Kamala Harris seçimi neden kazanacak?

Hakan AKBAŞ

Amerika Birleşik Devletleri, kaderini belirleyecek bir seçimle karşı karşıya. Ulusal ve özellikle yedi kritik eyalette yapılan anketler, Kamala Harris ve Donald Trump arasındaki yarışı başa baş gösterse de, bazı temel etkenler aslında Harris’in bu yarışı kazanacağına işaret ediyor.

2022 ve 2020’de olduğu gibi anketlere yine güvenmeyin zira bu seçimlerde de Cumhuriyetçilere göre Beyaz Saray ve Kongre’yi silme alacakları bir ‘kırmızı dalga’ geliyordu. Ancak başkan Biden oldu ve Temsilciler Meclisi’ni kılpayı elde tutabildiler. Bu seçimde Trump’ın destekçileri milyarder oligarklar sahip oldukları sosyal medya platformundan bahis pazarlarına kadar herşeyi manipüle ederek yeni bir ‘kırmızı dalga’ dezenformasyonu propagandası yapıyorlar. Özellikle çekişmeli eyaletle başta olmak üzere ortalama %3 ila 7 arasındaki kararsız seçmen bunun hesabını sandıkta mutlaka soracak.

Amerika halkı, sadece ekonomik bir lider değil, birleştirici bir lider arayışında. Merkezi seçmen 3 dönemdir yarışan Trump’tan  fena halde bıkmış durumda. Toplumun tüm kesimlerinin refahını gözetecek, güven verecek, birleştirecek yeni nesil bir lider arayışına bu seçimde sadece Harris cevap verebilir. Bu yönelimin ön göstergesi olarak 55 milyon Amerikalı erken oy kullandı. Sandığa katılım eski seçimlere göre rekor düzeyde (özellikle kadınlar ve gençler arasında) olurken, çıkış anketleri daha şimdiden büyük fark ile Harris diyor.

İşte, Harris’i zafer yoluna taşıyacak unsurlar:

Demokratlar Ekonomiyi Ayağa Kaldırdı: Enflasyon Düştü, İstihdam Artıyor
Ekonomi her zaman Amerikan seçmeninin en çok önem verdiği konu olmuştur. Eski başkan Clinton’un ‘It’s the economy stupid’ sözünü hatırlayın. Biden-Harris yönetimi, özellikle pandemi sonrası toparlanma sürecinde ekonomiyi tekrar rayına oturtma konusunda büyük bir başarı gösterdi. Enflasyon oranları ciddi bir düşüş yaşarken, istihdam oranları hızla yükseldi. Bu dönemde yaratılan istihdam fırsatları sayesinde orta sınıf Amerikan vatandaşlarının alım gücü arttı, küçük işletmeler yeniden canlandı, ve büyük şirketler yatırımlarını genişletmeye başladı. Amerika Merkez Bankası FED bile tam 50 baz puan faiz indirimi yaptı. Bu ekonomik gelişmeler, Amerikan halkının Demokratlara duyduğu güveni artırarak, Harris’in elini güçlendiriyor.

Demokratların liderliğinde Amerika’nın ekonomisinin iyileşmesi, toplumun güven ve istikrar ihtiyacını karşılıyor. Cumhuriyetçilerin geçmişteki ekonomik yaklaşımlarının aksine, Biden-Harris yönetimi, ekonomik büyümeyi toplumun her kesimine yaymayı başardı. İşte bu nedenle sessiz çoğunluk diye adlandıracağımız birçok Amerikalı, Demokratların ekonomideki başarılarına bakarak Harris’in adaylığına güvenle bakıyor. İstikrarlı ekonomik politikaların sağladığı bu refah, seçimlerde Harris’in en güçlü kozlarından biri olacak.

Amerikan Halkı Trump Yorgunluğu Yaşıyor: Değişim İsteği Zirvede
Son yıllarda Amerikan toplumunda belirgin bir yorgunluk gözlemleniyor. 78 yaşındaki en yaşlı başkan adayı olan Trump’ın yıllardır süregelen, özellikle azınlıklar, göçmenler ve kadınlara yönelik sert ve ayrıştırıcı söylemleri, Amerikan halkının büyük bir kısmı için artık tahammül edilemez hale geldi. Trump’ın otokratik, kutuplaştırıcı ve hatta faşizan politikaları, yalnızca Amerika içindeki toplumsal huzuru değil, küresel arenada da Amerikan imajını zedeledi. Amerikan halkı, toplumun tüm kesimlerini kapsayan, birleştirici ve hoşgörülü bir lider arıyor. 60 yaşındaki Kamala Harris, yeni nesil genç, dinamik ve birleştirici bir vizyonla bu ihtiyaca en iyi yanıtı verecek aday olarak öne çıkıyor.

Amerika’da son yıllarda azınlık hakları, kadın hakları, müslümanlar, ve göçmen politikaları gibi konularda yaşanan ayrışma ve şiddet olayları, Trump’ın politikalarının yarattığı sosyal yaraların bir yansımasıdır. Harris ise ayrımcılık ve nefrete karşı net bir duruş sergileyerek toplumsal barışa katkı sağlayabilecek bir lider profili çiziyor. Amerikan halkı, Trump’ın yarattığı bu kaos ortamından kurtulmak ve yeni bir sayfa açmak istiyor. Bu seçim, bir nevi toplumsal barış ve yeniden birlik sağlama seçimi olacak. Harris’in toplumu birleştirici söylemleri, değişim isteyen seçmenler için güçlü bir umut ışığı.

Kararsız Seçmenler, Seçim Sonucunu Belirleyecek: Seçmen Eğilimleri Harris’e Çalışıyor
Seçimlerin en önemli belirleyici faktörlerinden biri de henüz karar vermemiş seçmenler. Seçime günler kala çekişmeli eyaletler başta olmak üzere ortalama hala %3 ila 7 arasında kararsız seçmen bulunuyor. Bu seçmenler için adayların kamuoyundaki aday eğilim oranları ve kişisel imajları büyük önem taşıyor. Trump’ın karıştığı skandallar, 34 ayrı federal suçtan hüküm giymesi, en son NY’ta Madison Square Garden’daki ırkçı rallisi ve açılan düzinelerce davalar, toplumdaki aday eğilimi (favorability) oranını ciddi anlamda düşürmüş durumda. Bu ise özellikle kararsız seçmenlerin Harris lehine bir eğilim göstermesini sağlıyor. Demokratların ekonomik başarıları ve Harris’in toplum nezdindeki akıllı, dinamik, pozitif imajı, kararsız seçmenleri Demokratlara çekme potansiyeli taşıyor.

Kararsız seçmenlerin Harris’i desteklemesi, seçimlerdeki dengeyi Demokratlar lehine değiştirebilir. 1 milyar dolardan daha fazla bağış toplayan Harris, on binlerce gönüllü ordusu (hepsi kadın) ile yedi salıncak eyalette kapı kapı dolaşarak seçmenden oy istiyor. Harris’in “daha temiz” bir siyasi geçmişi ve birleştirici vizyonu, 80 yaşına merdiven dayamış Trump’ın kaotik ve agresif tarzına kıyasla Amerikan halkına umut vadediyor. Bu durum, seçimlerin sonucunu Demokratların lehine çeviren bir başka güçlü faktör olarak öne çıkıyor.

Trump’ın Seçim Sonucuna Tepkisi: Kaos ve Şiddet Olasılığı
Eğer Harris seçimi kazanırsa, Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmeme ve yenilgiyi “hile” olarak nitelendirme ihtimali oldukça yüksek. Daha şimiden attığı tweetler ile kritik Pensilvanya eyaletinde bunun altını hasırlıyor.Trump’ın destekçilerini sokağa dökme çağrısında bulunması, Amerika’da ciddi bir toplumsal kargaşa ve şiddet olaylarına yol açabilir. Bu senaryo, ülkenin iç huzurunu bozmakla kalmayacak, aynı zamanda küresel istikrarı da tehdit edecek. Amerika içindeki bu kaos, küresel ekonomide de ciddi dalgalanmalara neden olabilir; borsalar sarsılabilir, dolar ve güven endeksleri düşebilir, uluslararası ticaret sekteye uğrayabilir.

Trump’ın seçim sonuçlarına yönelik bu tepkisinin, yalnızca Amerika’yı değil, dünya genelindeki siyasi ve ekonomik dengeleri de etkileme potansiyeli bulunuyor. Böyle bir kaos ortamı, küresel ticaret ve ekonomi açısından ciddi bir tehdit oluştururken, ABD’nin dış ilişkilerdeki itibarını da zedeler. Küresel otorite boşluğundan istifade etmek isteyen Putin Baltık üyelerini de işgal eder mi? Jinping Tayvan’ı ilhak eder mi? Netanyahu için İran’ın petrol ve nükleer atom bombası yapma altyapısını imha etme fırsatını verir mi? Harris’in bu kargaşaya karşı ne gibi önlemler alacağı, sadece Amerikan toplumunun gelecekteki huzuru açısından değil kurala dayalı global düzenin devamı içinde kritik önem taşıyor.

Kamala Harris ve Recep Tayyip Erdoğan: ABD-Türkiye İlişkilerinde Yeni Bir Dönem
Kamala Harris’in başkanlığında Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde gerçekçi, stratejik bir yenilenme döneminin başlaması bekleniyor. Biden yönetimi 2020 seçimlerinde Trump’ı desteklemek için resmi delegasyon gönderen Türkiye’ye dört yıl boyunca mesafeli durdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Beyaz Saray’a davet edilmedi. Bu seçimlerde ise Ankara her iki adayda eşit mesafede durmaya özen gösterdi.

İki ülkenin uzun süredir çözüm aradığı pek çok meselede - özellikle savunma sanayi, ekonomik iş birliği, Ortadoğu’da istikrar ve mülteci sorunu gibi konularda - Harris, daha yapıcı ve diplomatik bir duruş sergileyebilir. Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atayacağı Phil Gordon Ankara ve Türkleri çok yakından tanıyan kıdemli, Washington DC’de etkili bir bürokrat. ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Flake de Harris kabinesinde görev alabilir. ABD’nin, Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik önemine dair sahip olduğu bakış açısı, Harris yönetiminde daha dengeli ve gerçekçi bir ilişki modeli doğurabilir.

Türkiye-ABD Savunma İlişkileri: F-35 ve S-400 Sorununa Çözüm Arayışı
Harris’in Türkiye ile savunma alanındaki iş birliğinde Biden’a göre somut adımlar atması muhtemeldir. Özellikle F-35 ve S-400 krizlerinde, daha diplomatik ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergileyerek Türkiye’nin NATO müttefikliği ile savunma ihtiyaçları arasında dengeli bir yol bulmaya çalışabilir. S-400’lerin Türkiye’deki varlığı Washington için büyük bir endişe kaynağı olmaya devam etse de, Harris yönetiminin bu konuda Erdoğan ile daha esnek bir diyalog kanalı açması, sorunun çözümünde kritik rol oynayabilir. Harris, ABD’nin savunma sanayisindeki çıkarlarını korurken, Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarını ve bölgesel güvenlik kaygılarını dikkate alan yapıcı bir iş birliği kurmayı hedefleyebilir. Eski Büyükelçi Flake olası yeni görevlerinde ikili olumlu ilişkiler için katkılarına devam edecektir.

Ortadoğu’da Türkiye ile İş Birliği: Suriye ve YPG Meselesine Yeni Bir Yaklaşım
Harris, Türkiye’nin sınır güvenliği konusundaki endişelerine hassasiyet göstererek YPG meselesinde yeni bir iş birliği modeli sunabilir. Trump yönetimi sırasında YPG’ye verilen destek, Türk-ABD ilişkilerinde büyük bir gerilim kaynağı olmuştu. Harris’in, Türkiye’nin Suriye sınırındaki güvenlik hassasiyetlerini daha iyi anlayarak bu desteği gözden geçirmesi olası. Türkiye’nin güvenlik endişelerini ciddiye alan bir politika geliştirmek, iki ülke arasında daha derin ve sürdürülebilir bir güvenlik iş birliği kurmanın kapısını aralayabilir.

Aynı zamanda, Harris’in bölgesel barışı destekleyen bir lider olarak Ortadoğu’daki kaosu sona erdirme çabalarında Türkiye ile daha yakın bir koordinasyon içinde olması bekleniyor. Türkiye’nin Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapması, Harris için Türkiye ile bu konuda ortak çalışmalar yürütmek adına önemli bir zemin sunabilir. Harris, Ortadoğu’daki karmaşık dengeleri gözeterek Türkiye’nin stratejik rolünü pekiştiren politikalar geliştirebilir. Erdoğan İktidarının çağrı yaptığı yeni çözüm süreci açılımı bölgesel barış anlamında ABD ile PYD/YPG meselesini daha çözülebilir hale getirebilir.

Filistin-İsrail Sorununda Türkiye ile Çifte Devletli Ortak Zemin Arayışı
Kazanırsa Netanyahu’ya bölgede vahşet politikaları için açık çek vereceğini ilan eden Trump karşın Harris Gazze’deki insanlık dramına vurgu yapıp, kalıcı ateşkesi desteklediğini defalarca vurgulamıştı. Dünya’da Netanyahu hükümetini en üst tonda eleştiren tek ülke olan Türkiye, Harris yönetimi ile sorunun kalıcı çözümünde çok daha yakın. Harris, Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözüm politikasına olan desteğini ifade etmiş durumda. Bu doğrultuda, Türkiye’nin de hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak Filistin halkının haklarının korunması ve bölgedeki istikrarın sağlanması adına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha yakın bir iş birliği kurabilir. Türkiye’nin bu konudaki pozisyonu, özellikle Müslüman ülkeler nezdinde ABD’nin diplomatik başarısı açısından önemli bir etkendir. Harris yönetimi, Türkiye’nin Filistin ve İsrail arasında yapıcı bir rol oynamasını ve Gazze’nin yeniden yapılanmasını teşvik ederek, bölgedeki tansiyonu düşürecek bir stratejik ortaklık geliştirebilir.

Ekonomik İş Birliğini Güçlendirme: Ticaret Hacmini Artırmaya Yönelik Somut Adımlar
Döneminde Türk ihracat ürünlerine yüksek gümrük vergileri getiren, Ankara’ya yaptırım açıklayan Trump’ın aksine Harris’in başkanlığında Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik iş birliğinin yeniden canlandırılması bekleniyor. Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki stratejik konumu ile ABD için cazip bir ticaret partneri olmaya devam ediyor.

Biden döneminde 30.6 milyar dolara uşlaşan karşılıklı ticaret hacmi Trump döneminde göre tam %53 oranında artış göstermiştir. Harris yönetiminin, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak somut adımlar atarak, enerji, savunma, yüksek teknoloji ve altyapı gibi sektörlerde yeni iş birliği fırsatları sunması mümkün. Ayrıca, ABD'nin Türkiye’ye yatırımları artırması, iki ülke arasındaki ekonomik bağları daha güçlü ve istikrarlı hale getirebilir.

Harris’in insan hakları ve demokrasi konularındaki hassasiyetlerine rağmen, ekonomik iş birliğinin genişletilmesi için Türkiye ile diplomatik kanalları açık tutması, iki ülke için karşılıklı fayda sağlayan bir politika olacaktır. Bu yaklaşım, Türkiye’nin ekonomisini güçlendirecek, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki ticari ve stratejik çıkarlarını koruyacaktır.

Türkiye-ABD İlişkilerinde Dönüşüm: Harris Yönetiminde Kalıcı Bir Stratejik Ortaklık Fırsatı
Kamala Harris, Türkiye-ABD ilişkilerini daha dengeli, pragmatik ve uzun vadeli bir iş birliği temelinde yeniden şekillendirmeyi hedefleyebilir. BRICS, Şangay Beşlisi gibi platformlar ile flört eden G20 ve NATO üyesi Türkiye’nin bağımsız dış politika yörüngesine Rusya ve Çin’e kıyasla ABD ile yakın, stratejik ilişkisini koruyan, bölgesel bir güç olarak stratejik konumunu kabul eden ve aynı zamanda insan hakları, demokrasi ve güvenlik gibi kritik konularda yapıcı bir diyalog kuran bir ilişki modeli, hem Türkiye hem de ABD için büyük faydalar sağlayacaktır. Harris’in Erdoğan ile kuracağı stratejik ve çözüm odaklı iş birliği, iki ülke arasındaki ilişkilerin uzun vadede kalıcı ve yapıcı bir çizgide devam etmesini sağlayabilir.

Harris başkanlığındaki ABD yönetimi, Türkiye ile iş birliğini güçlendirerek, dünya genelinde barış ve istikrarı korumak adına daha etkili bir rol oynayabilir. Bu yaklaşım, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha sağlam bir zemine oturmasını ve Türkiye’nin bölgedeki stratejik rolünü güçlendirmesini sağlayacaktır.

Sonuç: Harris’in Zaferi Dünya’da Popülizm Karşıtı Yeni Bir Sayfa Daha Açacak
Son iki yılda, dünya genelinde Trump benzeri popülist liderlerin birçoğu büyük siyasi yenilgiler aldı veya önemli siyasi süreçlerden çekilmek zorunda kaldı. Brezilya’da Bolsonaro, Fransa’da Le Pen, Birleşik Krallık’ta Farage ve Boris Johson iktidarı kaybettiler. 2022 seçimlerini kılpayı kazanan Orban’a karşı Avrupa Birliği ve Macaristan içinde artan baskılar güç kaybetmesine yol açtı. Bu popülist otoriter liderlerin yaşadığı siyasi zorluklar, halkın popülist politikalar karşısında değişim arayışında olduğunu ve Trump benzeri liderlerin artık daha sınırlı bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.

Bu seçim, Amerika için yalnızca bir siyasi tercih değil, toplumsal bir dönüşüm arayışıdır. Dünya’da başlayan anti-popülist sol tandanslı değişim trendinin devamıdır. Kamala Harris, yalnızca Demokrat Parti’yi değil, aynı zamanda Amerikan halkının barış, refah ve birlik arayışını temsil ediyor. Trump’ın ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı politikalarına karşı Harris, daha adil, kapsayıcı ve hoşgörülü bir liderlik sunuyor.

Bu seçim, Amerika için yeni bir sayfa açma fırsatı sunuyor. Kamala Harris’in zaferi, Amerikan toplumunun geleceğini güvence altına almak ve ülkenin dünya çapında itibarını yeniden inşa etmek için bir adım olacak.

Hakan AKBAŞ kimdir?

1969 yılında İstanbul’da doğan Hakan Akbaş Galatasaray Lisesi‘ni 120. dönem birincisi olarak tamamladı, universite lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden aldı. ABD’de University of Rochester, Simon School of Business’te burslu olarak işletme yüksek lisans derecesi aldı.

Mezuniyet sonrası Amerika’da Xerox Corporation’da, Pazarlama Müdürü olarak başlayan Akbaş, aynı şirketin dünya merkezinde gelişmekte olan ülkeler stratejilerden sorumlu direktörlük pozisyonuna atandı. 2001-2006 yıllarında, Xerox Global Services’in kurulmasina liderlik eden Akbaş iş geliştirme operasyonlarından sorumlu genel müdürlüğü görevinde bulundu. 2006 yılında ABD de halka açık Document Sciences Group’ta satış ve pazarlamadan sorumlu Chief Marketing Officer oldu, şirketin EMC’ye satılmasında onemli rol oynadı.

Strateji ve İş Geliştirme Grup Başkanı ve Holding İcra Kurulu’nun en genc üyesi olarak Sabanci Holding ile Turkiye’ye dönen Hakan Akbaş, Holding’te ilaveten Sigorta Hizmetleri Grup Başkanlığı ve Icra Kurulu Başkanı görevlerinde bulundu. Financial Times tarafından Avrupa’nin en güçlü 3 kadın liderinden birisi olarak gösterilen Güler Sabancı ile birlikte Sabancı Grubu’nun yeniden yapılanmasina liderlik etti. Grup bünyesindeki 11 ayrı şirketin yönetim kurulu üyelik görevlerini yürüttü.

Akbaş, Ocak 2012’den bu yana eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafindan kurulmuş olan, dünyanın en önde gelen ticari diplomasi firması Albright Stonbridge Group’ta Türkiye’den sorumlu yönetici ortak olarak çalışmaktadır.

Hazine sertifikalı bir melek yatırımcı olan Hakan Akbaş halka açık ve özel değişik kurumlarda yönetim kurulu üyeliği ve danışmanlık yapmaktadır.

Uzmanlık konuları arasında ticari diplomasi, kamu ilişkileri, yeniden yapılanma, kurumsal değişim yönetimi, iş geliştirme, satın alma ve ortaklıklar, pazarlama ve satış stratejileri gelmektedir.

Buse Biçer ile evli olan Akbaş 3 kız 1 erkek çocuk sahibidir.

Tüm yazılarını göster