Bu yazı perşembe günyüzünü görecek. Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu toplantısının olduğu gün. Alınacak karar merakla bekleniyor. 2002’den bu yana uygulanan bir sistem var: Faiz koridoru. Alt sınırındaki faiz MB’nin bankalardan gecelik vadede borç alma faizi. Şu anda yüzde 6.75. 2001 krizinden hemen sonra kamu bankalarını kurtarma operasyonu çerçevesinde Hazine kamu bankalarına olan yüklü miktarda borcunu tahvil vererek kapatmıştı. Bu tahviller MB tarafından anında paraya çevrilmiş ve bu bankaların likidite sıkışıklığı çözülmüştü. Uygulanan ekonomik programın ‘yangın söndürme’ operasyonun bir parçası olan bu işlem sonucunda sisteme bol miktarda para çıktı. Dolayısıyla politika faizi MB’nın bu parayı sistemden çekmek için kullandığı koridorun alt sınırı oldu.
Bu para miktarı zamanla azaldı ve küresel krizden bir müddet sonra artık MB bankalardan borçlanan değil, onlara borç veren durumuna geldi. Bu koşullar altında ekonomi açısından önemli olan faiz MB’nin koridorun ortasında ya da ona yakın bir yerde belirlediği haftalık borç verme faizi (repo faizi) oldu. Bu faiz şu anda yüzde 8.25. Değişik nedenlerle fon ihtiyacını bu imkânla finanse edemeyen bankalar için MB bir de koridorun üst sınırından fonlama yapıyor. Bunun şu andaki faizi yüzde 9.75 (bir de Hazine tahvil piyasasının düzgün çalışması ile ‘görevli’ bankalara -piyasa yapıcılara-biraz daha düşük faizle fon veriliyor).
Koridor faiz sistemi çoğu merkez bankasının uyguladığı bir sistem. Bu sistemi uygulamaya koymadan uygulamada karşılaşılan sorunları tartışmak üzere Meksika Merkez Bankası’na gitmiştik. Gündemimizde döviz alım ihaleleri gibi konular da vardı. O heyetin başında da ‘bu satırların’ yazarı yer alıyordu. Sanıldığı gibi bu sistemin uygulanması açık biçimde enflasyon hedeflemesine geçtiğimiz 2006’da başlamadı, 2002 içinde başladı. Neyse.
Bu sistemi uygulayan merkez bankalarının iki faizi daha var. Çok nadir koşullarda kullanılması beklenen iki faiz. İlki, gün içinde bu kadar imkândan yararlanamayan bir bankanın elindeki fazla fonu akşama doğru kısa bir zaman aralığında MB’ye satacağı bir ‘cezai’ faiz var. Şu anda bu faiz yüzde 0. İkincisi, yine aynı zaman aralığında MB’den borçlanacak bir bankanın bir de ‘cezai’ borç alma faizi var: Geç likidite faizi. Şu anda yüzde 11.25. Her iki faizin düzeyi neden ‘cezai’ olduklarını anlatıyor; geçiyorum.
Koridor sistemini uygulayan bir merkez bankası şunu yapmak istiyor: Yasasında yazan temel amacı çerçevesinde kendisine verilen hedefe uygun olduğunu düşündüğü bir politika faizini belirliyor (her merkez bankasının hedefi enflasyon). Bu faizin ekonomi üzerinde etkili olması ve hedefin tutturulabilmesi için, öncelikle bankaların kendi aralarında alıp verdikleri çok kısa vadeli borcun piyasada belirlenen faizini etkilemesi gerekiyor. Kısa vadeli piyasa faizi hem mevduat faizini hem kredi faizini hem de döviz kurunu etkiliyor. Böylelikle tüketim, tasarruf, yatırım, ihracat ve ithalat, yani talep, şu ya da bu ölçüde etkileniyor. Normal uygulamada, MB bankalara verdiği fon miktarını öyle ayarlıyor ki, bankaların kendi aralarında yaptıkları işlemlerde ortaya çıkan kısa vadeli faiz, MB bürokratlarının saptadıkları politika faizine yakın olsun. Dolayısıyla, sistem çok basit. Küresel krizden sonra, şu anda ayrıntısına girmeyeceğim nedenlerle bu sistem karmaşıklaştırıldı. MB, yukarıda sözünü ettiğim farklı faizlerden bankalara borç verdi. Dolayısıyla, ortalama fonlama maliyeti diye bir kavram çıktı. Son birkaç yılda ise daha değişik fonlama biçimleri de ‘icat’ edildi.
Her neyse. Durum şu: 22 Mayıs 2020’den bu yana MB’nin ‘sözde’ politika faizi (haftalık repo faizi) yüzde 8.25. Oysa ‘gerçek’ politika faizi (ortalama fonlama maliyeti) 16 Temmuz’da yüzde 7.34’e kadar düşmüştü. Yaşanan kur atağı sonrası MB ‘şuradan’ ya da ‘buradan’ verdiği fon miktarını değiştirerek bu faizi sürekli yükseltti. Dün gerçek politika faizi yüzde 9.31’e çıkmıştı. Farklı bir ifadeyle, bir ayda ‘gerçek’ faiz iki puan yükseldi.
Yangın söndürmeyi amaçlayan bir merkez bankasının kararlı olduğunu çok net göstermesi gerekiyor. Bunun yolu da şu ya da bu fonlama faizini yükseltip, “bizim merkez bankası acaba ortalama fonlama maliyetini hangi düzeyde tutacak” diye karmaşa yaratmak yerine, ne yapacaksa haftalık repo faizini değiştirerek yapmalı. Yani ‘sözde politika faizini ‘gerçek’ hale getirmeli. Getirdiğini de net biçimde anlatmalı. Bakalım ne olacak?