İYUK’da yapılması gerekenler - II

Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE

İYUK’da düzenlenmesi gereken pek çok konu var. Bakalım “adalete erişim” açısından bence önem taşıyan bu konuların ne kadarı yapılacak İYUK değişikliğinde yer alacak.

Geçen yazımda hızlı yargılama kadar yargılama sonunda tarafları tatmin eden adil sonuca ulaşmanın da önemli olduğunu, hızlı yargılama uğruna adalete erişme araçlarında tasarrufa gidilemeyeceğini, bu sonuca ulaşmaya hizmet amacıyla da İdari Yargılama Usulü Kanununda (İYUK) bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu belirterek yapılması gereken değişikliklerden bazılarını aktarmıştım. Bu yazımda da aynı konuya, yapılması gereken değişiklikleri sıralamaya devam ediyorum.

VII. Bilindiği gibi tek hâkimle bakılacak davalar ile istinaf ve temyiz yolu açık veya kapalı davaların sınırları her yıl yeniden değerleme oranına göre revize edilen rakamsal (parasal) ölçüte göre belirlenmektedir. Bu sınırlar önce, davaların açılış tarihine göre yaşama geçmektedir. Yani davaların açılış tarihinde geçerli tutarlara göre davaya tek hâkimin mi yoksa heyetin mi bakacağı belirlenmektedir. Örneğin 20 Aralık 2022 günü tebliğ edilen, vergi ve ceza toplamı 170.000 Lira olan bir vergi/ceza ihbarnamesine karşı 27 Aralık günü dava açılmış ise davaya, heyet halindeki mahkeme, 3 Ocak günü dava açılmış ise tek hâkimli vergi mahkemesi bakacaktır. Burada davacı için mahkemeyi seçme olanağı doğmaktadır. Buna karşılık tek hâkim kararlarının kesin olup olmadığına veya istinaf mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna gidilip gidilemeyeceği konularında ise karar tarihinde geçerli parasal sınırlar dikkate alınmaktadır. Bu uygulamaya göre, 2022 yılında istinaf mahkemesi nezdinde görülmekte olan ve konusu 265.000 Lira olan bir davada karar 2022 yılında verildiyse, karara karşı temyiz yolu açık olacakken iş yükü ve sair sebeplerle karar verilmesinin 2023 yılına kalması halinde karar kesin olacak ve temyiz yoluna gidilemeyecektir. Oysa istinafa veya temyize gitme konusundaki parasal sınırların da dava açma tarihi itibariyle belirlenmesi ve dava süresince uygulanması gerekir. Aksi halde, bir başka deyişle günümüz uygulamasında açılmış bir davada, idarece açıklanan oranlarla kişilerin yargı yolları ve üst mahkemeye başvuru hakları üzerinde değişiklik meydana getirilerek idareye yargı sürecini etkileme olanağı yaratılmaktadır. Bu sonuç ise eşitliğe ve tabii hâkim ilkesine ve dolayısıyla Anayasaya aykırıdır. Bu uygulamanın Anayasal ilkeler açısından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuyu son üç yılın Ocak aylarında yayınlanan “Vergi Yargısının Parametreleri” başlıklı yazımda dile getiriyorum.

Bu uygulamaya yol açan hükmün Anayasa’ya aykırılığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine taşındığı bilinmektedir. Benim aldığım duyuma göre; Anayasa Mahkemesi de bu hukuka aykırı uygulamaya yol açan düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmuş. Yakında gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayınlanır, okuruz.

VIII. İdari yargının önüne giden bazı idari işlemler şahit ifadesine dayalı olarak yapılmaktadır. VUK md. 3’de de şahit ifadesinin idari işlemlere dayanak alınabileceğinin açıkça vurgulanmasından da hareketle vergi inceleme raporları şahit ifadesine dayanarak hazırlanabilmekte, dolayısıyla tarhiyatlar da şahit ifadesinden hareketle yapılmaktadır.  İdarenin yeminsiz şekilde aldığı ve hangi koşullarda alındığı belirsiz şahit ifadelerine dayalı tarhiyatlarına karşı açılan vergi davalarında, şahitlerin bir kez de hâkim önünde dinlenilmesini ve ifadelerinin yeminli olarak alınmasını talep etmek, tarafların en tabii hakkıdır. Ancak İYUK’un yazılı usulü benimsemiş olması sebebiyle bu gibi talepler yargı mercileri önünde itibar görmemektedir. Bu da adil yargılamayı ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle şahit ifadesine dayalı işlemlerde davanın taraflarına bu şahitlerin ifadesinin hakim önünde alınmasını sağlama olanağının tanınması gerekmektedir.

IX. İYUK’da bir dava tipi olarak yorum davasının düzenlenmemiş olması da bir büyük eksikliktir. 521 sayılı mülga Danıştay Kanununda yer alan düzenlemeden hareketle yorum davaları, “Adliye Mahkemelerinde bakılmakta olan bir davada bu dava ile ilgili idari bir işlemin anlam, kapsam ve geçerliliğinin belirlenmesi hususunda çıkacak uyuşmazlıkların çözümlenmesi için mahkeme kararı üzerine açılacak davalar” şeklinde izah edilebilir.

Yorum davası uygulamasında, adli yargı mercileri önündeki davanın çözümünün ilgili idari işlemin anlam veya kapsamının belirlenmesine bağlı olduğu kanaatine varması ve bu hususu davanın çözümü için bir ön mesele (bekletici  sorun) olarak kabul etmesi halinde, verecekleri bir ara kararı ile davanın davacısından veya davalısından, ilgili idari yargı merciine (idare veya vergi mahkemesine) müracaatla oradan yorum kararı almalarını istemekte ve ihtilafı ilgili idari yargı merciinin idari işlemle ilgili kararına göre çözümlemektedirler.

Yorum davasının kabul edilmesiyle adli yargı, önüne gelen idari işlemleri bilirkişilere yorumlatıp veya davaya etkisini inceletip karar vermekten kurtulacaklardır. Özellikle konusu vergi hukukunu ilgilendiren pek çok ticari ihtilaf bu yolla daha adil çözüme ulaşacaktır. Yorum davasının yokluğu nedeniyle bugün asliye hukuk, asliye ticaret mahkemeleri, vergi konusunda kararlar vermektedir. Sistemdeki bu eksikliğin giderilmesi gerekmektedir. (Bu konudaki görüşlerimi 20.8.2019 günlü köşe yazımda zaten açıkladığımdan konuyu fazla uzatmıyorum)

X. İYUK’da düzenlenmesi gereken pek çok konu daha var. Örneğin kısa karar yönteminin, yargısal emir müessesesinin kanuna eklenmesi de düşünülmesi gereken konulardandır.

Dediğim gibi daha tartışılabilecek pek çok konu var. Ben fazla uzatmayacağım.

Bakalım “adalete erişim” açısından bence önem taşıyan bu konuların ne kadarı yapılacak İYUK değişikliğinde yer alacak. Bekleyip göreceğiz.

         

Tüm yazılarını göster