Kabul edilen beklentiler

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

İki haftalık kısa bir aranın ardından yeniden birlikteyiz. Kaldığımız yerden bildiklerimizi olabildiğince anlatma çabası içerisinde olmaya devam edebiliriz. Dilerseniz mayıs ayı beklentilerinin hangi noktada başladığına ve nasıl tamamlanmaya doğru koştuğu ile sohbete başlayalım. Oradan da orta vadeli beklentileri biraz daha somutlaştırma şansımız olabilir.

Fiyatlama davranışlarının sürekli değiştiği, dikkatli olunmadığı ve yeni başlıklara karşı esnek olunmadığı her senaryoda ciddi anlamda geri kalma ve zarar etme risklerinin bulunduğu farklı bir evrenden geçiyoruz. Üstelik reel ekonominin farklı alanlarında olduğu ve yakından hissedilmeye başlandığı üzere yatırım sektörü için de bu durum pandemi öncesi ile kıyaslanamayacak düzeye ulaşmış durumda. İnanılmaz bir hız ve değişim var. Dikkatli adım atmakla resmin tamamını okumaya çalışmak arasındaki ince çizgi mevcudiyetini koruyor.

Klasiklerden birisi “Mayısta sat ve git” teması üzerinden yürütülen fikirler olarak karşımıza çıkıyor. En basit ifade ile yaz mevsimi öncesinde pozisyonlarını olabildiğince risksiz varlıklara kaydıran ve son çeyrek ile birlikte yıl kapanışını yapmak için farklı pozisyon tercihlerine yönelik arayışlara giren yatırımcıların eğilimini ifade eden bir cümle. Geçmişte fikir olarak çalışmışlığı elbette var. Ancak, ağırlıklı bir tabu olarak değerlendirmenin yanlış olmayacağı kanaatindeyim. Zira her devrin, yılın, fiyatlama ortamının kendisine has dinamikleri ve beklenti havuzu söz konusu. Kaldı ki yine pandeminin etkileri kaynaklı mobilite kavramı bir garip şekilleniyor. Yeryüzünün her noktasında aynı ölçekte hareketlilik yok. Aşılamada ciddi anlamda adım atan sınırlı gelişmiş ülke ile dünyanın geri kalanı arasındaki ayrışma doğal olarak yaz mevsimi kavramına yönelik beklentileri de farklılaştırıyor. Nitekim 2021 Mayıs ayı fiyatlamalarının çoğu yatırımcıyı ters ayakta bırakma gerekçelerinin temeli bana göre öncelikle buna dayanıyor.

Devam edelim. Yılın ilk çeyreğindeki beklenmeyen/beklemediğimiz risk iştahı dalgalanması özellikle Mart ayında ciddi anlamda şiddet artışı gösterdi. Hemen hemen tüm yatırım kaleminde ‘sıkışma’ olarak tanımladığımız durum gerçekleşti. Yükselen gelecek dönem enflasyon beklentileri faiz hadlerini yukarı taşırken, Amerikan dolarının değerlenmesine ve fon akımlarının daha dengesiz bir hal almasına zemin hazırladı. Üstelik tüm bunlar çeyrek sonu işlemleri ile harmanlandı, işin rengi değişti.

Nisan ayı ile birlikte risk iştahı yeniden toparlandı. Oyun değiştirici faktör olarak da son 1 yıldır altını çizmekte ısrarcı davrandığım EUR fiyatlama eğilimi çıktı. Avrupa’nın beklendiği üzere aşılamada vites artışına gidişi global toparlanmanın Avrupa ayağındaki aksama fikirlerini şimdilik boşa çıkardı. Bir diğer önemli husus da ABD verilerine olan yüksek hassasiyetin enteresan şekilde nisan-mayıs döneminde efektifliğini kaybetmesi oldu. Burada beklentilerden zayıf açıklanan istihdam piyasası verilerinin liderlik ettiğini söylemek hata olmaz.

Şimdi orta vadeli beklentileri biraz daha net konuşma şansımız var. RBNZ ve BOE gibi önemli üyelerin sınırlı ‘tapering’ adımları attıkları ve/veya biraz daha normal para politikalarının gelecek 1-2 yıl vadede bizleri beklediği şeklinde yönlendirmelere gittikleri bir ortam içerisindeyiz. Doğal olarak gözler Fed’in takınacağı tavrın ne olacağından, zamanlama ve boyutuna kadar farklı açılara çevriliyor. Nisan ayına ait FOMC tutanakları da gösteriyor ki aslında tapering konuşmalarının hiç yapılmadığı bir soft ortam söz konusu değil. Keza ciddi anlamda masaya getirildiği daha şahin bir ortam da yok. Ancak, bir şekilde hazırlık yapma isteği var. Bu noktada son 1 ay içerisinde Fed yöneticilerinin açıklamalarını da detaylandırmanın zararı olmayacaktır. Aşikar ki söylem değişme eğiliminde. Normali de bu.

Tutanakların öne çıkan kısmı her ne kadar tapering tartışmalarına başlamanın tartışmaları olsa da daha önce niyetine girilen ama gerçekleşmeyen repo kanalının sunumu da gerçekleşmiş. Zaten ters repo penceresindeki yarım trilyon dolarlık işlem taleplerine baktığımızda piyasadaki likiditenin sıfır faizle Fed’e park etme isteğini net şekilde görüyoruz. Haziran ayı takvim ve iletişimin izlenmesi açısından epey yoğun geçecek. Buradan Jackson Hole ve son çeyrek tapering duyurusuna uzanan bir yolun içerisinde olma ihtimalimiz bize göre oldukça yüksek. Yolun uzunluğu ve atılacak adımların boyutunu 8.2 milyon kişi ile pandemi öncesindeki düzeyin gerisinde olunan istihdam rakamları belirleyecek. Şu aşamada enflasyon en azından faizler nezdinde yönetilebilir beklentisi sergiliyor.

Tüm yazılarını göster