Bu haftanın konusu sanat değil, kültürümüzde önemli bir yeri olan Türk Kahvesi ve bunun ABD’de tanıtımı için yıllardan beri kimsenin aklına gelmeyeceği yaratıcı projelere imza atan Gizem Şalcıgil White.
Gizem, Arkas Sanat Alaçatı’nın açılışı için Çeşme’de olduğum hafta sonu ziyaretime geldi.
Bu kez Çeşme’deki uzun sohbetimizin okuru ilgilendireceğini düşündüm ve notlarımı aldım.
Sevgili Gizem seni ilk tanıdığımda ABD şehirlerinde kiraladığın kamyonla Türk Kahvesi ikram ederek tanıtımını yapıyordun. Şimdi ise kendi markan ‘Turkish Coffee Lady’ kahve dükkanları açtın. Amerikalılara kahvemizi sevdirmeyi başardın. Bu aşamaya nasıl geldin?
Bilkent Üniversitesi Bankacılık Finans bölümünden mezun olup 2006 yılında Boston'da bir yüksek lisans programına başladığım dönemde Türkiye'nin eksik ve yanlış tanıdığını gördüm. Yüksek lisans programında ülkelerin markalaşması üzerinde çalıştım. Gastro-diplomasi alanında uzmanlaştım. Türkiye'yi ve zengin kültürümüzü doğru tanıtma misyonunu üstlendim.
Günde 400 milyon adet kahve tüketen Amerikalılarla çok merak ettikleri Türk kahvesi aracılığıyla neden iletişim kurulmasın dedim. Bir kadın girişimci olarak hem iki toplumu gastro-diplomasi aracığıyla buluşturmak hem ABD’de Türk Kahvesi’ne değer kazandırmak için kolları sıvadım.
2009 yılında New York ve Washington DC'de başlattığım Türk Kahvesi etkinliklerine yoğun ilgi olunca 2012'de kar amacı gütmeyen ‘Gezici Türk Kahvesi Kamyonu’ projesini hayat geçirdim. Sponsorların katkıları ve gönüllü vatanseverlerle beraber Amerika'da başlıca eyaletleri, 2013 yılında Hollanda, Belçika, Fransa'yı ve 2016 yılında da Kanada'nın Toronto şehrini bir kamyonla dolaştık. 50 binden fazla kişiye Türk Kahvesi ikram ettik, sevdirdik.
Amerikan Kongresinde de bir “dostluk projesi “olarak onurlandırılan bu kültürel girişim sonucunda Washington Post gazetesi bana ‘Turkish Coffee Lady’ ismini verdi.
Washington’daki çalışma hayatın, ilişkilerin bu misyonunda yol almanı katkı sağladı sanırım?
Tabii ki. Tüm bu çalışmalar sırasında, Washington Büyükelciligi'nde ve THY’da halkla ilişkiler alanlarında , sonrasında Dünya Bankası'nda Kadın Kalkınma Programlarında görevliydim. Washington Türk Amerikan Derneği'nin dört yıl başkanlığını yürüttüm. 2015 yılında JCI International tarafindan kültür dalında Türkiye'nin ‘En Başarılı Genci’ seçildim. 2017 yılında Turk of America Dergisi tarafından ‘ABD'nin (40 yaş altı) en etkin 40 Türk Amerikalı Genci’ ödülüne layık görüldüm.
2020 yılında, TÜHID Altın Pusula Türkiye Markası jüri ödülünü kazandık. ‘Turkish Coffee Lady’ markası, iki yıl önce Amerika’da küçük işletmeleri destekleme kurumu tarafından 2022 yılının 'Başarı Hikayesi’ seçildi.
Bu arada kamyonla turum sırasında Rotterdam'da tanıştığım değerli ortağım Ahmet Şerif Izgören ile beraber bu kültürel misyonu daha profesyonel olarak devam ettirmek üzere 2017 yılında bir iş kurmaya karar verdik. Şu anda, ABD’nin ilk ve tek Türk kahvesi zinciri olan ‘Turkish Coffee Lady’ markası böylelikle doğdu.
Ayrıca, kâr amacı gütmeyen ‘Turkish Coffee Lady Vakfı’nı 2020 Mart tarihinde hayata geçirdik. Vakfımızın girişimleriyle, son üç yıldır ‘5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’ resmi olarak Washington’da kutlanıyor.
Arkanda gerçek anlamda her hangi maddi ve manevi güç olmadan, kelimenin tam anlamıyla tırnaklarınla kazıya kazıya geldiğin nokta seni mutlu ediyor mu?
2012 yılında “Türk Kahvesi kamyonu ile Amerika'da yola çıkıyorum” dediğim zaman "Amerika'da Türk kahvesi kim içer" diye beni vazgeçirmeye çalışanlar oldu.
2017'de ilk Türk Kahvesi kafemizi açmak istediğimde “Kamyonla ikram yaptın, ama parayla almazlar” diyenler oldu. Kuruluşundan beri hiçbir melek yatırımcıdan destek almadan, tamamen kendi kişisel bütçelerimizle öz sermayesini kurduğumuz şirketimizin bu ay 7. yılını kutluyoruz. İnsanlar sadece kahve satacağımızı sandı, ama aslında biz bir kültürü yaşatmayı ve bu eşsiz dünya mirasına katma değeri hedefledik. Bu nedenle, Amerika'nın Bağdat Caddesi olarak tanımlayacağım King Street, Alexandria lokasyonumuzda hafta sonları kapımızı açar açmaz Amerikalılar Türk Kahvesi için sıraya giriyorlar.
Washington DC’ye 10 dakikalık mesafedeki tarihi Old Town bölgesinde en çok müşteri geri bildirimi alan kahve markasıyız.
Eylül ayında, Kuzey Carolina'da ilk bayimizi açmaya hazırlanıyoruz.
İki dükkân ve Washington ve Virginia’da dört satış noktasının yanı sıra bazı lokanta, yerel marketlerde markamızı TCL’yi bulmak mümkün.
Online sitesinde ciddi satışlar oluyor. Değişik lezzetlere sahip, şehirlerimizin adlarını taşıyan kahvelerimiz yakında Amazon’da bulmak mümkün olacak.
Öte yandan hem ABD'den hem Türkiye'den bayilik baş vuruları da gelmeye devam ediyor.
Washington'un en önemli otellerinden biri olan Waldorf Astoria’nın menüsüne Türk kahvesini ekledi ve otelde gerçekleşen NATO toplantılarında üst düzey katılımcılara Türk kahvesi ikram edildi.
Oyuncu Angelina Jolie'nin, New York'ta Manhattan’da ‘Atelier Jolie’ adındaki butiğinde açılan kafede Türk Kahvesi sunuluyor.
Bu arada, Angelina Jolie’nin butiğini açtığı bina çok önemli çünkü pop art akımının en bilinen ismi Andy Warhol’un 1970’lerde satın aldığı bina.
Şimdi Angelina Jolie’nin butiğinin yer aldığı binanın ikinci katı ünlü ressam Jean-Michel Basquiat’ın atölyesiydi.
Atelier Jolie’nin aslında bir sosyal sorumluluk projesi çünkü amacı kıyafet satmaktan ziyade yaratıcı insanları bir araya getirmek.
Sonuçta yıllardır Türk Kahvesi’ tanıtımı için yaptığımız tüm bu çalışmaların karşılığını bulması, Türk Kahvesi’nin ticari değerinin artması elbet beni çok mutlu ediyor, gururlandırıyor.
Nihai amacımız, hızla büyümeye devam eden kahve zincirimiz, gezici kahve kamyonlarımız ve gurme kahve harmanlarımız ile Türk kahvesini bu rekabetçi pazarda öne çıkarmak ve Amerika çapında otellerde, restoranlarda, havaalanlarında, ve diğer kahve dükkanlarında yer almasını sağlamak.
Özellikle büyük market zincirleri ve HORECA grubunda en yüksek kalitede hediyelik ürünlerle Türk kahvesi için pazarda yüksek bir algı yaratmayı amaçlıyoruz.
Yurtdışı pazara yönelik tasarlanan ve paketlemesinde mikro sanat ustası Hasan Kale'nin eserlerini taşıyan yeni ürünlerimizle, çözüm ortağımız Arzum Okka kahve makinelerinin sağladığı teknolojik avantajlarla Amerikan pazarında Türk Kahvesi hızla yükselecek.
Türk kahvesi kadar sağlıklı, otantik bir sunum şekli olan, içimi keyifli, üstüne bir de geleceğinizi okuyabileceğiniz bir kahve neden bir espresso kadar popüler olmasın?
Müşterilerinize özel harmanlarınızı sunuyorsunuz. Bunların her birinin bir şehir adı var. Bunlar Amerikalılar ilgisini çekiyor mu? Kahveyi nasıl bir hikâye ile sunuyorsun?
Türk kahvesi 500 yıllık bir Türk markası ve dünyanın ilk kahve pişirme metodu.
‘Turkish Coffee’ iyi bilinen bir isim olduğu için Amerikalılar Türk kahvesini deneyimlemek istiyor ancak hala damak tadını bilmiyor… Çünkü kahvemiz menülerde yer almadığı gibi tüketicinin kolay ulaşılabileceği bir içecek değil. Kahveyi pratik hazırlama yöntemleri, kültürümüzü barındıran öğelerle pazarlama bu noktada önem kazanıyor.
Dolayısıyla kahve ürünlerimize Türkiye'nin kültürel mirası yoğun şehirlerin adlarını verdik.
Bayramefendi Osmanlı Kahvecisi’nin destekleriyle, ülkemizin kültürel miraslarından ilham alan ve Amerikalıların damak tadına uygun karışımlar yaptık. İstanbul (geleneksel), Mardin (dibek), Kapadokya (kakuleli), Ege (damla sakızlı), Zeugma (menengiç) gibi karışımlarımız var.
Her sunumda, Amerikalı müşterilerimize Türk kahvesi kültürümüzün Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO tarafından tescillenmiş bir dünya mirası olduğunu da mutlaka aktarıyoruz.
Ayrıca, Amerikan toplumuna Türk Kahvesi’nin tarihsel hikâyesini ve kültürel zenginliğini anlatmak üzere, 2021 yılında ‘Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri: Başlangıç’ temalı belgeselini de hazırladık.
Belgesel Türkiye’nin sekiz şehrinde, sekiz farklı kahve kültürünue vurgu yapıyor.
Mardin’de dibek, Şanlıurfa’da mırra, Gaziantep’te menengiç, Safranbolu’da safranlı, Nevşehir’de közde, Ankara’da kumda, İzmir’de damla sakızlı ve İstanbul’da geleneksel Türk kahvesi üzerine özel çekimler gerçekleştirildi.
Belgesel Amerika'da 8 eyalette gösterime girdi.
Belgeselimizi izleyen Amerikalılar en cok Mardin kahvesini talep ediyor ve Mardin'e gidip yöresel lezzetlerle beraber bu kültürel deneyimi tecrübe etmek istiyor.
Yani kahve aracılığıyla Türkiye’nin de tanıtımını yapmayı başarıyoruz.
Metropolitan Müzesi'nde 100. yıl balosunda senin kahven içildi. Buna benzer kapsamlı başka davetlerde yer aldın mı?
Yaklaşık 15 yıldır yürüttüğüm çalışmaların sağladığı genis network sayesinde Amerika'daki birçok önemli kurum, kongre ve etkinliklerde Turkish Coffee Lady ekibi olarak davet alıyoruz.
Metropolitan Müzesi'nde Arzum Okka işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz kahve sunumu benzerlerini Amerikan Kongresi, Dünya Bankası, NATO genel merkezi, New York Türk evi, Aziz Sancar Kültür Merkezi, Türk-Amerikan konferansları, Birleşmiş Milletler toplantıları, ticaret odalarının resepsiyonlarında hayata geçiriyoruz.
ABD'nin önemli gıda fuarlarında Ege İhracatçı Birliği'nin kurduğu Türkiye tanıtım standlarında kültürel ağırlama ekibi olarak da yer alıyoruz.
Ayrıca, son üç yıldır TOGG işbirliğinde Las Vegas'ta gerçekleşen CES fuarında teknoloji alanında katılım sağlayan binlerce kişiye Türk kahvesi ikramı yapıyoruz.
Sponsorluk desteği olduğu sürece gezici aracımızla da çeşitli festivaller, özel resmi davetler ve 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Gününde düzenlenen Times Meydanı’ndaki kutlamalara katılıyor, geniş bilboardlarda Türk kahvesi temalı reklamlar da yayınlatıyoruz.
Amerikalılar yeni tatlar peşinde diyorsun. Türk Kahvesi'nin bu durumda şansı büyük ama öte yandan ABD’de Yemen, Suudi Arabistan gibi rakipler çıkıyor ortaya… Bu rekabetçi ortamda sence ne yapmak gerekir
Bugün, Türklerin 15. yüzyılda bulduğu bir pişirme metodu sayesinde dünyanın her köşesinde kahve tüketiliyor. Tarihte kahve çekirdeklerini ilk kez kavuran ve öğüten, ve bir pişirme metodunu keşfedenler Türkler. 1554 yılında da İstanbul'da dünyanın ilk kahvehanesi açılmıs. Kahve kültürünü 16. yüzyılda Avrupa ile tanıştıran da elçilerimiz, seyyahlarımız ve tüccarlarımız. Ancak, dünya tarihinde toplumumuz bu kadar önemli değerler yaratmışken kahve kültürünü İtalyanlar ve ‘kahve evi’ konseptini de Starbucks dünyaya pazarladı.