Tüketiciler markalardan kaliteli ürün ve hizmet sunmalarını, erişilir ve doğaya saygılı olmalarını talep ediyor.
Arçelik araştırmaya büyük kaynak ayıran ve trendleri takip eden bir kuruluş. Müşterilerini dinliyor ve onların sesine kulak veriyor. Arçelik, en son olarak Türkiye genelinde 25-36 yaş aralığındaki 1250 kişinin katılımıyla yaptığı bir araştırmada ‘iyi markanın’ ne anlama geldiğini sorguladı.
Araştırmanın sonuçları, bu hafta Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun ve Arçelik Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Tüfekçi tarafından basınla paylaşıldı. Araştırma, tüketicilerde değişimi anlamak isteyen tüm kuruluşlar için çok yararlı ipuçları sunuyor;
Önce güven gerekiyor
- Arçelik’in araştırmasına katılanların yüzde 67’si ‘kaliteli ürün ve hizmet sunan’ marka, ‘iyi markadır’ dedi.
- Yüzde 19’una göre ise iyi marka olabilmek için öncelikle güvenilir marka olmak gerekiyor.
- Katılımcıların yüzde 8’i ‘müşterilerini dinleyen, ulaşılabilir olan’ markaları ‘iyi marka’ olarak nitelendiriyor.
- Diğer bir yüzde 8’lik dilim ise ‘doğaya ve insana zarar vermeyen ürün ve hizmetler sunan’ markaların ‘iyi marka’ olduğu görüşünde.
- Katılımcıların yüzde 19’u bir markayı iyilikle eşleştirebilmem için sosyal sorumluluk projelerinde yer almalı yanıtını verdi.
- Yüzde 15’i doğaya, insana zarar vermeyen ürün ve hizmetler sunması gerekir dedi.
- Yüzde 14’ü ise markayı iyilikle eşleştirebilmem için güvenilir olması gerekir yanıtını verdi.
İyi ve faydalı markadan beklentiler
i) Araştırmada katılımcılara ‘iyi ve faydalı markadan neler bekledikleri’ de soruldu. Öne çıkan yanıtlar şöyle:
- Yüzde 29’u doğaya zarar vermeyen ürünler/hizmetler sunması
- Yüzde 23’ü doğaya en az zarar verecek şekilde üretim yapması
- Yüzde 15’i ürünlerini geri dönüştürmesi, geri dönüştürülmüş materyallerden ürün geliştirmesi
- Yüzde 15’i çevreye duyarlı sosyal sorumluluk projelerinde rol alması
- Yüzde 10’u tüketiciye çevre duyarlılığı konusunda uyaran/bilinçlendiren iletişimler yapması yanıtını verdi.
ii) Tüketicilerin ‘olmazsa olmaz’ dedikleri ise şöyle:
- Araştırmayı yanıtlayan kişilerin yüzde 39’u markanın müşterilerini dinlemesi/ulaşılabilir olması seçeneğini tercih etti.
- Yüzde 50’si kaliteli ürün ve hizmetler sunması,
- Yüzde 32’si doğaya en az zarar verecek şekilde üretim yapması,
- Yüzde 22 çevre dostu ürün-hizmetler sunması,
- Yüzde 14’ü doğal varlıkları verimli kullanması, tasarrufa yönelmesi dedi.
- Yüzde 11’i ürünlerini geri dönüştürmesi, geri dönüştürülmüş malzemelerden ürün geliştirmesi yanıtını tercih etti.
*Bazı katılımcılar birden fazla seçeneği tercih etti ya da açık uçlu sorularda birden fazla fikir beyan etti.
iii) Araştırmada tüketicilerin sorumlu tüketim konusundaki görüşleri de sorulurken şu sonuçlar dikkat çekti:
- Katılımcıların yüzde 51’ine göre sorumlu tüketim israftan kaçınmak/bilinçli tüketim anlamına geliyor.
- Yüzde 14’ü çevreye karşı duyarlı tüketim anlamına geldiği görüşünde.
- Yüzde 6’sı geri dönüştürülebilir/doğa dostu ürünleri tercih etmektir diyor.
- Yüzde 5’i tasarruf yapmak, yüzde 5’i de tüketicinin sorumluluk alması olarak nitelendiriyor.
Sorumlu tüketim
i) Araştırmaya katılanlara kendilerinin sorumlu tüketim noktasında neler yaptığı sorulduğunda ise;
- Yüzde 43 ile tüketeceği kadar satın aldığını, yüzde 36’sı istekleri değil ihtiyaçları doğrultusunda alışveriş yaptığını söyledi
- Yüzde 33 geri dönüşümlü ürünleri tercih ettiğini, yüzde 30 çevre dostu ürün ve hizmetler sunan markaları tercih ettiğini, yüzde 24’ü de enerji tasarruffu sağlayan ürünler tercih ettiğini ifade etti.
Çevre bilinci yükseliyor
i) Çevre konularının satın alma kararlarını nasıl etkilediği konusunda şu yanıtlar öne çıktı:
- Yüzde 75 çevrenin korunması hakkında mesajlar içeren reklamlara dikkat ediyor.
- Yüzde 71’i çevrenin korunması hakkında mesajlar içeren reklamlar yapan markaları satın alıyor
- Yüzde 69’u ürün satın alırken üretiminin ve atıklarının çevreye etkilerini göz önünde bulunduruyor.
- Yüzde 63’ü satın aldığı markaların “yeşil marka” olmasına, çevreye karşı sorumlu davranmasına dikkat ediyor
- Yüzde 62’si de satın alım kararında markanın toplumsal konularda aktif rol oynamasının etkili olduğunu söylüyor.
- Yüzde 92’si gezegenimizin varlıklarının israf edilmesinden endişe duyuyorum, çevre konusunda sorumlu davranıyorum diyor.
- Yüzde 46’sı markaların çevre dostu söylemlerini samimi bulmadığın dile getiriyor.
İklim Krizi yakında Türkiye’de
i) İklim krizi ile ilgili sonuçlar ise şöyle:
- Yüzde 99 iklim değişiklinin birkaç sene içerisinde Türkiye üzerinde etkili olacağına inanıyor.
- Yüzde 41’i iklim krizine karşı su tasarrufu yaptığını söylüyor.
- Yüzde 18’i geri dönüştürülebilir ürünler tercih ediyor.
- Yüzde 17’si enerji tasarrufu yapıyor.
- Yüzde 14’ü ise atıklarını ayrıştırıyor.
İyiliği aşkla tasarlamak
Arçelik, 2003 yılında ‘Arçelik demek, yenilik demek’ sloganıyla Türkiye’yi teknoloji ve yenilikçiliğin sembolü olan ‘Çelik’ ile tanıştırmıştı.. 2012’de sloganımı ise ‘Yeniliği aşkla tasarlar’a dönüştürdü. Çelik ve Çeliknaz evlendi. 2015’te 60. yılını ‘Aşk ile Yap’ kampanyası ile kutladı. Kuruluş bu yıl yeni bir yolculuğa çıkıyor ve “İyiliği Aşkla Tasarlamak” vaadiyle iletişim yapmaya başlıyor. Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun ve Arçelik Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Tüfekçi, bu yaklaşımı şu cümlelerle açıklıyorlar:
“Arçelik’in yeni manifestosu: Ne yapabiliriz? İyiliğe giden yolculuğumuz bu soruyla başladı. Dünyanın kaynaklarını daha verimli kullanan teknolojiler, üretim süreçleri ve doğaya faydalı ürünlerle hep daha iyisi için durmadan çalışıyoruz. Sorumlu üretim ve tüketim anlayışıyla el ele verip dünyayı hep birlikte iyileştireceğimize inanıyoruz.
Arçelik, yeni marka yolunda önemli bir platform oluşturuyor. Arçelik çalışanları ile şirket çalışanı olmayan alanında uzman kişileri ve disiplinleri bir araya getirerek bir ortak akıl platformu olan “İYİ-GE”yi hayata geçiriyor. İYİ-GE platformu sorumlu üretim ve tüketim odağında fikir ve önerileri geliştirerek, Arçelik’in köklü Ar-Ge’sine daha iyi bir gelecek için ürünler, hizmetler, projeler geliştirilmesinde katkıda bulunacak.”
Çok önemli ve faydalı bir temizlik hamlesi
‘İŞİMİZ TEMİZ PROJESİ’
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu tarafından Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve OPET’in desteğiyle doğan “İşimiz Temiz Projesi” yola çıktı. Program çerçevesinde, hizmet sektöründe faaliyet gösteren mikro işletmelere hijyen eğitim programları verilecek. Üç ilde pilot çalışmaları başlamış durumda. İlk etapta yeme- içme, konaklama ve ulaşım alanında faaliyet gösteren 31.500 işletmeye eğitim verilmesi, daha sonra tüm ülkeye yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Türkiye genelinde ulusal bir dönüşüm
Yıllardır çok değerli projeler liderlik eden, çalışmalarıyla gurur duyduğumuz OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, bu kez TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı şapkasıyla ülkemize hizmet ediyor.
OPET Temiz ve sağlıklı bir toplum yaratmak amacıyla 2000 yılından bu yana sürdürdüğü Temiz Tuvalet Kampanyası ile 10 milyonu aşkın kişiye hijyen ve temizlik eğitimleri verdi. Pandemiyle geçirdiğimiz bu zor günlerin, mekan-insan ilişkisinin bulaşta ne kadar önemli olduğunu ve hijyenin her ortam için ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğuna dikkat çeken Nurtan Öztürk” İişimiz Temiz projesi “hakkında şu yorumda bulunuyor:
“Hijyen; güvenli temizlik yaratılmış, sağlıklı ortamdır ve büyük-küçük tüm toplu yaşam alanlarında işyeri ve çalışanı güvenliği açısından ilk öncelikli konu olmalıdır. İşimiz Temiz Projesi’nde de proje ortaklarımızla birlikte hizmet sektörüne yönelik hijyen eğitimleri düzenleyerek mikro işletmelerin temiz, hijyenik ve sağlıklı hizmet sunmalarını amaçlıyoruz. Türkiye genelinde ulusal bir dönüşüm ilan etmek amacındayız. Ülkemizin, insanımızın ve turizmimizin en önemli değerlerinden biri olan misafirperverliğimizi hijyenik kurallarla daha güvenli hale getirmek istiyoruz. Toplumda farkındalık yaratarak, bu zorlu dönemde mikro işletmelerin kapasitelerini artırmayı, gelirlerini yükseltmeyi hedefliyoruz”
Üç ilde -31.500 işletmeye hijyen eğitimi
Proje kapsamında;
· İzmir’de yeme-içme sektöründen 6.000, konaklama sektöründen 6.000 ve ulaşım sektöründen 6.000 olmak üzere toplam 18.000, Antalya’da yeme-içme sektöründen 3.000, konaklama sektöründen 3.000 ve ulaşım sektöründen 3.000 olmak üzere toplam 9.000 ve Muğla’da ise yeme-İçme sektöründen 1.500, konaklama sektöründen 1.500 ve ulaşım sektöründen 1.500 olmak üzere toplam 4.500 mikro işletmeye ve toplamda ise 31.500 mikro işletmeye toplum sağlığı açısından hayati önem taşıyan hijyenik koşulların oluşturulması ve işletilmesi amacıyla hijyen eğitimleri düzenlenecek.
· Üç farklı alan için online çalıştayların düzenleneceği proje ile uygulamaların öncesi ve sonrasında gerçekleştirilen araştırmalarla hedef kitlenin bilgi, tutum ve değişiklikleri raporlanacak.
· Eğitimlerini tamamlayan kişiler ‘Hijyen Eğitim Sertifikası’nı almaya hak kazanırken işletmesi de “İşimiz Temiz Hijyen Eğitimi” belgesini alarak işletmesinin görünen uygun yerinde sergileyebilecek. Ayrıca proje sürecinde yarattığı etkinin ölçümlenmesi amaçlı sosyal etki araştırması da yapılacak.
· Proje kapsamında geliştirilecek 3 farklı sektöre özel hijyen eğitimleri ve diğer proje uygulamaları pilot iller olan İzmir, Antalya ve Muğla’da yürütülecek. Geliştirilen online eğitim içerikleri sayesinde eğitimlerin, MEB online eğitim platformları yoluyla tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılması hedefleniyor.