Herkesin sizi iyi bilmesi; iyi bir şey midir? Değildir elbette… Eğer kötüler de sizi iyi biliyorsa, münafık diye sıfatlandırılır insan. “Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun” der bilgeler.
İyi görünmek, muteber olmak, itibarını yönetmek… Ramazan’ın bize hatırlattığı kavramlardan biri de budur. Zaten Ramazan bir bakıma iyiliklerin yoğunlaştığı aydır inancımızda…
İnsan, “ben iyi biriyim” beyanıyla iyi biri olur mu? Olmaz elbette ancak safını belli eder. Asıl olan bu sözün, gereğini yapmaktır. Bunun da temel kuralı şudur; sürgit iyi görünmek istiyorsan, gerçekten iyi olmalısın.
İyilik dilinden fazlaca dökülürse, başın ona bağlanır. Zira insan sevdiğini anar, andığını sever. Burada başarı; tüm hallerini de iyi hale çekebilmektir. Her ne yapıyor olursan ol, iyilik her aşamada insana daha çok fayda sağlayacaktır.
İyilik yap denize at; balık bilmez ise halik bilir… Bunun da derinine inenler; “sana yapılan iyiliği unutma ama sen yaptığın iyiliği unutabilirsin” önerisindeler.
İyilik, itibar getirecektir. Reklam ile bunu sağlayamazsın. Zira reklam; mezar taşına yazdırdıkların ise itibar, meleklerin Allah katında senin için söyledikleridir.
İyilik için çabalayan nice insan bilirim. Pek çok STK bunun için gayret gösterir. Kurumlar, şirketler de topluma fayda sağlamak için projeleri üzerinden iyilik yarıştırırlar adeta… “Hayırda yarışınız” sözü, daima kulağımızda olmalıdır.
YÜKSELENLER SAFINDA OLMAK
Az-çok deme iyilik yap. Unutma ki sıfır daha azdır. Hele ki sana borcunu ödeyemeyecek birine yardım etmedikçe, o günü kazançtan saymamalı insan…
Yerdeki serçe olsan dahi, iyiler katına çıkmak için kanat çırp. Belki göğe yükselemezsin, birkaç metre yükselirsin ama bu sana 2 şey sağlar; 1- kötü kedilerin şerrinden emin olursun, 2-yükselenler safına girersin.