Kamuoyunun gündemindeki 5 önemli konu

Abdullah TOLU Vergi Kurdu

Son zamanlarda sıkça değişmekle beraber, kamuoyunun gündemini şu an itibariyle 5 önemli konu oluşturuyor. Bunlardan 3’ünün kısa bir süre içerisinde, kalan 2’inin ise kısa/orta vadede çözüme kavuşturularak, kamuoyuna açıklanması bekleniyor!

Şimdi, bu konular neler diye merak ediyorsunuz değil mi? İnanın hepsi birbirinden önemli konular. Daha fazla merak ettirmeyelim, işte kamuoyunun gündemini oluşturan 5 önemli konu:

1) Şirketlere kur korumalı TL mevduat ve katılma hesabı 3 ay mı 6 ay mı olacak?

31 Aralık 2021 tarihli bilançolarında yer alan döviz ve altın hesaplarını kur korumalı TL mevduat ve katılma hesaplarına dönüştüren şirketlere kur farkı, kar payı ve diğer kazançlar (Merkez Bankası tarafından yapılacak destek ödemeleri) yönünden kurumlar vergisi istisnası getiren 7352 sayılı Kanun, biraz gecikmeli de olsa yayınlanarak yürürlüğe girdi (29 Ocak 2022 tarihli ve 31734 sayılı Resmi Gazete). Bu Kanun ile, 31 Aralık 2021 tarihli bilançolarında yer alan döviz ve altın hesaplarını en az 3 ay vadeli kur korumalı TL mevduat ve katılma hesaplarına dönüştüren şirketlere birçok kurumlar vergisi istisnası getirildi (7352 sayılı Kanunla KVK’ya eklenen geçici 14. madde).

7352 sayılı Kanun ile Merkez Bankası Tebliği çelişti

Yukarıda da ifade edildiği üzere, şirketlerin 7352 sayılı Kanunla getirilen kurumlar vergisi istisnalarından yararlanabilmeleri için, 31 Aralık 2021 tarihli bilançolarında yer alan dövizlerini, bu düzenleme kapsamında en az üç ay vadeli kur korumalı TL mevduat veya katılma hesaplarına dönüştürmeleri gerekiyor.

Buna karşılık, Merkez Bankası Tebliği’nde ise, şirketlerin 6 veya 12 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesabı açabilecekleri belirtilmiş bulunuyor (2022/1 sayılı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, 11.01.2022 tarihli ve 31716 sayılı Resmi Gazete). Yani, Merkez Bankası Tebliğine göre, şirketlerin 3 ay vadeli kur korumalı TL mevduat ve katılma hesabı açmaları söz konusu değil!

Bu konuda Merkez Bankası Tebliği ile 7352 sayılı Kanun çelişiyor. Kamuoyu 3 aylık vade konusunda Maliye ile Merkez Bankası arasında bir görüş ayrılığı olduğunu düşünüyor. Aslında bu Maliye’lik bir konu da değil. Çünkü, 3 aylık vade Maliye’nin açıkladığı bir şey değil, TBMM’de kabul edilen ve sayın Cumhurbaşkanımız tarafından imzalandıktan sonra Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7352 sayılı Kanunda yer alıyor.

İş dünyası beklemede, bu çelişkinin giderilmesini istiyor

İş dünyası, bu programa katılım konusunda beklemede, Kanun ile Merkez Bankası Tebliği arasındaki çelişkinin giderilmesini ve şirketlere de gerçek kişilerde olduğu gibi 3 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesabına dönüşüm imkanı verilmesini istiyor. Hatta bu konuda iş dünyasında konsensüs sağlandığı ifade ediliyor.

İş dünyası; getirilen kurumlar vergisi istisnasını olumlu bulmakla beraber, 6 ve 12 aylık vadenin öngörülebilir ve makul olmadığı, nakit akışını aylık yönetmek zorunda olan şirketler için cazip olmadığı, şirketlerin işletme sermayesi ihtiyaçları dikkate alındığında 3 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesabının oldukça doğru ve mantıklı olduğu, şirketlere 3 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesabına dönüşüm imkanı verilmesi halinde bu programa daha yoğun katılım ve destek olacağı görüşünde bulunuyor.

Maliye hazırladığı Tebliği henüz yayınlamadı

Maliye, konu ile ilgili olarak hazırladığı Tebliğ Taslağını 7352 sayılı Kanunun Resmi Gazete’de yayınlandığı 29 Ocak 2022 tarihinde kendi internet sitesinde yayınlayarak, katkıda bulunulması amacıyla kamuoyunun bilgisine sundu. Ancak, aradan 10 gün geçmesine rağmen, Maliye söz konusu Tebliği henüz yayınlamadı. Bize göre, bunun nedeni, vadenin 3 ay mı yoksa 6 ay mı olacağı konusunda yaşanan çelişkinin henüz giderilememesi. 17 Şubat’a 10 gün kala artık bu sorunun çözülmesi bir zorunluluk haline geldi!

Bu konuda top Merkez Bankası’nda

Evet, Kanunda 3 ay olarak belirtilse de, Merkez Bankası Tebliğini değiştirmezse, şirketlere kur korumalı TL mevduat ve katılma hesabında vade en az 6 ay olmak zorunda. Maliye bu konuda Merkez Bankası’na sadece öneride bulunabilir, son karar Merkez Bankası’nın!

Merkez Bankası’nın iş dünyasından yani sahadan gelen 3 aylık vade talebini görmezden gelmesi mümkün değil. Bize göre, Maliye ile Merkez Bankası’nın bu talebi beraber istişare etmelerinde ve bu programa yoğun katılım ve desteğin sağlanabilmesi bakımından, şirketlere de gerçek kişilerde olduğu gibi 3 ay vade imkanı vermelerinde fayda var.

2) İş dünyası, Merkez Bankası’nın teminat düzenlemesine de tepkili

Tepki çeken düzenleme, Merkez Bankası tarafından 31 Ocak 2022 tarihinde yayınlanan “TL Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğe İlişkin Uygulama Talimatı”nda yer alıyor. Söz konusu Talimatta, bankalarca kullandırılacak TL kredilerde dönüşümlü mevduat ve katılma hesapları bakiyelerinin teminat olarak gösterilemeyeceği belirtiliyor.

İş dünyası, dönüşümlü mevduat ve katılma hesaplarının, bankalar tarafından kullandırılacak kredilere teminat olarak gösterilemeyeceğine ilişkin düzenlemeye de tepkili. Bu düzenlemenin de, şirketlere ait dövizin kur korumalı TL mevduat veya katılma hesabına dönüşümünü olumsuz etkileyeceği, getirilen kurumlar vergisi istisnası avantajını ortadan kaldırdığı görüşünde!

Bize göre, dönüşümlü mevduat ve katılma hesapları, bankalar tarafından kullandırılacak kredilerde teminat olarak gösterilebilmeli. Aksi halde, şirketlerin dövizlerini bu program dahilinde kur korumalı mevduat veya katılma hesabına dönüştürmelerinde sorun yaşanabilir, katılımı ve desteği sınırlayabilir, programın başarısını olumsuz etkileyebilir. Merkez Bankası’nın sahadan gelen bu talepleri dikkate alarak, bu düzenlemesini de yeniden gözden geçirmesinde fayda var.

3) KDV düzenlemesi ne oldu, ne zaman açıklanacak?

Her şey Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Nureddin NEBATİ Bey’in “KDV'de önemli düzenlemeler yapıyoruz, güzel şeyler olacak” açıklaması ile başladı. Bu konudaki çalışmalar hızla devam ediyor. Kamuoyunda büyük bir beklenti oluştu, özellikle KDV oranları konusunda! Gelir İdaresi Başkanlığı hemen hemen tüm sektörlerle görüşüyor, KDV kaynaklı sorunları ve çözüm önerilerini talep ediyor.

Kısa bir sürede 38 yıllık KDV uygulamasında köklü değişiklikler yapmak kolay değil. Genel KDV oranı (yüzde 18) ülkemiz şartlarına göre oldukça yüksek, ancak ithalat tarafı da dikkate alındığında, bu oranın aşağı çekilmesi pek mümkün görünmüyor. Halkın yoğun tüketimi ve kullanımına dönük bazı temel gıda maddelerinde KDV oranı yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülebilir. KDV oranları konusunda büyük kafa karışıklığı yaratan toptan – perakende safha uygulaması kaldırılabilir. İş dünyasının finans sıkıntısının önlenmesi bakımından KDV iadelerine basitlik getirilebilir, teminatsız ve incelemesiz iade tutarları günün değişen koşulları dikkate alınarak yükseltilebilir, bu iadeler hızlandırılabilir.

Bize göre, kamuoyu, KDV oranları konusunda radikal değişiklikler beklememeli!

4) Borç yapılandırması ve matrah/vergi artırımları bozulanlar yeni bir hak istiyor

Evet, konu 7326 sayılı Kanun kapsamında yapılan vergi borç yapılandırmasının ilk 2 taksitini ödeyemeyenlerle ilgili. Gerçekten bu durumda olan çok sayıda mükellef var ve haklı nedenlerle ilk 2 taksitlerini ödeyemediler.

Maliye ise, taksitle ödemeyi seçip, ilk 2 taksit ödemesini sürelerinde yapamayan/yapmayan mükelleflerin yapılandırma, matrah ve vergi artırımlarını iptal etti, borçlarını yapılandırma öncesine döndürdü, matrah ve vergi artırımlarından kaynaklanan borçları ise takibe almaya başladı.

Sahadan gelen talep; 7326 sayılı Kanun kapsamındaki yapılandırmaya yasal süresi içerisinde başvurmak kaydıyla, taksitle ödeme yolunu seçenlerin, ilk 2 taksiti ödeyip ödemediklerine bakılmaksızın verilecek 30 günlük süre içerisinde peşin ödeme talebinde bulunmaları ve aynı süre içerisinde peşin olarak hesaplanan tutarı 6183 sayılı Kanunun 51. Maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranı üzerinden hesaplanacak geç ödeme zammıyla birlikte ödemeleri halinde, borç yapılandırması ile matrah ve vergi artırımlarının geçerli sayılması şeklinde.

Peşin ödeme Maliye’nin de işine gelir, haklarını kaybeden mükelleflerin de! Özellikle matrah ve vergi artırım haklarının kaybedilmesi mükellefler açısından çok önemli sonuçlar doğuruyor. Matrah ve vergi artırımı yaparak buna ilişkin vergiyi ödeyen mükellefler, matrah ve vergi artırımı yaptıkları yıl veya yıllar için, artırım konusu vergi türleri yönünden “vergi incelemesi yapılmama garantisi” elde ediyorlar. Böyle bir avantajı kim kaybetmek ister?

Aslında ortada çözülmeyecek bir durum söz konusu değil: Maliye, yapılandırma borçları ile matrah ve vergi artırım vergilerini tahsil etmek, mükellefler de ödemek istiyor. Ancak, bunun için, yeni bir yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Bu konuda çok sayıda mükellef mağdur durumda, yapılandırma ve matrah/vergi artırımlarının bozulmamasını istiyor.

5) Vatandaş İmar Barışı ile ilgili yeni bir düzenleme talep ediyor

Vatandaşlar uzunca bir süredir Sayın Cumhurbaşkanımız, TBMM ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan imar barışı ile ilgili yeni bir düzenleme yapılmasını talep ediyorlar. Bize gönderilen çok sayıda mail ve mesajda yer alan talepler de bu yönde. Bir bölümü, taksit ödemelerini yapamamaları nedeniyle ihlal ettikleri imar barışı haklarının yeni bir ödeme imkanı verilerek ihya edilmesini, diğer kısmı ise, belli bir tarihten önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar için yeni bir imar barışı düzenlemesi istiyor.

Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar maalesef ülkemizin bir gerçeği! Bu yapıların sayısı sadece büyükşehirlerimiz bile dikkate alındığında, tahmin edilenin çok çok üzerinde. Peki, bu yapılarla ilgili ne yapılması lazım? Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıların tamamı yıkılabilir mi? Kesinlikle hayır, bunların tamamı milli servetimiz, insanlarımızın yıllarca yaptıkları tasarrufları. Kamuoyunun bir kısmı, imar barışı düzenlemelerine şiddetli bir şekilde tepki gösteriyor olsa da, diğer kısmı ise imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılarla ilgili olarak vatandaşların devletle ihtilaflı durumunun ortadan kaldırılması, bu yapıların kayıt altına alınarak bunlara yasallık kazandırılması gerektiği görüşünde.

2018 yılında 7143 sayılı Kanunla İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. Maddeyle böyle bir düzenleme yapıldı. Ancak, kamuoyuna tam anlatılamaması nedeniyle vatandaşların bir kısmı bu düzenlemeden yararlanmadı. Bir kısmı ise, başvuruda bulundu ancak, taksit ödemelerini yapamadıkları için haklarını ihlal etti. Kalan kısmı ise bu düzenlemeden yararlandı.

Vatandaşların bu konudaki ısrarlı talepleri, yeni bir düzenleme yapılması konusunu tekrar gündeme getirebilir. Çünkü, bu konuda sıkıntı ve sorun yaşayan binlerce insanımızın yok sayılması mümkün değil.

Tüm yazılarını göster