Kur korumalı mevduatta iki temel yük ya da sorun var. Bunlardan biri kur farkı ödemesi. Hazine ve Merkez Bankası üstleniyor bu yükü. Hazine geçen yıl 92.5 milyar lira tutarında kur farkı ödedi. Hazine’nin bu yılın ilk iki ayındaki ödemesi ise 2.1 milyar lira. Merkez Bankası’nın geçen yıl yaptığı ödeme de 89 milyar lira düzeyinde. Böylece Hazine ve Merkez Bankası’ndan çıkan para 184 milyar lirayı bulmuş durumda.
Kamu bu yükü büyük ölçüde bankalara devretti. Önce DTH dönüşümlü KKM’de, ardından doğrudan TL cinsinden açılan KKM’de faiz tavanı kaldırılınca kur farkı ile faiz arasında oluşan ve kamuya binen yük birden azalıverdi.
Ama faiz tavanını kaldıran bu kararlar, “Kamu olarak çok büyük yükün altına giriyoruz, milyarlarca lira gidiyor, şu yükten kurtulalım” diye alınmadı. Kur artmıyordu, KKM faizi de Merkez Bankası faizine bağlı olarak düşük oluştuğu için vatandaş KKM’den çıkmaya başlamıştı ve bu durum dövize yönelişe yol açacaktı, bu görüldüğü için de örtülü bir faiz artışına gidildi.
Şimdi KKM faizi miktarla çok bağlantılı olmak üzere yüzde 20'den başlıyor ve yüzde 30'lara kadar uzanıyor; daha yüksek faiz veren banka bile olabilir.
Oysa faiz serbest bırakılmamış olsaydı KKM’de tavan faiz yüzde 11.50 olarak uygulanacaktı.
Önce DTH dönüşümlüler, ardından TL ile açılanlar için faiz tavanı kaldırılınca ve oran hızla yukarı gidince vatandaş da yeniden KKM'ye yöneldi.
KKM’nin azalmaya başlayıp bir anlamda dip yaptığı 6 Ocak’tan 7 Nisan’a kadar geçen üç ayda tam 407 milyar lira artış oldu.
TL hesaplar için faiz tavanının kaldırılmasının etkisi ilk olarak geçen haftaki verilerde gözlendi. KKM son bir haftada 77 milyar lira artış gösterdi.
Kur yükü paylaşıldı
Faizde yüzde 11.50 olan tavanın kaldırılması ve ortalama oranın yüzde 25 dolayına oturması, olası bir kur artışında kamunun ödeyeceği farkı da aşağı çekmiş oldu. Kur ne oranda artarsa artsın, kamu daha az fark ödeyecek.
Örneğin kur bir yılda yüzde 40 mı arttı, bu oranın 11.50 puanını bankalar, 28.50 puanını Hazine ya da Merkez Bankası ödeyecekti. Şimdi bu denge 25-15 olacak.
Kur yüzde 50 mi arttı, eski uygulamada 11.50-38.50 olan denge, bu sefer 25-25 olacak.
Ama bir kez daha altını çizmekte yarar var; ekonomi yönetimi bu kararı kamunun kur farkı yükü azalsın diye değil, KKM’de çözülme ve dövize yöneliş olmasın diye aldı.
Tasfiyenin temel şartı!
İlk cümlemde dedim ki, kur korumalı mevduatta iki temel yük ya da sorun var. Bunlardan biri kur yüksek artış gösterdiği takdirde Hazine ve Merkez Bankası’na binen kur farkıydı. O yük önemli ölçüde bankalara devredildi.
Ama KKM’de asıl sorun tasfiye aşamasında yaşanması muhtemel gelişmeler...
Daha önce de değindim. Cumhur ittifakının KKM’yi öyle hemen tasfiye etmek gibi bir planı zaten yok. Adeta gidebildiği kadar gitsin, şeklinde bir yaklaşım söz konusu.
Millet ittifakının ise bu konudaki tutumu belli; vade doldukça bu hesapların yenilenmeyeceği ve böylece tasfiye yoluna gidileceği açıklandı.
Şimdi kamuoyundaki yaygın görüş, KKM'nin tasfiyesi aşamasında dövize hücum olacağı yönünde. Bu görüş kısmen doğru. Kısmen, çünkü KKM belli koşullar sağlanmadan zaten tasfiye edilemez.
Siz tutar dövizin artacağı beklentisi çok güçlüyken böyle bir operasyona kalkışırsanız, piyasa allak bullak olur; KKM’den çıkan paranın çok büyük bir kısmı dövize yönelir, önleyemezsiniz!
Ama KKM’yi sona erdireceğini söyleyenler bunu görmüyor olabilir mi? Tabii ki onlar da döviz arzı artmadan, dövizin tırmanıp gitmeyeceği algısı oluşmadan böyle bir adım atmayacaklardır.
Millet ittifakı KKM’yi vadeleri uzatmayarak tasfiye edeceğini söylerken hiç kuşku yok ki o dönemin koşullarını ve buradan çıkacak paranın dövize gidip gitmeyeceğini dikkate alacaktır. Kaldı ki Millet ittifakının işbaşına gelmesi durumunda kur artışı beklentisinin kırılmasını destekleyecek başka adımlar da atılacaktır.
Bunların başında da tasarrufları enflasyona yenik düşürmeyecek bir faiz düzeyi belirlenmesi gelecektir.