İş hayatında çok yaygın bir ‘teşekkür etme eksiği’ var. Halbuki bunu yapmak nezaketin gereği olduğu kadar performansı artırmanın da basit bir yöntemi. Peki, yöneticiler bu bariz fırsatı neden kaçırıyorlar? Dört başlıkla ele alalım.
BİR: UMURSAMAMA. ‘Zaten işlerini yapıyorlar’ veya ‘karşılığında ücret almıyorlar mı?’ diye özetlenebilecek yaklaşım meselenin özünü kaçırıyor. Şirket-çalışan arasında orta-uzun vadedeki bir ‘ilişki’ (relation) kurulmuyor, sadece bir ‘işlem’ (transaction) dönüyor. Bu tek boyutlu (çalışma saati-ücret) işlemin sadece bir tarafın kazanabildiği, sıfır toplamlı bir oyuna dönüşmesi ise an meselesi haline geliyor. Üstelik doğru davranışları çok maliyetsiz şekilde teşvik etme, şirkete/ ekibe olan bağlılığı artırma, çalışanın moralini yükseltme gibi faktörleri tamamen gözardı ediyor.
İKİ: ŞIMARTMA KORKUSU. ‘Översek şımarırlar’ endişesi, aslında yöneticinin/ şirketin kendine güvensizliğinin dışa vurumu. Aklıma gelen birkaç soru: Bir teşekkürle cıvıtacak kişiyi neden işe aldınız? İyi iş çıkardığını öğrenen çalışanın hemen terk edeceği kadar kötü bir şirketiniz mi var? Yaptıkları takdir edilmediği için körelen, motivasyonu düşenlerin yarattığı risk bundan daha mı fazla? Elbette övgü bağımlısı olan veya yapıcı eleştirileri kaldıramayan kişiler de var – onlardan bahsetmiyorum. Ancak hem olumlu hem olumsuz yanları içeren dengeli geri bildirimlerden kaçınmamak gerektiğini vurgulayayım.
ÜÇ: ZAMANINI AYARLAYAMAMA. Bazı okurlarımızın ‘haklısın ama zaman mı var?’ dediğini duyar gibiyim. Cevabım net: evet, var. Teşekkür etmek o kadar da zaman alan bir şey değil. Daha önemlisi, buna bile zaman bulamıyorsanız çok lüzumsuz konularla boğuluyor olmalısınız – iş yapış şeklinizi genel olarak gözden geçirmenizde yarar var. Bu konudaki basit çözüm şu: pozitif davranışı gördüğünüz anda ve net şekilde (imalı davranışlarla, dolambaçlı sözlerle, şakalarla değil).
DÖRT: NASIL YAPACAĞINI BİLMEME. ‘Nasıl olur?’ demeyin. Bazı yöneticiler teşekkür etmekte zorlanıyorlar – böyle bir alışkanlıkları olmamış. İnsan kaynakları biriminizle oluşturulan belli mekanizmalar (yılsonu değerlendirme, çalışma yıldönümü yemeği, doğum günü notu vb.) bazı yararlı ilk adımlar olabilir. Ancak, bunların kuru/ mekanik halde kalmaması lazım. Örneğin bir şirkette matbu basılmış çalışma yıldönümü kutlama notlarının tepki çekmişti – insanlar doğal olarak ‘şahsi bir dokunuş’ beklemişti. Öte yandan, teşekkür etmenin bir alışkanlık süreci olmasının avantajını da unutmayalım. Davranış başladı mı karşı tarafı da tetikliyor ve bir kültür oluşumunun ilk mayasını oluşturuyor. Zaten yöneticilerin temel görevlerinden biri de bu değil mi?
Bu vesileyle ben de 3.5 yıldır köşemizi izleyen okuyucularımıza ve bana görüşlerimi seslendirme imkanı veren gazetemize teşekkür ediyorum.