Bu liderlik işini kafaya taktım bir kere. Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta lider olmaya karar vermiş ve akademik geçmişim nedeniyle de bunu bilimsel olarak yapmaya çalışmıştım. Liderlik planımın birinci ayağında literatür taraması yaparak büyük liderlerin vasıflarını aramaya karar vermiş ve teamüle uygun harekete geçmiştim. Tabii “Efendi önce lider ol sonra büyürsün” diyenleriniz olabilir. Belki de haklısınız ama benim o kadar vaktim yok. Yaşım kemale erdi. Oldum oldum.
Bu hareketimi haklı kılan başka olgular da var. Söz gelimi dünyada ve elbette ülkemizde zırt vırt rastladığım liderlik eğitimi programları. Bu programlara devam eden kaç katılımcı ‘lider’ oldu ve bu kadar çok liderle bu işletmeler ne yapıyorlar bilemiyorum ama demek ki eğitimle lider olunuyor. Eğitim malum bir kişiye işinde daha başarılı olması için gereken davranış ve tutumları kazandırmak için yapılan bir iştir. Daha doğrusu öyle olması gerekir yoksa laf salatasıyla vakit israfıdır. Demek ki liderlerin davranışları ve tutumlarının bir onaylanmış listesi var diye yola çıktım.
Biliyorsunuz literatür taramam hüsranla sonuçlandı. Beni kısa yoldan ‘büyük lider’ yapacak vasıflar listesini bir türlü bulamadım. Bırakın büyük lideri lider yapacak bir öğretiye bile rastlayamadım. Rastladığım şeyler hep olması arzulanan şeylerin listeleri gibi geldi bana. Çünkü bir sürü peşinden kitleleri sürüklemiş gelmiş geçmiş lider baktım çoğunun bu listelerdeki vasıflardan haberi bile yok.
Bu olması ‘gerekir’ veya ‘iyi olur doğrusu’ şeklindeki özellikleri varmış gibi anlatmak eğilimi üzerinde bir durmak gerekir. Ailelerden milletlere irili ufaklı topluluklar kendilerine ‘yakışacak’ özellikleri sanki varlıkları kanıtlanmış gibi devamlı söylerler. Vasıflar genellemelerdir. Hamasi konuşmalarda “Türk milleti” şöyledir böyledir diye yapılan iddialar Türk tanımı olarak dün tekrar rahmet ve şükranla andığımız ve “Türküm diyen herkes Türk’tür” diyen Atatürk’ümüzü unutuyorlar. Her neyse bu konuya sonra tekrar geliriz ama şu millet böyledir veya şu gurup şöyledir gibi genellemeleri çok da ciddiye almamak gerekir ama ben lider olmak istediğimden ‘büyük liderlere has özelliklerin’ bir listesini şu veya bu şekilde ele geçirmeliyim dedim kendi kendime.
Sizin de aklınıza geliyordur elbette. Bazılarınız “Eğer yayınlarda ‘büyük liderler’ şöyle olur, böyle düşünür, şöyle davranır falan gibi bir bilimsel olarak kanıtlanmış bir vesika yoksa geçmiş ve günümüz liderlerine bir baksana kardeşim” diyorsunuzdur. Öyle ya, onlara bakarsın ve özelliklerini irdeleyerek arzuladığın listeye ulaşırsın.
O konuda da zengin bir literatür var. Musa Peygamber’den günümüze adı ‘büyük lidere’ çıkmış hemen herkes hakkında kitaplar yayınlanmış. İsterseniz belli bir kişi hakkında kitap okursunuz, isterseniz çoğu bir arada kitaplar okursunuz. Okumayı sevmiyorsanız Internet var. Ben okumayı severim ama esas değinmek istediğim konu liderler değil liderlik olduğundan kitap okumayacağım ama bu konuda en zengin kaynaklara baktım. Dedim ya hazreti Musa’dan günümüzde hala iş başında olanlara kadar upuzun liste var.
Musa’nın liderlik özelliklerine bir bakalım. Bula bula Musa’yı mı buldun diye soruyorsanız anlayacağım. Musa kutsal kitaplara göre peşine Yahudileri takıp onları firavunun zulmünden kurtarmak için denizleri yarmış ve Mısır’dan çıkartmış. Yine kutsal kaynaklara göre Musa ve liderliğine inan Yahudiler kendilerine ‘vaat edilen’ kutsal toprakları arayarak çöllerde kırk yıl dolaşmışlar. Bu kırk yıl içinde devamlı göçtüklerinden nasıl açlıktan ölmediklerini merak ediyorsanız kutsal kaynaklarda bu kırk yıl boyunca Tanrı’nın gökten yağdırdığı Man ile beslendikleri yazıyor. Man, mucizevi bir yiyecektir sabahları çiğ gibi yağar. Toplanıp öğütüldüğünde meydana gelen undan yapılan ekmek, her yiyeceğin tadını alır. Bir nevi 1950’lerin gazetelerinde çok popüler olan Hoş Memo karikatür dizisindeki Şumular gibi. Neyse geze dolaşa, Man ile karın doyura bugünkü İsrail ve civarı olan yerlere yerleşirler. Sizin anlayacağınız Musa onca insanı Mana ile besleyerek kırk sene çölde dolaştırır ve Arap Yarımadası’nda altında petrol olmayan ve akarsu fakiri tek araziyi Tanrı’nın vaat ettiği kutsal topraklar olarak takipçilerine sunar.
Normal şartlar altında Musa Peygamber’in cemaati üzerindeki liderliğinin zedelenmesi gerekirdi şeklinde düşünüyorsanız elbette hatalısınız. Tam tersine Musa peygamberin takipçileri kendisine ve öğretilerine aradan iki bin yıl geçmesine rağmen büyük bir sadakat ve saygıyla bağlılar. Her ne kadar liderlik arayışında Hazret-i Musa bana ve liderlik meraklısı herkese iyi bir örnek olursa de malum kendisi bir peygamberdi. Ben bu saatten sonra tövbe estağfurullah böyle bir şey ileri sürerek lider olamam. Başka bir yol denemek gerekiyor.
Yirminci yüzyılda hakikaten büyük etki uyandıran başka liderler de var. Onlara., özellikle yirminci yüzyılda ülkelerinin başına geçmiş, orada uzun süre oturmuş liderlerin günlük davranışlarını öğrenmek için baktım. Neden mi? Çağımızın iletişim çağı olması nedeniyle liderlerin her dediği her yaptığı yazılıyor çiziliyor. Yani bilgi toplaması kolay.
Ülkesinin başında uzun süredir sıkı sıkı oturan liderler nedense günümüzde pek bol. Efendime söyleyeyim Sn. Trump var. Trump deyip geçmeyin adamı def edecekler ama diş söker gibi. 70 milyon oy aldı. Dört yıl daha görevde kalması direkten döndü. Sn. Putin var. Putin deyip geçmeyin adam hem herkesin dostu hem herkesin düşmanı. Sn. Şin var. Şin deyip geçmeyin. Çin Cumhurbaşkanı hem komünist hem dünyanın en büyük kapitalist ülkesinin başında. Bizde de Sn. Erdoğan var. Var oğlu var. Bu liderler Trump hariç hala iş başında.
Bir de çok önemli olaylara liderlik etmiş az eskiler var söz gelimi Adolf Schicklgruber. Adolf Schicklgruber? Lider nasıl olunur kitabını yazdırmış. Yazdırsa iyi. Sıkı sıkı da uygulamış ama uygulaması sonucu felaket olmuş. Çünkü lider olmuş, milyonları peşine takmış. Kontrol ettim aynı kitabı takip eden bir sürü lider buldum. Yani Schicklgruber hem lider hem de adeta ünlü işletmecilik gurusu Peter Drucker. Nasıl lider olunur kitabını buldum diye ümitlendim.
Schicklgruber’in dediklerini en son yapıp da lider olan kişi Trump. Trump’ın bir politik kariyeri yok. Bir sosyal başarısı, girişimi falan da yok. Kumarhane sahibi. Üçüncü sınıf güzellik yarışmaları ve televizyon programları yapıyor. Gayri ciddi makyajlı, kuaförlü biri. Adam ABD Cumhurbaşkanı olmakla kalmadı ABD’yi neredeyse raydan çıkardı. Gerçi seçimi kaybetti ama daha yaptığı tahribatı bilmiyoruz, nasıl düzeltilebilecek onu da bilmiyoruz.
Bakın Trump seçilmek için neler yapmış. Bir kere devamlı yalan söylemiş. ABD basınına göre dört yılda 22 bin küsur yalan söylemiş. Yani günde on-beş yalan. Schicklgruber’in kitabının ilk tavsiyesi ilgili gözüküyor. Kitap diyor ki: “Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Bunun sonucu insanlara yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunurlar.”
Trump’n bazı yalanları komik derecede kocaman. Daha yemin ettiği gün seremonide kalabalığı “şimdiye kadar toplanmış en büyük kalabalık” olarak nitelendirerek milleti şaşırtmıştı. Bu en önemsiz yalanı en büyük yalanıydı çünkü tören televizyondan naklen veriliyordu ve millet kalabalığı görüyordu. Schicklgruber’in kitabının yalanla ilgili tavsiyeleri bakın nasıl devam ediyor: “Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.” Bu tavsiyelerden dolayı Schicklgruber’in liderlik propagandasına büyük yalan denildi.
Bir baktım Trump Schicklgruber’in kullandığı kitaptan ne tavsiye bulduysa kullanmış. Bakın Schicklgruber’in kitabının diğer tavsiyeleri neler:
- “Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
- Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
- Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
- Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
- Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
- Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.
- Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.
- Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
- Prestij ve karizma sahibi lider, propaganda işini çok kolaylaştırır.
- İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır.
- Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır.”
Bir de şu anda ‘popüler lider’ veya ‘otokrat lider’ diye bilinen günümüz liderlerine baktım çoğu aynen bu kitabın dediğini yapıyorlar.
Şimdi kim kardeşim bu Schicklgruber diye sinirleniyorsunuz. Almanya’nın ünlü lideri ve İttifak devletleri ile Mihver İttifakı'ndan 70 milyondan fazla askerin çarpıştığı İkinci Dünya Savaşını başlatan Adolf Hitler. Adam büyüdüğü adıyla (annesine ait) Schicklgruber soyadını kullanacağına babasının soyadı olan Hitler’i tercih etmiş. Öyle bilinir. Haklı! Düşünsenize heil Schicklgruber diye bağırdığınızı. Neyse hazretin liderlerden biri olduğu altı yıl süren savaşta asker ve sivil 60 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.
Bu arada anlamışsınızdır Hitler’in kitabı 1933 ilâ 1945 yılları arasında Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapmış Alman politikacı, Nazi Almanya’sının ikinci şansölyesi. Adolf Hitler'in en yakın arkadaşlarından biri ve en sadık yandaşı kitlesel propagandanın ‘Büyük Yalan’ olarak bilinen tekniğini kullanmadaki ustalığıyla bilinen Dr. Paul Joseph Goebbels’e ait.
İşte size liderlik el kitabı. Boşuna arayıp durmayın. Bu iyiliğimi de unutmayın. Ben kullanmaya başlayacağım. Haftaya yazacağım yazının başlığını buldum bile: Nobel’i nasıl kaçırdım?
Sağlıcakla kalın.