Kadını dışlayan gelişmişlik olabilir mi?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Otuz yıl kadar önce dil eğitimi için bir süre Londra’da kaldım. Parkları, meydanları, müzeleri; Londra çok ilginç bir şehir. Metro nedir, ilk orada gördük. Hatta kursta hoca Türkiye’de ne kadar metro olduğunu sorduğunda bir arkadaşım 500 metre demişti de, hoca yanlış söylendiğini düşünerek fazla üstünde durmamıştı. 500 metre metro mu olurdu! Arkadaşımın kastettiği İstanbul’daki tüneldi ve söylediği doğruydu. O yıllarda Türkiye’de metro yoktu ki. Londra’da benim en çok ilgimi çekense ne müzelerdi, ne parklar. Ama Hyde Park Corner’daki tatlı atışmaları ayrı tutuyorum. Londra’nın medeniyetini ise sabah işe yetişme telaşındaki genç kadınların metrodan çıkıp hızlı hızlı yürürken çıkardıkları topuk seslerinde bulurdum. Bir melodi gibi gelirdi, bir medeniyet göstergesi gibiydi bu sesler. Dünyanın finans merkezinde çalışan binlerce genç kadının ayak sesleri...

Son günlerde televizyonlarda şahane bir reklam izliyorum. Bir balık konservesi reklamı. Kutunun çok kolay açılmasından memnuniyetini dile getiren tüketici “Adamlar yapmış” deyince ekrana fabrikanın tümü kadınlardan oluşan üretim bölümü geliyor. Ardından da yüzündeki maskesini indirip “Adamlar mı” diye soran bir kadın çalışan...

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk 1934’te, daha bazı Avrupa ülkelerinin aklından bile geçmeyeni yapıp Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanımıştı. Türkiye’den önce bu hakkı tanıyan ülkeler vardı; ama Fransa, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler bizden yıllar sonra kadınlarına bu hakkı verdi. O yıllarda zengin bir ülke değildik, hiçbir zaman da olmadık belki ama gelişmiş bir ülke olma yolunda temel taşları o dönem döşemeye başladık. Ama ne yazık ki Cumhuriyetin ilk yıllarında attığımız o muhteşem adımları elbirliğiyle zayıflata zayıflata bu günlere geldik.

Şimdinin zengin Ortadoğu ülkelerine bakın! Suudi Arabistan'da kadınlara, o da yerel seçimde oy kullanma hakkı verilmesi haber oluyor. Başka bir ülkede kadınların yalnız seyahat etmesi ya da otomobil kullanması haber oluyor.

Ama bu ülkeler zengin; iyi de gelişmiş ülkeler mi bunlar?

KADIN VARSA GELİŞMİŞLİK VAR, MEDENİYET VAR

Londra’nın en güzel, en ahenkli sesi kadınların sabah sabah çıkardıkları topuklu ayakkabı sesiydi. Binlerce kadının... Akşamları işe yetişme telaşı olmaz ve adımlar daha yorgun atılırdı.

Biz de sabahları kaldırımlarımızda ne kadar çok topuk sesi duyarsak, o kadar mutlu olmalıyız. Ama nerede... Birçok alanda olduğu gibi bu alanda da bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Geçen yılın kasım ayındaki durumu gösteren tablo...

Çalışabilir yaştaki kadın nüfus yaklaşık 32 milyon. Bu kadınların yalnızca yüzde 31 oranındaki 9.7 milyonu işgücü piyasasına giriyor, yani çalışmak istiyor. Oran çok düşük. Avrupa ülkeleri ortalamasında yüzde 50'lerde seyreden bu oran, bazı İskandinav ülkelerinde çok daha yukarıda.

Çalışmak isteyen kadınımız çok az, onlara da iş bulamıyoruz zaten. 8.3 milyon kadın çalışıyor, yaklaşık 1.5 milyon da işsiz var.

İstihdam edilen kadınların çalışabilir nüfusa oranı yalnızca yüzde 26. Çok dramatik bir tablo. Çalışabilir durumdaki her dört kadından üçü işsiz, gerçi bunların önemli bir kısmı da zaten çalışmak istemiyor.

22 MİLYON KADIN İŞGÜCÜ PİYASASI DIŞINDA

Kadınlarda işsizlik oranı görünürde yalnızca yüzde 15. Oysa geçen yıldan bu yana devam eden pandemi TÜİK’in ölçüm sisteminin gerçeği yansıtmasını önledi ve gerçek işsizlik oranının çok daha fazla olduğu herkesin malumu. Görünürdeki işsiz sayısı 1.5 milyon ama buna 2.8 milyonluk iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar da eklendiğinde işsiz sayısı 4.3 milyonu aşıyor; bu durumda işsizlik oranı da yüzde 35’i buluyor.

Biz hala “kadınlarda işsizlik oranı yüzde 15” diye kendimizi avutmaya devam edelim. Metodolojiden kaynaklanan diğer aksaklıklar da dikkate alındığında işsizlik oranı kim bilir belki yüzde 40’ı bile aşacaktır.

Kasım ayı verileri 22 milyon kadının işgücüne dahil olmadığını gösteriyor. Bu kadınların 2.8 milyonu iş aramıyor ama çalışmaya hazır. 2.8 milyonun 805 bini iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramaktan yorulmuş, vazgeçmiş kişiler. Kalan 2 milyon kişinin durumu hüzün verici. Bu 2 milyon kadın mevsimlik çalışma, ev kadını olma, irad sahipliği, emekli ve çalışamaz halde bulunma gibi nedenlerle iş aramıyor ancak iş olursa hemen çalışmak istediğini belirtiyor. Düşünsenize, emekli ve çalışamaz halde olanlardan bile "Ne yapar eder çalışırım, yeter ki iş olsun” diyenler var.

Dolayısıyla bu 2.8 milyon kişiyi de aslında işsizler arasında saymak gerekiyor.

15-29 YAŞ ARASI HER 100 KADINDAN 41’İ BOŞTA GEZİYOR

Yine kasım ayı verileri... Yaşları 15-29 arasında bulunan 8.8 milyon kadın nüfus var. Bu nüfusun bir kısmı sadece eğitim görüyor, bir kısmı sadece çalışıyor, bir kısmı da eğitimini sürdürürken aynı zamanda çalışıyor.

Bir kesim daha var ki bunlar ne eğitim görüyor, ne çalışıyor. Yani boşta geziyor. Bu durumdaki kadınların sayısı kasım ayı itibarıyla 3.6 milyon.

Ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 41 düzeyinde.

Bu oran yaş büyüdükçe artıyor. 15-19 yaş grubundaki kadınlarda yüzde 21 olan oran, 20-24 yaş grubunda yüzde 47’ye çıkıyor. 25-29 yaş grubundaki durum ise gerçekten vahim. Bu yaş grubundaki kadınların tam yüzde 55’i ne eğitimini sürdürüyor, ne çalışıyor. Bu yaş grubunda eğitim büyük ölçüde tamamlanmıştır ama belli ki iş de bulunamadığı için boşta gezmek kaçınılmaz oluyor.

Tüm yazılarını göster