17 Nisan 2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7244 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) Geçici 13. madde eklenerek sermaye şirketlerinin kâr dağıtımına ilişkin sınırlama getirilmiş ve 1) Sermaye şirketlerinde, 30.09.2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem kârının yalnızca % 25’inin dağıtımına karar verilebileceği, 2) Geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçelerin dağıtıma konu edilemeyeceği, 3) Genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemeyeceği, 4) Genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa, 2019 yılı net dönem kârının % 25’ini aşan kısma ilişkin ödemelerin 30.09.2020’e kadar erteleneceği yönünde düzenleme yapılmıştı. Ayrıca düzenlemenin kapsamına giren sermaye şirketlerine ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasları belirlemeye, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığı’nın yetkili olduğu belirtilmişti.
Ticaret Bakanlığı, 17 Mayıs 2020 tarih ve 31130 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 13’üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (Tebliğ) ile konuya ilişkin ikincil düzenlemeyi yapmış bulunmaktadır. Bu yazımızda Tebliğ ile yapılan düzenlemeleri değerlendireceğiz.
Tebliğin 4/1. maddesi, TTK Geçici md. 13’teki ifadeleri tekrarlamakla birlikte, geçmiş yıl kârları ile serbest yedek akçelerin dağıtılmasına ilişkin sınırlamaya “Bu sınırlama, Kanunun (Türk Ticaret Kanunu) 462’nci maddesi uyarınca iç kaynaklardan yapılacak sermaye artırımında uygulanmaz.” ifadesi ile bir istisna getirmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nun 462. maddesi “iç kaynaklardan sermaye artırımı”na ilişkin düzenlemeler içermekte olup kâr payı dağıtımına ilişkin değildir. Tebliğ ile getirilen bu düzenlemeden, iç kaynaklardan sermaye artırımı sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesinin sınırlama kapsamında olmayacağı sonucu çıkmaktadır. Dolayısıyla, böyle bir yol izlenmesi halinde, bu köşede 7 Mayıs 2020 tarihli yazımızda dile getirdiğimiz kanuna karşı hile iddiasının da gündeme getirilemeyeceği sonucuna varmak gerekecektir.
Ayrıca Tebliğin 4/3. maddesinde, sınırlamaya ilişkin Kanun maddesinin yürürlüğü öncesinde kâr payı dağıtım kararının alındığı ama henüz ödeme yapılmadığı veya kısmi ödeme yapıldığı durumda, Kanundaki hüküm gereği 30.09.2020 tarihi sonuna kadar ertelenen kâr payı ödemesi için faiz tahakkuk ettirilmeyeceği düzenlenmiştir. Kanunda bile yer almayan bu düzenleme, kâr payı alacak ortakların mülkiyet hakkına idari düzenleme ile müdahale olup Anayasa’nın 13. maddesine aykırıdır. Faiz ödenmemesini gerektirecek bir düzenleme ancak Kanun ile yapılabilir. Ayrıca, aynı maddede geçen “hesap döneminde zarar edilmiş olmasına karşın serbest yedek akçelerden dağıtım kararı alınmışsa henüz ödenmemiş kısma ilişkin tüm ödemeler” ifadesi de Kanun metninde yer almamaktadır. Tebliğle Kanundaki düzenlemeyi aşacak şekilde bir sınırlamaya gidilmiş olup bu durum da aynı gerekçeyle Anayasa’ya aykırıdır. Ayrıca Kanun’un yürürlüğünden önce yapılmış genel kurullarda geçmiş yıl kârlarının dağıtılacağı kararı alınmışsa, bu dağıtımın sınırlama kapsamında olup olmadığı sorusuna Tebliğ açıklık getirmemiştir. Diğer bir açıkta kalan konu, kâr payı avanslarının durumudur. Sınırlama öncesi kâr payı avansı dağıtılmışsa ve getirilen sınırlama nedeniyle (süre de Cumhurbaşkanınca uzatılırsa) avansı kapatacak kadar kâr payı dağıtılamazsa ne olacaktır? Ortaklar avans aldığı fazla kâr payını şirkete geri mi iade edecektir? Bu konudaki görüşümüz iade yapılmaması gerektiği yönündedir.
Tebliğin 5. maddesi ile kâr payı dağıtım sınırlamasından istisna tutulan şirketler şunlardır:
1) 120.000 Türk Lirası ve altında kâr payı dağıtımı kararı alınan şirketler (25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Ek-2’nci ve geçici 23’üncü maddesi uyarınca, yeni tip koronavirüs (COVID-19) kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle kısa çalışma ödeneğinden ve/veya ücretsiz izne ayrılanlardan 4447 sayılı Kanunun geçici 24’üncü maddesi uyarınca nakdi ücret desteğinden yararlandırılanları istihdam edenler ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20’nci maddesi ve ilgili Kararlar uyarınca Hazine destekli kredi kefaleti kullanan ve halen kapanmamış kredi borç bakiyesi bulunanlar hariç),
2) Pay sahiplerince, dağıtımına karar verilen kâr payının yarısından fazlasının, Kanun hükümleri çerçevesinde başka bir sermaye şirketine olan sermaye taahhüt borcunun nakden ve defaten ifasında kullanılması şartıyla, kâr payı dağıtımı kararı alınan şirketler,
3) Pay sahiplerince, dağıtımına karar verilen kâr payının, imzalanan kredi sözleşmeleri veya proje finansman sözleşmeleri kapsamında 30.09.2020 tarihi sonuna kadar muaccel hale gelen yükümlülüklerin ifasında nakden kullanılması şartıyla, kâr payı dağıtımı kararı alınan şirketler. Bu durumdaki şirketlerde, pay sahiplerinin ifa yükümlülüklerini aşan tutara ilişkin ödemeler 30.09.2020 tarihi sonuna kadar ertelenir.
Özetle, Tebliğ koronavirüs nedeniyle kısa çalışma/ücretsiz izne çıkarma başvurusu yapan şirketler ile Hazine destekli kredi kefaleti borcu olan şirketler hariç, 120 bin TL’ye kadar kâr payı dağıtacak şirketlere, kâr payıyla sermaye taahhüt borcu veya kredi sözleşmesi/proje finansman sözleşmesinden doğan yükümlülükleri yerine getirecek şirketlere bu yükümlülüklerle sınırlı olmak üzere bir istisna tanımaktadır. Kredi ödemelerindeki yükümlülüğü, anapara ve faiz ödemelerinin toplamı olarak anlamak gerekir. Ayrıca, Tebliğin sadece kredi sözleşmelerini dikkate alıp poliçe, bono, tahvil gibi borçlanma araçlarını dikkate almaması eksikliktir. Sermaye taahhüt/kredi borçlarının dağıtılan kâr payları ile mi, yoksa başka fonlarla mı ödendiğinin tespiti nasıl yapılacak orası da belli değildir. Paranın ucunda ip yok ki takip edesin?
Diğer bir konu, kredi yükümlülüklerinin yerine getirilmesine ilişkin olarak, örneğin %99 hisseye sahip ortak, kendi kefaletinde %1 hisseye sahip ortağın yüksek tutarda kredi almasını sağlayıp kendine aktarttığı veya kendi kredisini küçük hisseli ortağa devrettiği durumda, kâr payı ödemeleri ortaklık payı ile orantılı olacağından sınırlamayı aşarak şirketten daha fazla nakit kâr payı ödenmesi sağlanabilecektir. Bu konuda muvazaa iddiası gündeme getirilebilir ama zaten düzenleme geçici bir süreyle getirildiğinden pratikte bunun ortaya konması güç olacaktır.
Ayrıca, Tebliğ istisna tanımış olmakla birlikte, şartları sağlayan şirketlerin istisnadan yararlanmasını “Bakanlıktan” alacakları uygunluğa tabi kılmaktadır. Hatta bu uygunluğun, kâr payı dağıtımının genel kurulda görüşülebilmesi için genel kurulun öncesinde alınması gerekmektedir. Tebliğ uyarınca, başvurularda genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim organı kararının noter onaylı örneği, şirketin hesap dönemine ilişkin finansal durum tablosu ile kâr veya zarar tablosuna ek olarak aşağıdaki belgeler İç Ticaret Genel Müdürlüğüne sunulacaktır:
a) Yukarıda belirttiğimiz 1. istisna uyarınca kâr payı dağıtımı yapılacak şirketlerde; anılan desteklerden yararlanılmadığına ilişkin ilgili kurumlardan alınacak tevsik edici belge,
b) Yukarıda belirttiğimiz 2. istisna uyarınca kâr payı dağıtımı yapılacak şirketlerde; dağıtılacak kâr payının yarısından fazlasını alma hakkı olanların başka bir sermaye şirketine olan sermaye taahhüt yükümlülüğünü tevsik edici belge,
c) Yukarıda belirttiğimiz 3. istisna uyarınca kâr payı dağıtımı yapılacak şirketlerde; kredi sözleşmeleri ve proje finansman sözleşmeleri kapsamında ifa yükümlülüklerini tevsik edici belge.
Tebliğde istisna uygulamasının Bakanlık uygunluğuna tabi kılınmasının bir bürokrasi (İngilizcesi red-tape) yaratıp fiilen bu istisnanın kullandırılmaması yönünde etki yapacağını düşünüyoruz. Kâr payı dağıtmak isteyen şirketlerin, gerekli evrakları toplayıp, Bakanlığa başvurup, uygunluk alıp, genel kurul yapıp kârı dağıtması sizce kaç ay alır? Sınırlamanın bitmesine 3 ay kalmışken bu bürokrasiyi anlamak mümkün değil. Kısa çalışma ödeneğinde de önce uygunluk denetimi öngörülmüş, işin içinden çıkılamayınca vazgeçilmişti. Aynı sonucu burada da görürsek şaşırmayız herhalde. Bu “izin” uygulaması en azından “icazet”e dönüştürülmelidir.
Son olarak, Tebliğ bağımsız denetime tabi şirketler açısından kâr payının hesaplanmasında TFRS’ye uygun olarak hazırlanan finansal tablolar esas alınacağını; ancak, dağıtılması öngörülen kâr payı tutarının Vergi Usul Kanunu’na göre tutulan kayıtlarda bulunan kâr payı dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşamayacağını belirtmektedir. Öteden beri var olan “hangi kâr dağıtılabilir?” sorusuna, bu düzenleme ile Ticaret Bakanlığı da Vergi Usul Kanunu’na göre hesaplanan kârın dağıtılabileceği yönünde görüş bildirmiş olmaktadır.
Sözün özü: Bu kadar uğraşa ne gerek var, oturun evinizde! (Güldür Güldür Show, Fikri Karakteri) (https://www.youtube.com/watch?v=jr-sOc_ApWU)
Doğu Anadolu’nun Peri Bacalarında Betonlaşmaya Hayır!
Değerli okurlar, yazımı memleketim Erzurum’da yaşanmakta olan bir doğa katliamına dikkat çekerek bitirmek istiyorum. Erzurum’un Narman ilçesinde Doğu Anadolu’nun Peri Bacaları olarak bilinen doğa harikasına tesis yapılmak üzere, iş makinelerinin girdiğini medyadan¹ öğrenmiş bulunmaktayım. Bu coğrafik mirasın katledilmemesi için yetkililere sesleniyor ve ilgililer hakkında buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Bu doğa katliamını durdurun!
"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır." (Rum Suresi, 41. Ayet; Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Meali)
Dipnot: