AHMET ARSLAN
Serbest Kürsü
2014 yılında meydana gelen Soma’daki maden faciasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, 2024 yılında “Yenidoğan çetesi” ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nın, son olarak Bolu’daki otel yangınında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetim zafiyeti ülkemizde denetimlerin nasıl yapıldığı konusunu gündeme getirmektedir.
Finanstan enerji sektörüne kadar kamu kurumlarının iç işleyişi, israf, usulsüzlük ve yolsuzluk vb. hususlara ilişkin denetim zafiyeti, telafisi mümkün olabilen bir zafiyet olabilmekle birlikte insan hayatına mal olan denetim zafiyeti telafisi olmayan bir zafiyettir.
Bu bağlamda, 26.11.2024 tarih ve 32734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2024/14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi de aslında kamudaki denetim zafiyetinin kamu tarafından da farkına varıldığını göstermektedir.
Genelge’de özellikle şu hususlara vurgu yapılmaktadır:
1- Vatandaşa temas eden faaliyetlerin izlenmesi, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde talep ve ihtiyaçların en hızlı şeklide usulüne uygun karşılanması, hizmet memnuniyetinin artırılması, hizmet sunulan tüm alanlarda her türlü işlem ve uygulamanın ilgili mevzuata uygun icra edilmesi ve denetlenmesi sağlanacaktır. Sorunların mahallinde hızlıca ve ilk elden çözüleceğine dair kamu yönetimine duyulan güven ve itimat korunacaktır.
2- Kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet kalitesi ve performansının artırılması amacıyla denetim görevi esnasında kamu hizmetinin gerekleriyle bağdaşmayan usul, yöntem ve uygulamalar tespit edilerek eksiklik veya hataların öncelikle yerinde giderilip düzeltilmesi sağlanacak, bu konuda ilgili kurumlara ve personele rehberlik edilecektir.
3- Statüsüne bakılmaksızın tüm kamu görevlilerinin verilen görevleri lâyıkıyla ifasını teminen hiyerarşik amirlerince; niteliklerine uygun birim ve görevlerde çalıştırılması, çalışma disiplininin sağlanması, iş heyecanını ve motivasyonunu zinde tutacak tedbirlerin alınması hususları denetim faaliyetlerinde takip edilecektir.
4- Tüm kamu kaynaklarının azami tasarruf ve verimlilik esasına göre kullanılıp kullanılmadığı kontrol edilecektir.
5- Kamu kurum ve kuruluşlarının rehberlik, teftiş ve denetimle görevli birimleri, görevleri kapsamındaki denetlemelerini teknolojik imkânları da kullanmak suretiyle düzenli olarak yapacaklardır. Yapılacak denetlemeler denetim dışı alan bırakılmayacak şekilde, tam bir tarafsızlıkla yerine getirilecektir.
6- Vatandaşların usulüne uygun müracaat ve şikâyetleri üzerinde hassasiyetle durulacak; kamu kurum ve kuruluşlarına intikal eden başvuru ve ihbarlara ilişkin gerekli inceleme, denetim veya soruşturmalara derhal başlanacak, sorumluları hakkında gerekli idari ve cezai işlemler gecikmeksizin uygulanacaktır.
Görev yaptığı kuruma ve denetlediği hususlara göre değişmekle birlikte denetim elemanının başlıca görevi; önceden belirlenen norm ve kurallara uyumu ve maddi gerçeği araştırmak ve tespit etmektir.
Denetim elemanının denetim yapabilmesi için ilk olarak görev yaptığı kurumun üst yönetimi tarafından onaylanan Çalışma Programı, Yıllık Program vb. bir görev emri ile görevlendirilmesi gerekmektedir.
Görevlendirmeden sonra, denetim elemanı norm ve kurallara uyumu ve maddi gerçeği araştırmak ve tespit etmek için belge incelemesi, karşılaştırma, analitik inceleme, bilgi alma (yazılı veya sözlü), doğrulama (teyit), gözlem, keşif, vb. denetim tekniklerini kullanır ve raporunu tanzim eder.
Genel kabul görmüş bir ilke olarak, denetim elemanı nitelikli muhbirdir. Bu bağlamda, normal kamu görevlisi veya vatandaştan farklı olarak denetim elemanının göreviyle bağlantılı olarak öğrendiği her suçu ilgili mercie ihbar etmesi bir mesleki bir sorumluluktur. Nitekim, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” başlıklı 279’uncu maddesinde; “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir.
Normlara aykırılığın tespiti ve ihbarı konusunda kamudaki denetim elemanları diğer denetim elemanlarından farklı olarak kamu menfaatlerini gözetmekle yetkilidir. Zira 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Tarafsızlık ve devlete bağlılık” başlıklı 7’nci maddesinde “Devlet memurları her durumda devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler.” hükmü bulunmaktadır.
Denetim elemanının tespit ettiği hususla ilgili olarak ihbar yapacağı merci suçun mahiyetine göre değişmektedir. Genel bir inceleme veya soruşturmayı gerektiren ihbarlar ilgili kamu idaresine, doğrudan soruşturmayı gerektiren ihbarlar ise yargı mercilerine yapılır. Bu bağlamda, bankacılık kapsamındaki suçlar, irtikâp, rüşvet, zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarına ilişkin ihbarlar denetim elemanı veya suçu tespit eden ilgili kamu görevlisi tarafından doğrudan Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılır. Söz konusu suçlarla ilgili olarak denetim elemanının Cumhuriyet Başsavcılıklarına ihbarda bulunması için herhangi bir yerden onay veya izin alması söz konusu değildir.
Denetim elemanının sorumluluğu hususuna gelince; denetim elemanlarınca düzenlenen raporlar görüş ve öneri mahiyetinde olduğundan ve doğrudan icrai bir etkiye sahip olmadığından denetim elemanları denetim raporlarındaki görüş ve önerilerinden sorumlu tutulmaz. Bununla birlikte, ihbar görevini yerine getirmeyen, maddi gerçeği araştırmayan veya saptıran ve denetim görevini sürüncemede bırakan denetim elemanları diğer kamu görevlileri gibi idari ve adli açıdan sorumlu olur.
Denetim zafiyetinin sebepleri arasında denetim elemanlarının kendisinden kaynaklanan faktörler olduğu görev yaptıkları kurumun üst yönetiminden ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan sebepler de bulunmaktadır. Bu bağlamda, yasal düzenleme ve bazı uygulamalarla son 10-15 yılda özellikle kamuda denetim elemanlarının uğra(tıl)dığı prestij kaybı denetim zafiyetinde çok önemli bir rol oynamaktadır.
Prestij kaybı; denetim birimlerinin kalitesinde meydana gelen kayıplardan kaynaklandığı gibi “eşit işe eşit ücret” adı altında 2011 yılında 666 sayılı KHK’da yapılan düzenleme ile denetim elemanlarının maaşlarının uzman vb. ünvanlı kamu görevlilerinin seviyesine indirilmesi ve denetim elemanlarının görev harcırahlarının düzgün bir yerde konaklamaya imkan verecek seviyenin altında olması gibi özlük haklarındaki erimeden de kaynaklanmaktadır.
Denetim elemanlarının fonksiyonunun Denetim ve “Rehberlik” adı altında idareye danışmanlık sağlamaya evrilmeye çalışılması da bir diğer denetim zafiyeti yaratan başka bir faktördür. Zira, denetim ve rehberlik (danışmanlık) fonksiyon ve mesleki formasyon olarak birbirinden tamamen bağımsız kavramlardır.
Caydırıcı olması açısından denetimin süreklilik arz etmesi gerektiğinden denetim birimlerinin denetimlerinin periyodik olarak icra edilmesi gerekmektedir.
Denetim birimlerinin kalitesinin arttırılması açısından; mesleki bilgi kadar denetim formasyonun (şüphecilik, kararlılık, cesaret, tarafsızlık vb.) muhafaza edilmesi oldukça önemlidir. Bu bağlamda, kamuda denetim mesleğinden idarecilik mesleğine geçişlere belli bir düzen getirilmesi, idarecilikte uzun bir süre geçirmiş olan kişinin tekrar denetim mesleğine dönüşünde uyum eğitimine tabi tutulması ve denetim elemanlarının denetledikleri kuruma geçişlerini engelleyen mekanizmaların işletilmesi gerekmektedir. Zira, 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun’a göre, kamu görevinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar.
Prestij kaybının yanı sıra denetim elemanlarınca düzenlenen raporların akıbeti de önemli bir sorundur. Denetim elemanlarınca düzenlenen raporların ilgili mercilere gönderilmesi kadar ilgili mercilerce gereğinin yapılması önemlidir. Bu bağlamda, yargı mercilerine intikal eden bazı denetim raporları maalesef konunun ehli olmayan bilirkişilere tevdi edilmekte ve bu kişilerce düzenlenen raporlara göre hüküm verilmesi halinde cezasızlık hali denen bir durum ortaya çıkmakta ve hesap verebilirlik kavramı devre dışı kalmaktadır. Oysa denetim elemanlarınca yargıya intikal ettirilen raporlardaki hususların kalite bakımından o denetim elemanına eşdeğer ve daha üst seviyedeki bilirkişilere tevdi edilmesi gerekmektedir.
Düzenlenen denetim raporlarındaki konularla ilgili olarak kamuoyunun denetiminin sağlanması açısından; özellikle teşvik, hazine yardımı, faturalama vb. şekillerde kamu kaynağı kullanan kurumlarla ilgili olarak yapılan denetimlere ilişkin raporların da kişisel veri/özel hayatın gizliliği ilkelerine riayet edilerek kamuoyuna açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
Sonuç;
İnsan hayatına mal olduğunda daha çok gündeme gelen kamuda denetim zafiyeti ciddiyetle ele alınması gereken bir sorun haline gelmiştir. Bu bağlamda denetim kalitesinin yükseltilmesi ve denetim elemanlarının statüsünün iyileştirilmesi kadar denetimin süreklilik arz etmesi ve denetim elemanlarınca düzenlenen raporların akıbetinin araştırılması da ele alınması gereken ciddi bir konudur.