Karbon piyasaları ve kritik minerallerin yükselen gücü

Neslihan GÖKDEMİR AĞAR Enerjide İnovasyon

Bugün doğmakta olan karbon piya­salarının önümüzdeki on yıl içinde önemli ölçüde büyüyeceği öngörü­lüyor. Güveni yeniden tesis etmek ve 2050 iklim hedeflerine ulaşma mis­yonunda önemli bir araç olarak bu po­tansiyelin yerine getirilebilmesi için, bu büyüme, giderek daha karmaşık ve ölçeklenen bir Karbon Piyasası altya­pısının yanında işlev gören kredi stan­dartları ve uyumluluk düzenlemeleri aracılığıyla sorumlu bir şekilde yöne­tilmesi gerekiyor. Piyasa önemli bir geçiş sürecinde ilerlerken, dürüstlük ve kalite girişimlerine yenilenen bir odaklanmayla Çevre, İklim Değişik­liği ve Karbon Liderleri’nin bir araya getirilip piyasayı ve politika gelişmele­rini gözden geçirecek mekanizmaları oluşturmasının önemi giderek artan bir ihtiyaca dönüşüyor.
 

The Wharton School'da ESG Girişimi Dekan Yardımcısı Witold Henisz paydaş kapitalizmini ve ESG'nin siyasallaşmasını şöyle ifade ediyor:

"Aslında uzun vadeli karlılığı etkileyebilecek çok çeşitli çevresel, sosyal ve yönetişim faktörleri var. Kaputun altında neler olup bittiğini bilmek istiyoruz. Uzun vadeli riskler getirebileceği için şirketin yönetimi, etiği ve yasal uyumluluğu hakkında bilgi edinmek istiyoruz. İklim de böyledir. Firmalar iklim geçişine dikkat etmezlerse, uzun vadeli risklere maruz kalabilirler ve iş fırsatlarını kaçırabilirler. Bu bilgiyi, şirketlere verdiğimiz değere ve şirketlerin kendileri için strateji belirleme biçimine dönüştürmek istiyoruz. Bu politik değil, bu sadece iyi bir iş.”

  • COP 28'de Madde 6'da neler olacağı ve bunu takip edecek piyasa etkileri merakla izleniyor.
  • Ulusal Karbon programlarının (piyasalar veya vergiler) yaygın­laşması ve küresel trendlerin bir­birine bağlanması artan bir iştahla konuşuluyor.
  • Emisyon azaltma teknolojisi ve net sıfır hedeflerine ışık tutulmasına dönük çalışmalar artıyor.
  • En iyi uygulamaların doğaya dayalı çözümlerle ölçeklendirilmesi doğal sermayeye ve biyoçeşitlili­ğe yatırım yapılması giderek daha büyük ilgi topluyor.
  • Gönüllü Karbon piyasasında şef­faflığın sağlanmasında derecelen­dirmenin ve üzerinde anlaşmaya varılan Karbon ilkelerinin rolü her geçen gün yükseliyor.
  • Pazar altyapılarını ve gönüllü Karbon piyasasının ölçeklendi­rilmesinin nasıl destekleneceği­nin keşfedilmesi ise başlı başına çok önemli…

Sektörlerde çevresel risklerin yönetimi ve karbon emisyonlarının azaltımı; özellikle enerji yoğun sanayi kuruluşlarına (demirçelik, çimento, alüminyum, elektrik, gübre vb.) dö­nüşümsel zorlukların aşılmasında destek ve danışmanlık; risk, kalite, strateji gibi alanlarda, ortak ve koor­dineli bir yaklaşım içinde çözümler, politikalar ve girişimler üretilmesi; sürdürülebilir finansal ve matema­tiksel modeller kurulması en önemli konular arasındadır.

Şirketlerin yakın ve uzun vadeli bilime dayalı hedefler koymayı taahhüt etmeleri bekleniyor. Tüm kuruluşları bu ve benzeri uygulamalar için motive edecek, cesaretlendirecek dinamiklere ihtiyaç var.

Kapsam (Scope) 1 - 2 ve 3 odaklı çalışılmalı; yol haritaları çıkarılma­lıdır; iklimsel riskler hesap edilmeli; yeni teknoloji ve regülasyonlar takip edilmeli; network içinde dağıtımı sağ­lanmalı ve işbirliğini teşvik edecek ulusal altyapılar kurulmalıdır. İletişim omurgasında, neden sonuç ilişkilerine odaklanılmalıdır. Küresel iklim deği­şikliği izlenmeli; 2030 ve 2050 hedef­lerini hızlandıracak projeler üretile­rek işbirliği ağları kurulmalıdır.

Yönetilebilir bir değişim için dataya önem vermeliyiz; sorumlu­lukların yerine getirilip getirilmedi­ği takip edilmelidir. Sera gazı emis­yonlarındaki durumun ilgili kuru­luşlarla güncel ve periyodik olarak paylaşılması gerekir. Multidisipli­ner bir anlayışla, yakın dönemli ve uzun dönemli stratejiler geliştirerek kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Sürdü­rülebilirlikte rekabet arttırılmalı; bilimsel rekabet güçlendirilmelidir. 

1.5°C’lik geleceğin inşası ve bir­leşimi için toplumca, dünyaca ça­lışılmalıdır. Bütüncül bir yaklaşım içinde; değişim ve transformasyon aşamalarında tüm ilgili kuruluşların bu yapı içinde olmaları sağlanmalı­dır. Tedarik zincirlerinin güçlendi­rilmesine katkı verilmelidir.

Yakın vadeli hedeflerinde hızlı bir başlangıç yapmak için daha hızlı emisyon azaltabilecek alanlar de­ğerlendirerek emisyonlardaki sıcak noktalar çözüme kavuşturulmalıdır; ilgili kuruluşlardan emisyon azaltma planları hazırlayıp taahhütler alınma­lıdır. Her bir sektörün doğasına uygun çözümler geliştirilmelidir.

Kuruluşları enerji verimli kararlar almaya teşvik etmek elzemdir. Yeni­lenebilir enerji alanındaki araştır­ma-geliştirme ve uygulamaları teşvik edilmelidir. Sıfır atık uygulamaları konusunda geniş işbirlikleri ve yeni modeller kurulmalıdır.

AB taksonomisi 2026 itibarıy­la devreye gireceğinden Türkiye’de böylesi bir iş alanının varlığının önemi giderek daha fazla anlaşılmaktadır.

Bir dizi paydaşla güvenilirlik bağlar oluşturmanın önündeki en büyük engellerden biri herkesin kendi çıkarlarının olmasıdır. Farklı paydaşlar, bir şirketin güvenilirli­ğini kendileri için en önemli olanın merceğinden değerlendirir ve iklim taahhütleri ise bir istisna değildir. Bu nedenle paydaş gruplarının bek­lentilerinden, motivasyonlarından ve etkilerinden yararlanarak; yatırımcı­lar, müşteriler, çalışanlar ve STK'la­rın incelenmesi ve periyodik olarak sonuçlar çıkarılması ve paylaşılması çok önemlidir.

Kritik mineraller ve yoksul ülkeler çelişkisi büyüyor

“SIDIKI Mayamba güne hazırlanırken güneş, dünyanın en yoksul ülkele­rinden birinde, dünyanın en zengin maden yataklarından birinin üzerinde yükseliyordu.

Mayamba bir kobalt madencisidir. Ve kapısının önünde uzanan kırmızı topraklı savan öyle şaşırtıcı bir kobalt ve mineral zenginliğine sahiptir ki, bir zamanlar bir jeolog bunu "skandal jeolojik vaka" olarak tanımlamıştı.

Güney Afrika'daki bu uzak manzara, Apple, Samsung ve büyük otomobil üreticileri tarafından üretilen akıllı telefonlara, dizüstü bilgisayarlara ve elektrikli araçlara güç sağlayan şarj edilebilir lityum iyon piller için gerekli bir mineral olan ucuz kobalt için dünyanın çılgın mücadele­sinin merkezinde yer alıyor. 

Ancak 35 yaşındaki Mayamba, bu genişleyen küresel tedarik zincirinde­ki rolü hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Karısı ve çocuğuyla paylaştığı odanın bir köşesinden metal küreği ve kırık başlı çekicini alıp yola koyuldu. Tozlu ceketi de üzerindeydi.” 1

Washington Post, Eylül 2022

Hükümetler ve politika yapıcılar; yatırımcılar ve sektör şirketlerinin bu zorluğun üstesinden gelinmesinde, etkili teşviklerle yeni politikaların ve Ar-Ge proje uygulamalarının kilit önemde olduğunu görüyoruz.

Nihayet, teknolojik gelişmelerin ekonomik ve çevresel çözümler sağ­layabileceğini de görüyoruz. Endüstri ürünlerine yönelik artan taleple birlikte endüstriler, düşük karbonlu teknoloji ürünlerine yönelik artan talebi karşılamak için hem iklim dostu hem de iklime dayanıklı olabilecek ve verimliliği artırabilecek bir endüstri haline gelme zamanının geldiğinin farkında bir performans sergiliyorlar…

İnsanlığın uygarlık tarihinde üçüncü bilimsel ve teknolojik devrimi buhar teknolojisiyle başladı ve güç teknolojisi devriminden sonra, bilim ve teknolojide ileriye doğru büyük bir atılım daha yaşıyoruz.

Türkiye'nin kritik maden kaynak­larının, dünyanın bu alandaki bilgi birikimi de dahil olmak üzere bilimsel, teknolojik, çevresel, ekonomik ve je­opolitik kaygılar dikkate alınarak çok boyutlu ve profesyonel bir fel­sefeyle yeniden değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. Yeni strateji, yatırım ve fırsatların zamanında ortaya çıkması ve hayata geçirilme­si yeni politika ve düzenlemelerin de önünü açacaktır.

Dünyada bu durum jeopolitik bir konudur.

EVET, Türkiye'nin kritik maden rezerv potansiyeli yüksektir ama asıl mesele bunun uzun vadede nasıl kul­lanılacağıdır...

Düşük karbon ekonomisine geçişin anahtarı kritik mineraller…

Enerjide tarihi dönüşüm hız kazanırken, düşük karbon ekonomisine geçişin, 2050 yılına kadar mineral emtia taleplerini neredeyse 10 katına kadar artırması bekleniyor. Düşük karbonlu madenciliğe doğru ilerlemek ve metal geri dönüşümünün verimliliğini ve karbon ayak izini azaltmak için doğru yatırımlara ihtiyaç var.

MADENCİLİK, mineraller ve metal üretimi ve geri dönüşümü, küresel sera gazı emisyonlarının %12'sine karşılık geliyor.

Düşük karbon ekonomisine geçişin, 2050 yılına kadar mineral emtia taleplerini neredeyse 10 katına kadar arttırması bekleniyor. Gelişmek­te olan ülkelerde yaşam kalitesinin iyi­leştirilmesi, 2050 yılına kadar 9 milyar insan için uygun fiyatlı, sürdürülebilir ve düşük karbonlu binalar ve taşıtları da gündeme getiriyor. Bu da mineral ve metal kaynak taleplerini günden güne arttırırken, çevresel kaygıları da arttırıyor. 

PEKİ, NE YAPILMALI?

Maden cevherlerinin madenciliği; LED'ler, hibrid/pille çalışan ulaşım araçları, güneş enerjisi için fotovoltaik (PV) paneller, rüzgar türbinleri, piller, yakıt hücreleri, kojenerasyon sistem­leri, karbon yakalama ve depolama ve nükleer enerji de dahil olmak üzere, düşük karbon teknolojilerinin üretimi için kritik önemde…

Madencilik, mineral işleme ve metal sektörlerinin başarılı geçişinin sağlanması, ihtiyaç duyulan bu kay­nakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacak çözüm yol­larının araştırılması kaynaklar kadar kritik önemde. Düşük karbon ekono­misi için ihtiyaç duyulan birçok tek­noloji, eşdeğer enerji hizmetleri sağ­lamaya yönelik geleneksel fosil yakıt yaklaşımlarına kıyasla çok daha metal yoğun bir görünümde. Öngörülen talep artışı sektöre önemli iş fırsatları yara­tırken, gerekli yatırımlar için de itici bir güç oluşturuyor.

Öncelikle düşük karbonlu maden­ciliğe doğru ilerlemek ve metal geri dö­nüşümünün verimliliğini ve karbon ayak izini azaltmak için doğru yatı­rımlara ihtiyaç var.

Sektörün aşırı hava olayları ile başa çıkacak şekilde uyarlanması, malzemelerin düşük karbon teknolo­jisi üreticilerine teslim edilebilmesini sağlayacak şekilde planlanması kritik konular ajandamızı uzatıyor.

Aşırı hava koşullarının tedarik zin­cirlerini ve kaynak piyasalarını bozabi­leceğini, arzı sürdürmek için önlemler alınması gerektiğini görüyoruz. Açık kesim madenleri, aşırı yağışlara karşı savunmasız olduğundan, bu da onları verimsiz hale getirdiğinden ve sektör, aşırı kuraklık sırasında sorun yaşadı­ğından önemli miktarda suya ihtiyaç olduğu da zorlu konulardan bir diğeri…

Isı stresi, yangın ve duman tehlike­leri de birçok madende küresel ısınma­nın şiddetlendirdiği önemli sorunlar­dan biri olmaya devam ediyor. Entegre bir uyarlama-hafifletme yaklaşımıyla bu tür risklere maruz kalmanın azal­tılması, işletme, bakım ve sigorta mali­yetlerinin azaltılması gerekiyor.

Bugün, pille ve hidrojenle çalışan araçlara geçiş kavramı yeşil bir seçenek olarak kabul gördüğünden, altyapı ve ekipman üretiminin de madencilik ve bunların işlenmesini gerekli kıldığını görüyoruz.

Düşük karbon ekonomisine geçiş gerçekleşirken, bir sonraki mineral ve metal madenciliği patlamasının iklim üzerindeki güçlü eylemlerle nasıl yönlendirilebileceği konusu önemi giderek yükselen bir konu olmaya aday.

Modelleme çalışmaları, Paris An­laşması ile uyumlu olarak 2050 yılına kadar karbondan arındırma çabaları­nın ve ayrıca BM'nin küresel yoksullu­ğu azaltmaya yönelik Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma çaba­larının, maden çıkarma ve metal geri dönüşümünden kaynaklanan birçok metal emtia için talebin 5-10 kat art­masıyla sonuçlandığını gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)3 Uluslararası Kaynak Paneli (IRP), düşük karbon ekonomisine geçiş için artan talebi karşılayacak özel metal geri dönüşü­münde önemli bir artışla, önemli yeni madencilik keşiflerine ve yatırımları­na ihtiyaç duyulacağını tespit ettiğini görüyoruz. (UNEP 2011)

Bunun nedeni, aşağıdakiler de dahil olmak üzere gerekli düşük karbon teknolojilerinin üretilmesini sağlamak amacıyla metallerin kritik girdiler olmasından kaynaklanıyor:

- Enerji verimliliği teknolojileri

- Solar voltaik (PV) sistemler

- Rüzgâr enerjisi sistemleri

- Elektrikli ve hibrit elektrikli ulaşım araçları

Yukarıdaki dört ana konudan biri olan elektrikli ve hibrit elektrik­li ulaşım araçları geleceğimiz için ne denli önemli olduğunu tartışmalarımızda hep dile getirdik.

Hibrit arabaları üretmek için çok çeşitli metallere ve diğer kaynaklara ihtiyaç bulunuyor.

Arabanın gövdesi için krom, manganez, molibden, boksit (alü­minyum) demir cevheri ve termal kömür. Kablolama ve devreler için; bakır, altın, platin ve tungsten ve Piller için kadmiyum, kobalt, kurşun, lityum, nikel ve nadir toprak oksitler…

Elektrikli araçların ayrıca lityum, kurşun, çinko, grafit ve çok sayıda nadir toprak metaline de ihtiyaç duyduğunu ifade edelim… Dünya Bankası, küresel ısınmanın 2 oC ile sınırlandırılması­nın, pillere olan metal talebini 2050 yılına kadar her zamanki gibi % 1200 oranında artıracağını tespit ettiğini görüyoruz. (DÜNYA BANKASI 2017)

Pek çok çalışma, talebin yalnızca artan metal geri dönüşümü ile kar­şılanabileceğini öne sürüyor. Geri dönüşüm; yeni bir kaynaktan metal üretmeye kıyasla, yoğun enerji, su ve karbondioksit (CO2) üretimini azaltı­yor. Geri dönüşüm, metal tedarik zin­cirlerinin aşırı hava olaylarından kay­naklanan tedarik kesintilerine karşı da artan direnci çeşitlendiriyor.

Nadir toprak elementleri de dahil olmak üzere, düşük karbon teknoloji­leri için kritik elementler ABD, Rusya, Çin ve Avustralya'da kömür ve kömür atıklarından aranıyor. Metal tedarik zincirlerinin inşasının düşük karbon dirençli yollara odaklanılarak gerçek­leştirilmesi bekleniyor.

Kaynaklar ve metal geri dönüşüm sektörünün düşük karbon ekonomisi­ne geçişi için sürdürülebilir kalkınma stratejileri sağlayan bazı uyum-a­zaltma fırsatlarının sunulması son derece önemli. Yatırımcıları ve kaynak sektörü şirketlerini bu zorluğun üste­sinden gelmeye teşvik etmek için etkili teşvikler, politikalar ve AR-GE-DA (Araştırma Geliştirme ve Dağıtım/ R&D&D/Reseach & Development & Deployment) projelerinin uygulan­ması hükümetlere ve politika yapıcı­lara kilit bir rol olarak biçiliyor.

Sonuçta; teknolojik gelişmelerin ekonomik çözümler sağlayabileceğini görüyoruz. Sektör ürünlerine yönelik artan taleple birleştiğinde endüstri­ler, düşük karbon teknolojisine sahip ürünlere yönelik artan talebi karşı­lamak için geliştirilmiş verimlilikle hem iklim dostu hem de iklime dirençli olabilen bir sektör haline dönüşebilmek için doğru zamanda olduklarının bi­lincinde olmalılar…

Üçüncü bilimsel ve teknolojik devrim, insan uygarlığı tarihinde ‘evet’ buhar teknolojisi ile başladı ve güç tek­nolojisi devriminden sonra da bilim ve teknoloji alanında bir başka büyük sıç­ramanın içinde yaşıyoruz.

* YAYIN HAKKINDA: Gelen talepler üzerine, TÜRKİYE ENERJİ ENDÜSTRİSİ (TEE) yıllık yayımını dijitale de aktardık. EKONOMİ GAZETESİ Enerji Yazarı Neslihan Gökdemir Ağar tarafından, 29 Eylül 2023 tarihli gazetemiz eki için içeriği kurgulanıp kaleme alınan çalışma 132 sayfadır.

Yazar’ın dergide yayına giren yazılarından oluşan bir seçkisini beş gün boyunca peş peşe Siz okurlarımızla paylaşıyoruz. 

  1. Gün, 21.12.2023, Perşembe: Enerji dönüşümünde 2030 ve 2050 hedefleri…
  2. Gün, 22.12.2023, Cuma: Karbon piyasaları ve kritik minerallerin yükselen gücü
  3. Gün, 25.12.2023, Pazartesi: Türkiye’nin ‘Enerji Gaz Merkezi’ olma potansiyeli; yeni küresel gaz düzeni; ‘Güney Gaz Koridoru’
  4. Gün, 26.12.2023, Salı: Hidrojen teknolojileri ve finansmanı
  5. Gün, 27.12.2023, Çarşamba: BM ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’; 2050 hedeflerinin yeni endüstrileri ve çelişki
Tüm yazılarını göster