Kafayı markaya takmamalı

Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI

“Şöyle bir dünya markası çıkartamadık”, “markalarımızın değeri yeterli düzeyde değil”, “biz ülke olarak markalaşmayı bilmiyoruz” cümleleri eminim hiçbirimize uzak gelmemiştir. Bir süredir bu konunun üzerine hayli düşünüyorum. Ekonomideki refah seviyesi ile ilişkilendiriyorum; büyümenin formülü burada mı diye düşünüyorum. Ve sonunda beklenenin aksine, orta vadede çözümün dünya markası yaratmada olmadığına kanaat getirdim.

Özel ve önemli bir dönemden geçiyoruz. Her açıdan bu durum ülkemiz için de böyle. Pandeminin etkisi ile değişen dünyada, ekonominin çıkış yolu olarak gördüğüm ihracatı arttırmanın yollarını, karlılığı ve verimliliği yükseltmeyi konuşmaya daha çok odaklanmamız gerekiyor. Tam da Uzakdoğu yerine daha tercih edilir bir ülke konumuna doğru ilerlerken.

İhracat ile marka kelimesini yan yana getirdiğimizde TİM tarafından hayata geçirilen Marka Konseyi’ni gündeme taşımayı doğru buldum bugün. Tanıtımı haziran ayında TİM Başkanı İsmail Gülle tarafından gerçekleştirilen konseyin başkanlığını ise Damat&Tween markası ile tanıdığımız Orka Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu gerçekleştiriyor. Yazımı yazmadan önce yıllardır tanıdığım ve takip ettiğim Süleyman beyi aradım. Kendisiyle yaklaşık yirmi dakikalık hoş ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Hem hedefleri konuştuk, hem de bu konudaki bakış açılarımızı birbirimize aktardık ve birçok ortak nokta belirledik. Başkanın fikirlerine yer vermeden önce konseyin kimlerden oluştuğuna bir göz atalım isterim.  Orakçıoğlu’nun yanı sıra Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkanı Tahsin Öztiryaki, Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Zeynep Bodur Okyay, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli, Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Konukoğlu, Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Kamar konseyin üyeleri arasında. Birçoğu bizzat yakından tanıdığım ve fikirlerine güvendiğim isimler. Kadro umut verici.

Başkan Orakçıoğlu, öncelikle konseyin markalı Türk ürünlerinin uluslararası alanda imajının iyileştirilmesi, ürün ve hizmet kalitesinin artırılması, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin genişletilmesi gibi hedeflerinden söz ederken, ülke olarak örneğin İtalya gibi biz de bu işe 30 yıl önce başlasaydık bugün geldiğimiz noktanın çok farklı yerler olacağına dem vurdu. Çok da doğru bir tespit yaptı. Bugün Türkiye’deki ortalama ihracat değerimizin 1 dolar/kg olduğunu, bunu aynı ürün miktarı ile 2 dolara çıkartmayı başarmamız halinde ihracatımızın iki kat artacağından söz ederken, markalaşmanın uzun bir süreç ve yolculuk olduğuna da dikkat çekti. Başkan Orakçıoğlu’na göre dünyadaki tedarik zincirinin haritası değiştiği için bizim de yol haritamızı yeniden tasarlamamız gerekiyor. Umuyorum konsey bu konuyu da gündemine alacak ve kamu otoritelerini harekete geçirecektir. Başkanı bu noktada kullandığı çok güzel iki ifade var ki, işte burada yazımın başında belirtmeye çalıştığım hususta kendisiyle birleşiyoruz. İlki, “üretimde kaliteyi arttırarak değerler ekonomisinde değer artışını sağlamak” ikincisi ise “niş alanlarda markalar yaratmak” Yani işin özü kafayı dünya markası olmaya takmak yerine mevcut ihracatımızı daha değerli kılmaya çalışmak olmalı. Zira bu yöndeki çalışmalar bizim için hedefe ulaşmayı çok daha mümkün ve kısa süreli hale geliyor. Hele ki özel ve farklı alanlarda markalar yaratabilirsek, çok daha katma değerli ürünler ile daha değerli ihracat rakamlarına ulaşabiliriz.

Finalde başkan, konseyin yakında daha önemli reçeteler sunacağından bahsedip sürprizi daha ileri bir tarihe bıraktı. Yeni pazarlara yönelik hedeflerden söz edeceklerine dair bir hissi kanaati bende oluşturduğunu söylemeliyim. Zira Avrupa dışındaki diğer yakın coğrafyalara da odaklanmamız şart. Benim için konseyin en umut verici yanı, doğru rotayı yakalamış olması oldu, bu da mevcut firmalarımızın ve ihracatlarımınız değerini yukarıya çekebilecek dokunuşlar yapmak, gelişmeler elde etmek. Bu bizi çok yukarılara taşıyabilecek bir hamle. Ancak şüphesiz sürdürülebilir firmalar ve markalar yaratma hedefinden ödün vermemek kaydı ile. Unutmamak lazım ki, her firma veya marka bir dünya markası olamaz, zaten olmak zorunda değil. Ama her firma karlılığını arttıracak gelişmelerde bulunabilir.

Bugünkü yazıma ilişkin temayı belirlerken iki konu arasında çekimser kaldım. Bir tanesi pozitif katkıyı hedefleyerek kaleme aldığım marka iken, diğeri ekonomide son dönemde çokça dillenen stagflasyon idi. Negatif bir konu, moral bozucu. Henüz gelmedi, ama emareleri var. Ne yalan söyleyeyim gerek klavyem gerekse gönlüm bu konuyu yazmak istemedi. Umarım gelişmeler bundan sonra da yazmama ihtiyaç bırakmaz.

Tüm yazılarını göster