Bugün doğmakta olan karbon piyasalarının önümüzdeki on yıl içinde önemli ölçüde büyüyeceği öngörülüyor. Güveni yeniden tesis etmek ve 2050 iklim hedeflerine ulaşma misyonunda önemli bir araç olarak bu potansiyelin yerine getirilebilmesi için, bu büyüme, giderek daha karmaşık ve ölçeklenen bir Karbon Piyasası altyapısının yanında işlev gören kredi standartları ve uyumluluk düzenlemeleri aracılığıyla sorumlu bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Piyasa önemli bir geçiş sürecinde ilerlerken, dürüstlük ve kalite girişimlerine yenilenen bir odaklanmayla Çevre, İklim Değişikliği ve Karbon Liderleri’nin bir araya getirilip piyasayı ve politika gelişmelerini gözden geçirecek mekanizmaları oluşturmasının önemi giderek artan bir ihtiyaca dönüşüyor.
The Wharton School'da ESG Girişimi Dekan Yardımcısı Witold Henisz paydaş kapitalizmini ve ESG'nin siyasallaşmasını şöyle ifade ediyor: "Aslında uzun vadeli karlılığı etkileyebilecek çok çeşitli çevresel, sosyal ve yönetişim faktörleri var. Kaputun altında neler olup bittiğini bilmek istiyoruz. Uzun vadeli riskler getirebileceği için şirketin yönetimi, etiği ve yasal uyumluluğu hakkında bilgi edinmek istiyoruz. İklim de böyledir. Firmalar iklim geçişine dikkat etmezlerse, uzun vadeli risklere maruz kalabilirler ve iş fırsatlarını kaçırabilirler. Bu bilgiyi, şirketlere verdiğimiz değere ve şirketlerin kendileri için strateji belirleme biçimine dönüştürmek istiyoruz. Bu politik değil, bu sadece iyi bir iş.” |
Sektörlerde çevresel risklerin yönetimi ve karbon emisyonlarının azaltımı; özellikle enerji yoğun sanayi kuruluşlarına (demirçelik, çimento, alüminyum, elektrik, gübre vb.) dönüşümsel zorlukların aşılmasında destek ve danışmanlık; risk, kalite, strateji gibi alanlarda, ortak ve koordineli bir yaklaşım içinde çözümler, politikalar ve girişimler üretilmesi; sürdürülebilir finansal ve matematiksel modeller kurulması en önemli konular arasındadır.
Şirketlerin yakın ve uzun vadeli bilime dayalı hedefler koymayı taahhüt etmeleri bekleniyor. Tüm kuruluşları bu ve benzeri uygulamalar için motive edecek, cesaretlendirecek dinamiklere ihtiyaç var.
Kapsam (Scope) 1 - 2 ve 3 odaklı çalışılmalı; yol haritaları çıkarılmalıdır; iklimsel riskler hesap edilmeli; yeni teknoloji ve regülasyonlar takip edilmeli; network içinde dağıtımı sağlanmalı ve işbirliğini teşvik edecek ulusal altyapılar kurulmalıdır. İletişim omurgasında, neden sonuç ilişkilerine odaklanılmalıdır. Küresel iklim değişikliği izlenmeli; 2030 ve 2050 hedeflerini hızlandıracak projeler üretilerek işbirliği ağları kurulmalıdır.
Yönetilebilir bir değişim için dataya önem vermeliyiz; sorumlulukların yerine getirilip getirilmediği takip edilmelidir. Sera gazı emisyonlarındaki durumun ilgili kuruluşlarla güncel ve periyodik olarak paylaşılması gerekir. Multidisipliner bir anlayışla, yakın dönemli ve uzun dönemli stratejiler geliştirerek kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Sürdürülebilirlikte rekabet arttırılmalı; bilimsel rekabet güçlendirilmelidir.
1.5°C’lik geleceğin inşası ve birleşimi için toplumca, dünyaca çalışılmalıdır. Bütüncül bir yaklaşım içinde; değişim ve transformasyon aşamalarında tüm ilgili kuruluşların bu yapı içinde olmaları sağlanmalıdır. Tedarik zincirlerinin güçlendirilmesine katkı verilmelidir.
Yakın vadeli hedeflerinde hızlı bir başlangıç yapmak için daha hızlı emisyon azaltabilecek alanlar değerlendirerek emisyonlardaki sıcak noktalar çözüme kavuşturulmalıdır; ilgili kuruluşlardan emisyon azaltma planları hazırlayıp taahhütler alınmalıdır. Her bir sektörün doğasına uygun çözümler geliştirilmelidir.
Kuruluşları enerji verimli kararlar almaya teşvik etmek elzemdir. Yenilenebilir enerji alanındaki araştırma-geliştirme ve uygulamaları teşvik edilmelidir. Sıfır atık uygulamaları konusunda geniş işbirlikleri ve yeni modeller kurulmalıdır.
AB taksonomisi 2026 itibarıyla devreye gireceğinden Türkiye’de böylesi bir iş alanının varlığının önemi giderek daha fazla anlaşılmaktadır.
Bir dizi paydaşla güvenilirlik bağlar oluşturmanın önündeki en büyük engellerden biri herkesin kendi çıkarlarının olmasıdır. Farklı paydaşlar, bir şirketin güvenilirliğini kendileri için en önemli olanın merceğinden değerlendirir ve iklim taahhütleri ise bir istisna değildir. Bu nedenle paydaş gruplarının beklentilerinden, motivasyonlarından ve etkilerinden yararlanarak; yatırımcılar, müşteriler, çalışanlar ve STK'ların incelenmesi ve periyodik olarak sonuçlar çıkarılması ve paylaşılması çok önemlidir.
Kritik mineraller ve yoksul ülkeler çelişkisi büyüyor
“SIDIKI Mayamba güne hazırlanırken güneş, dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde, dünyanın en zengin maden yataklarından birinin üzerinde yükseliyordu.
Mayamba bir kobalt madencisidir. Ve kapısının önünde uzanan kırmızı topraklı savan öyle şaşırtıcı bir kobalt ve mineral zenginliğine sahiptir ki, bir zamanlar bir jeolog bunu "skandal jeolojik vaka" olarak tanımlamıştı.
Güney Afrika'daki bu uzak manzara, Apple, Samsung ve büyük otomobil üreticileri tarafından üretilen akıllı telefonlara, dizüstü bilgisayarlara ve elektrikli araçlara güç sağlayan şarj edilebilir lityum iyon piller için gerekli bir mineral olan ucuz kobalt için dünyanın çılgın mücadelesinin merkezinde yer alıyor.
Ancak 35 yaşındaki Mayamba, bu genişleyen küresel tedarik zincirindeki rolü hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Karısı ve çocuğuyla paylaştığı odanın bir köşesinden metal küreği ve kırık başlı çekicini alıp yola koyuldu. Tozlu ceketi de üzerindeydi.” 1
Washington Post, Eylül 2022
Hükümetler ve politika yapıcılar; yatırımcılar ve sektör şirketlerinin bu zorluğun üstesinden gelinmesinde, etkili teşviklerle yeni politikaların ve Ar-Ge proje uygulamalarının kilit önemde olduğunu görüyoruz.
Nihayet, teknolojik gelişmelerin ekonomik ve çevresel çözümler sağlayabileceğini de görüyoruz. Endüstri ürünlerine yönelik artan taleple birlikte endüstriler, düşük karbonlu teknoloji ürünlerine yönelik artan talebi karşılamak için hem iklim dostu hem de iklime dayanıklı olabilecek ve verimliliği artırabilecek bir endüstri haline gelme zamanının geldiğinin farkında bir performans sergiliyorlar…
İnsanlığın uygarlık tarihinde üçüncü bilimsel ve teknolojik devrimi buhar teknolojisiyle başladı ve güç teknolojisi devriminden sonra, bilim ve teknolojide ileriye doğru büyük bir atılım daha yaşıyoruz.
Türkiye'nin kritik maden kaynaklarının, dünyanın bu alandaki bilgi birikimi de dahil olmak üzere bilimsel, teknolojik, çevresel, ekonomik ve jeopolitik kaygılar dikkate alınarak çok boyutlu ve profesyonel bir felsefeyle yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. Yeni strateji, yatırım ve fırsatların zamanında ortaya çıkması ve hayata geçirilmesi yeni politika ve düzenlemelerin de önünü açacaktır.
Dünyada bu durum jeopolitik bir konudur.
EVET, Türkiye'nin kritik maden rezerv potansiyeli yüksektir ama asıl mesele bunun uzun vadede nasıl kullanılacağıdır...
Düşük karbon ekonomisine geçişin anahtarı kritik mineraller…
Enerjide tarihi dönüşüm hız kazanırken, düşük karbon ekonomisine geçişin, 2050 yılına kadar mineral emtia taleplerini neredeyse 10 katına kadar artırması bekleniyor. Düşük karbonlu madenciliğe doğru ilerlemek ve metal geri dönüşümünün verimliliğini ve karbon ayak izini azaltmak için doğru yatırımlara ihtiyaç var.
MADENCİLİK, mineraller ve metal üretimi ve geri dönüşümü, küresel sera gazı emisyonlarının %12'sine karşılık geliyor.
Düşük karbon ekonomisine geçişin, 2050 yılına kadar mineral emtia taleplerini neredeyse 10 katına kadar arttırması bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, 2050 yılına kadar 9 milyar insan için uygun fiyatlı, sürdürülebilir ve düşük karbonlu binalar ve taşıtları da gündeme getiriyor. Bu da mineral ve metal kaynak taleplerini günden güne arttırırken, çevresel kaygıları da arttırıyor.
PEKİ, NE YAPILMALI?
Maden cevherlerinin madenciliği; LED'ler, hibrid/pille çalışan ulaşım araçları, güneş enerjisi için fotovoltaik (PV) paneller, rüzgar türbinleri, piller, yakıt hücreleri, kojenerasyon sistemleri, karbon yakalama ve depolama ve nükleer enerji de dahil olmak üzere, düşük karbon teknolojilerinin üretimi için kritik önemde…
Madencilik, mineral işleme ve metal sektörlerinin başarılı geçişinin sağlanması, ihtiyaç duyulan bu kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacak çözüm yollarının araştırılması kaynaklar kadar kritik önemde. Düşük karbon ekonomisi için ihtiyaç duyulan birçok teknoloji, eşdeğer enerji hizmetleri sağlamaya yönelik geleneksel fosil yakıt yaklaşımlarına kıyasla çok daha metal yoğun bir görünümde. Öngörülen talep artışı sektöre önemli iş fırsatları yaratırken, gerekli yatırımlar için de itici bir güç oluşturuyor.
Öncelikle düşük karbonlu madenciliğe doğru ilerlemek ve metal geri dönüşümünün verimliliğini ve karbon ayak izini azaltmak için doğru yatırımlara ihtiyaç var.
Sektörün aşırı hava olayları ile başa çıkacak şekilde uyarlanması, malzemelerin düşük karbon teknolojisi üreticilerine teslim edilebilmesini sağlayacak şekilde planlanması kritik konular ajandamızı uzatıyor.
Aşırı hava koşullarının tedarik zincirlerini ve kaynak piyasalarını bozabileceğini, arzı sürdürmek için önlemler alınması gerektiğini görüyoruz. Açık kesim madenleri, aşırı yağışlara karşı savunmasız olduğundan, bu da onları verimsiz hale getirdiğinden ve sektör, aşırı kuraklık sırasında sorun yaşadığından önemli miktarda suya ihtiyaç olduğu da zorlu konulardan bir diğeri…
Isı stresi, yangın ve duman tehlikeleri de birçok madende küresel ısınmanın şiddetlendirdiği önemli sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Entegre bir uyarlama-hafifletme yaklaşımıyla bu tür risklere maruz kalmanın azaltılması, işletme, bakım ve sigorta maliyetlerinin azaltılması gerekiyor.
Bugün, pille ve hidrojenle çalışan araçlara geçiş kavramı yeşil bir seçenek olarak kabul gördüğünden, altyapı ve ekipman üretiminin de madencilik ve bunların işlenmesini gerekli kıldığını görüyoruz.
Düşük karbon ekonomisine geçiş gerçekleşirken, bir sonraki mineral ve metal madenciliği patlamasının iklim üzerindeki güçlü eylemlerle nasıl yönlendirilebileceği konusu önemi giderek yükselen bir konu olmaya aday.
Modelleme çalışmaları, Paris Anlaşması ile uyumlu olarak 2050 yılına kadar karbondan arındırma çabalarının ve ayrıca BM'nin küresel yoksulluğu azaltmaya yönelik Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma çabalarının, maden çıkarma ve metal geri dönüşümünden kaynaklanan birçok metal emtia için talebin 5-10 kat artmasıyla sonuçlandığını gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)3 Uluslararası Kaynak Paneli (IRP), düşük karbon ekonomisine geçiş için artan talebi karşılayacak özel metal geri dönüşümünde önemli bir artışla, önemli yeni madencilik keşiflerine ve yatırımlarına ihtiyaç duyulacağını tespit ettiğini görüyoruz. (UNEP 2011)
Bunun nedeni, aşağıdakiler de dahil olmak üzere gerekli düşük karbon teknolojilerinin üretilmesini sağlamak amacıyla metallerin kritik girdiler olmasından kaynaklanıyor:
- Enerji verimliliği teknolojileri
- Solar voltaik (PV) sistemler
- Rüzgâr enerjisi sistemleri
- Elektrikli ve hibrit elektrikli ulaşım araçları
Yukarıdaki dört ana konudan biri olan elektrikli ve hibrit elektrikli ulaşım araçları geleceğimiz için ne denli önemli olduğunu tartışmalarımızda hep dile getirdik.
Hibrit arabaları üretmek için çok çeşitli metallere ve diğer kaynaklara ihtiyaç bulunuyor.
Arabanın gövdesi için krom, manganez, molibden, boksit (alüminyum) demir cevheri ve termal kömür. Kablolama ve devreler için; bakır, altın, platin ve tungsten ve Piller için kadmiyum, kobalt, kurşun, lityum, nikel ve nadir toprak oksitler…
Elektrikli araçların ayrıca lityum, kurşun, çinko, grafit ve çok sayıda nadir toprak metaline de ihtiyaç duyduğunu ifade edelim… Dünya Bankası, küresel ısınmanın 2 oC ile sınırlandırılmasının, pillere olan metal talebini 2050 yılına kadar her zamanki gibi % 1200 oranında artıracağını tespit ettiğini görüyoruz. (DÜNYA BANKASI 2017)
Pek çok çalışma, talebin yalnızca artan metal geri dönüşümü ile karşılanabileceğini öne sürüyor. Geri dönüşüm; yeni bir kaynaktan metal üretmeye kıyasla, yoğun enerji, su ve karbondioksit (CO2) üretimini azaltıyor. Geri dönüşüm, metal tedarik zincirlerinin aşırı hava olaylarından kaynaklanan tedarik kesintilerine karşı da artan direnci çeşitlendiriyor.
Nadir toprak elementleri de dahil olmak üzere, düşük karbon teknolojileri için kritik elementler ABD, Rusya, Çin ve Avustralya'da kömür ve kömür atıklarından aranıyor. Metal tedarik zincirlerinin inşasının düşük karbon dirençli yollara odaklanılarak gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Kaynaklar ve metal geri dönüşüm sektörünün düşük karbon ekonomisine geçişi için sürdürülebilir kalkınma stratejileri sağlayan bazı uyum-azaltma fırsatlarının sunulması son derece önemli. Yatırımcıları ve kaynak sektörü şirketlerini bu zorluğun üstesinden gelmeye teşvik etmek için etkili teşvikler, politikalar ve AR-GE-DA (Araştırma Geliştirme ve Dağıtım/ R&D&D/Reseach & Development & Deployment) projelerinin uygulanması hükümetlere ve politika yapıcılara kilit bir rol olarak biçiliyor.
Sonuçta; teknolojik gelişmelerin ekonomik çözümler sağlayabileceğini görüyoruz. Sektör ürünlerine yönelik artan taleple birleştiğinde endüstriler, düşük karbon teknolojisine sahip ürünlere yönelik artan talebi karşılamak için geliştirilmiş verimlilikle hem iklim dostu hem de iklime dirençli olabilen bir sektör haline dönüşebilmek için doğru zamanda olduklarının bilincinde olmalılar…
Üçüncü bilimsel ve teknolojik devrim, insan uygarlığı tarihinde ‘evet’ buhar teknolojisi ile başladı ve güç teknolojisi devriminden sonra da bilim ve teknoloji alanında bir başka büyük sıçramanın içinde yaşıyoruz.
* YAYIN HAKKINDA: Gelen talepler üzerine, TÜRKİYE ENERJİ ENDÜSTRİSİ (TEE) yıllık yayımını dijitale de aktardık. EKONOMİ GAZETESİ Enerji Yazarı Neslihan Gökdemir Ağar tarafından, 29 Eylül 2023 tarihli gazetemiz eki için içeriği kurgulanıp kaleme alınan çalışma 132 sayfadır.
Yazar’ın dergide yayına giren yazılarından oluşan bir seçkisini beş gün boyunca peş peşe Siz okurlarımızla paylaşıyoruz.