Dr. Eyüp Vural AYDIN
Kamu Özel İşbirliği modeli, kısaltılmış adıyla KÖİ modeli, bir süredir tartışmaların odağında yer almaya devam ediyor. Üstelik bu tartışmalar, bilimsel veri ve analizlerden uzak olduğu kadar; yüzeysel ve sığ bilgilere mahkûm olmuş gibi görünüyor.
Hal böyle olunca gerek akademik gerekse pratik olarak uluslararası bağlamda yıllara dayanan KÖİ çalışmalarından elde etmiş olduğum deneyimleri sizlerle paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm.
Dolayısıyla bu köşeyi, KÖİ alanındaki global dinamikleri geniş bir yelpazede ele alarak Türkiye’deki projeleri de zaman zaman derinlemesine mercek altına alacağımız dengeli bir konu dağılımı ile donatmaya gayret edeceğim. Daha çok yapısal ama kimi zaman da güncel olayları burada aktaracağım.
KÖİ modelinin anatomisini anlamak için şu soruları sorarak başlayalım. Böylece, yazıların sayısı arttıkça her bir sorunun cevabını sizlerden gelen yorumlarla detaylandırıp, incelemek mümkün olabilecektir.
- KÖİ modeli yeni bir icat mı?
- KÖİ modeli kamu ve birkaç şirket arasında kurgulanan bir ihale yöntemi mi?
- KÖİ modeli iddia edildiği üzere gerçekten geleneksel ihale yönteminden üç, beş, on misli pahalıya mı mal oluyor?
- Geçsek de geçmesek de ödenen bu garantiler, şirketlere bir nevi “kıyak” sağlamak amaçlı mı veriliyor?
- Garantiler, kamu bütçesinde kara delik mi açıyor?
- Dünyada, KÖİ modelinden vazgeçilirken; sadece Türkiye mi KÖİ modeline dayalı projeler yapıyor?
- Hepsinin sonunda, kalkınma için, vatandaş için KÖİ projeleri faydasız mı?
Yukarıda sıraladığım bu 7 soru, aleladede yapacağınız bir internet aramasında karşınıza çıkacak en netameli, en yoğun tartışma başlıklarından oluşuyor ve belki şaşıracaksınız ama hepsinin cevabı “Hayır”.
Kısacası KÖİ modeli anatomisini anlatmak, bu anatomiyi özetlemek uzun çalışmalar gerektiriyor. Fakat Albert Einstein’a ithaf edildiği gibi “başlamak bitirmenin yarısıdır”.
Bu sebeple, burada modelin tarihten bugüne yolculuğunu gösteren bir fotoğraf çekerek, ilk sorumuzla başlayalım…
KÖİ modeli yeni bir icat mı?
Elbette değil. Aksine modelin tarihçesi iki bin yıl önce Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. Posta istasyonlarının kurulumu ve hizmeti, limanların yapım ve işletilmesi, bu dönemde lejyonlar tarafından yürütülürdü.
Fransız Devrimi ile birlikte İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’da kanal inşaatı, yol yapımı, atık toplama, sokakların aydınlatılması, posta hizmetleri hatta toplu taşıma gibi çok geniş bir yelpazede, bu model tercih edildi. O tarihten bugüne kadar model, farklı uygulama yöntemleri ile her ülkede farklı şekilde uygulanagelmiştir.
Anadolu’da tımar sistemi (11.yy), Fransa’da Paris’in su dağıtım işini gerçekleştiren Périer kardeşlerin projeleri (1782), yeni kıta Amerika’da Harvard Üniversitesi tarafından geliştirilen Boston ve Charlestown arası Feribot İşletmesi (1640) modelin ilk örnekleridir.
Başta gelişmiş ekonomiler olmak üzere, modern anlamda son 30 yılda, KÖİ projelerine olan ilgi giderek artmış; KÖİ projeleri 134 ülkede yaklaşık 5 bin proje ve 1,5 trilyon dolar büyüklük mertebesine ulaşmıştır.
Bu geniş projeksiyonla anlatıma başlamanın nedeni, verileri, projeleri, fikirleri, gündemleri, modelin artı ve eksilerini anlamlı bir temele oturtarak bu tartışmayı sağlamak.
Birçok ülkede model, kalkınmaya katkıda bulunmuş; iktidarların ideolojilerinden bağımsız olarak, farklı siyasi görüşe sahip yönetimler tarafından başarıyla uygulanmıştır. Örneğin, modeli dünyanın geri kalanına ihraç etme başarısı gösteren İngiltere’de, modern KÖİ’ler, ülkenin en başarılı işçi partisi dönemi olan Tony Blair ile olmuştur.
Almanya’da ilk örnekleri yine sosyal demokrat iktidarlarca (Schroder Hükümeti) deneyimlenmiştir. Japonya ve Güney Kore’de daha liberal hükümetler onlarca başarılı KÖİ projesine imza atmıştır.
Kısacası, Kamu Özel İşbirliği modeli, siyasi ideolojilerden bağımsız, bir uygarlık geliştirme ve toplumsal kalkınma aracı olmuştur. Modelin kurgusunda inisiyatifin siyasi iktidarlara ait olması, modelin bir siyaset aracı olarak gösterilmesine neden olmaktadır ki, bu değerlendirmeler tarihsel açıdan da, teorik açıdan da yanlıştır.
Kaldı ki model, bir uygarlık ve kalkınma aracı olması nedeniyle, muhalefet partileri iktidarla yer değiştirdiğinde, siyasal ideolojileri farklı olsa bile, tarih boyunca geliştirilerek uygulanmaya devam etmiştir.
Bu geniş tarihsel değerlendirmenin ardından, gelecek yazılarda gündemde tartışılan sorulara hep birlikte cevap arayacağız.