Aralarda farklı konu başlıklarının belirdiğine denk gelsek de piyasa işlemleri nezdinde uzun bir zamandır aynı tema etrafında gezinme söz konusu. Fed’e dair beklentiler temelde zamanlama ve boyut olarak ciddi anlamda değişim sergilese de yatırımcı cephesi inatçı şekilde stabil kalma ya da hikayeye inanma çabası içerisinde. Ancak, son dönem içerisinde, özellikle de Nisan işlemlerinde, beklentilerden pozitif yönde sapma gösteren global verilerin, bilhassa da ABD tarafının işlemciler cephesinde memnuniyetle karşılanmadığını görüyoruz. Bir nevi “iyi veri-kötü fiyatlama” endişesini hatırlatır bir durum.
Yeni haftada en önemli başlık konusu Fed’in gerçekleştireceği mayıs FOMC toplantısı olacak. Mart ayında değişim sinyali veren projeksiyonların devamında izlenen yetkili isimlerin açıklamaları henüz hak ettiği ölçekte karşılık bulabilmiş değil. Ayrıca, bir süredir beklenen bilanço sürecine dair açıklamalar da bu toplantıda karşımıza çıkabilir. Faiz tarafına önemli bir atıf yapılmasını beklememekle birlikte, yakın dönem içerisindeki söylemlerin tekrarlanması yaklaşan yaz mevsimi öncesinde pozisyonlar açısından sınırlı da olsa risk unsuru olarak belirebilir. Hatırlatmak gerekirse, başta Powell olmak üzere, önemli isimlerin yakın zaman yönlendirmeleri, daha uzun süre yüksek faiz düzeyleri ile hayatımıza devam edebileceğimiz şeklinde olurken, faiz indirimlerine olan kapı aralığında sonuna dek kapatma durumu söz konusu değil.
Nisan ayına ait işlemleri tamamlamaya hazırlanıyoruz. Amerikan dolarının değer bazında ciddi dalgalandığı ve karşısındaki diğer FX çaprazlarını başta Asya ve Latin Amerika olmak üzere zorladığı bir süreçten geçtik-geçiyoruz. Nominal ve reel bazda ABD faizlerindeki yükseliş, hisse senetleri cephesinde önemli bir satış nedeni olarak belirmezken, endekslerin doğal dengesindeki geri çekilme eğilimleri belirli noktalarda kar realizasyonu olarak değerlendirildi.
Son durumda elimizdeki işlemlere baktığımızda, nisanın son düzlüğünde, 3-4 hafta aranın ardından gelen iyimserlik ve enflasyon verilerine olan hassasiyet dikkat çekiyor. Petrol kontratlarının 90 dolar civarındaki seyri arz cephesi kaynaklı ayarlamaların etkilerini henüz endişe boyutuna taşıyabilmiş değil. Bu nedenle global enflasyon beklentilerinde bozulma görmüyoruz. Öte yandan yaklaşan mevsim koşullarının destekleyeceği talep tarafı ile birlikte 1-2 ay sonra daha farklı bir tabloyu konuşabiliriz. Zamanlama olarak bu süreç, ECB’nin başlaması beklenen faiz indirim döngüsüne de yakınsama gösteriyor.
Bir süredir yüksek sesle tartışmaya açtığımız faiz farkı konusunu daha sık frekanslar ile izleyeceğimizden şüpheniz olmasın. Özellikle EUR-USD faiz makasındaki ECB kaynaklı açılma, yılın son çeyreğine dek sürebilecek bir baskı ortamına zemin hazırlayabilir.
Bu dönemde içeride TCMB’nin parasal sıkılıktan geri adım atmaması, fonlamayı politika faizinin üzerinde bir maliyetle gerçekleştirmesi, odak noktasını daha fazla rezerv birikiminden enflasyonla mücadeleye kaydırması ve swap işlemlerini azaltma çabasını önemsiyoruz. Son hafta itibarıyla swaplardaki rakamın 40 milyar dolar civarına gerilemiş olması, FX pozisyonundaki düzeltmeden yana duruşun belirgin teyit edicisi konumunda. Bu, aynı zamanda, devam eden KKM’den çıkış sürecine rağmen TCMB’nin sermaye tarafında herhangi bir endişe öngörmediği düşüncesini de karşımıza çıkarıyor. Swaplardaki azalış, lira likiditesinin daha sağlıklı yönetilmesine de kuşkusuz imkan tanıyor. Tüm bu olan bitene daha geniş çerçevede baktığımızda, swap azalışı ve KKM süreci ile birlikte, TCMB rezerv dengesindeki pozitif yönlü düzeltme çok daha anlamlı bir hal alıyor.