” deyip doktordan rapor almaya çalışan tembel öğrenci gibi.

Santrallerin yapılacağı parseller araştırınca öğrendim: Orhanlı Mah. 105 ada, 13-14-17-18 parseller ile 207 ada, 20 parsel. Bu parsellere Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne ait TKGM Parsel Sorgu uygulamasından bakıyorum. İlginç, hiçbiri tarım arazisi değil. Yakın çevresi orman olsa da orman hiç değil. Tüm parseller ham toprak ve kıraç, sadece 18 parsel nitelik olarak zeytinlik gözüküyor, onun da fiili durumu kıraç, zeytinlik yok, yani proje zeytinliklere yapılmıyor. Velhasıl kelam bu projeye karşı oluş teknik değil, siyasi. Keşke teknik itirazlar olsaydı da tüm kesimler beraberce mücadele edilseydi.

İzmir Su İdaresi’nin mahkeme açtığını da öğrendim, Tahtalı Barajı nedeniyle. Ama o da bölge halkıyla beraber olmak isteyen siyasi bir hamle niteliğinde olmuş. Talepleri mahkemece reddedilmiş.

Sonuç; tabii ki doğamızı, çevremizi modern dünyaya feda etmeyelim. Hayvansal atıklarla ilgili çözüm bulamayıp yüklü ceza yediğinden ötürü 100 yıllık aile çiftliğini kapatan Hollandalı çiftçi geldi aklıma. Bir şeyleri istemediğimiz veya mükemmele yakın olmasını istediğimiz için nelerden vaz geçiyoruz acaba. Köşeye sıkıştırdığımız kişi veya kuruluşların ürettiklerine muhtaç olmayalım sonra. Yanlış anlaşılmasın, sözüm tek tarafa değil, her iki tarafa da…

Tüm yazılarını göster