Kapitalizm-sosyalizm tartışması, yaşadığımız sığınak günlerinin gözde konusu. Korona virüsün, kapitalizmin çöküşüne yol açacağı düşünülüyor. Devletlerin, sosyalist politikalara yöneleceği dile getiriliyor. Kapitalizmin başarısız bir sistem olduğu, yeni bir başlangıca ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Bu düşüncenin, makro açıdan oldukça yanlış olduğu kanısındayım. Eşitsizlik ile sistemin başarısızlığı karıştırılıyor. Kapitalizmin yarattığı eşitsizlik bir uygulama hatasıdır. Sistemin kusuru değildir.
Genel görüşün aksine, kapitalizm toplumları parçalamak için ortaya çıkmadı. Bir toplumdaki iş bölümünü organize etmek için yoktan var edildi. Topluma faydalı sonuçlar yaratıp yaratmayacağı, sistemin nasıl yönetildiğiyle ilgilidir. Fırsattan istifade ederek kapitalist sistemi yerden yere vuranlar, sosyalizmi yüceltiyorlar. Dünyada saf kapitalizm de, has sosyalizm de yok. Saf kapitalizmde devlete yer olmaz çünkü üretim araçları tamamen bireylerin kontrolündedir. Herkes kendi işine bakar. Sosyal hayvanlar olduğumuz için tabii bu pratik değildir. Birliktelik ya da toplum denilen gerçek, ancak varlıklarını değiş tokuş eden, karşılıklı olarak biri öbürü olan iki şey arasında var olabilir. Modern toplum çeşitlendirilmiş bir portföy gibi görülebilir. Farklı derecedeki ve önemdeki bireysel başarılar portföye katkıda bulunuyor. Ama bütün olarak güçlü olan bir yapı var. Herkesin kuvvetli olduğu taraflar bulunuyor. Buna göre toplumsal refaha katkı veriyor. Has sosyalist ekonomiler de yok. Toplu hâlde iyiyiz fakat toplumsal fayda için bireysel özgürlüklere, girişimcilere ihtiyaç var.
Dünya kapitalizm ve sosyalizmi birleştiren sistemlerden oluşuyor. İskandinav ülkelerinin sosyalizmle başarılı olduğu söylenir. Yorgun düşmüş bir argümandır. İskandinav ülkelerinde ağırlık kapitalizmdedir. Üretim araçlarının ortalama yüzde 33’ü sosyal mülkiyettedir. Devlet mülkiyetinin oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 55 ile Norveç’tir. Danimarka’da üretim araçlarının sadece yüzde 13’ü devletin kontrolündedir. Aslında Norveç bile kamu kontrollü kapitalist modele sahiptir. Devlet şirketlerden hisse alıyor. Hissedarlarla birlikte yönetiyor. Genel kurul yapılıyor. İskandinav ülkeleri, kamu programlarına sahip kapitalist sistemler olarak tanımlanabilirler.
Ordu her ülkede sosyalist bir yapıya sahiptir. Devletin kontrolündedir. Bir kapitalistin insanları savaşa göndermesi, oraya buraya füze atması çok zordur. Ulusal güvenlik, itfaiye, cezaevleri, hatta sağlık sistemi devletin kontrolünde olabilir. Çünkü bu yapılarda, topluma fayda sağlamak ile para kazanmak arasında, bir kapitalist kendisini çıkar çatışması içinde bulur. Öte yandan; teknoloji, imalat sanayi, otomotiv gibi sektörlerin kapitalistlerin elinde olmaları mantıklıdır. Bu şekilde, rekabetçilik sektördeki kötüyü dışlar. Ürünlerin fiyatı düşer. Verimli bir yapı oluşur. Özetle; modern ekonomilerin kapitalizm ağırlıklı yapısında sosyalizmin ne kadar yerinin olabileceği üzerinden bu tartışmayı sürdürmek gerekir.