Seçime şunun şurasında iki hafta kaldı ve herkesin aklında aynı soru: “Acaba seçimin sonucu ne olacak?” Şimdi akıllarda kimin kazanacağı sorusu var ve buraya odaklanılmış ama yanıt aranan asıl soru başka:
“Tamam kardeşim birinizden biri kazanacak da, gelir gelmez ne yapacaksınız; enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz, geçim sıkıntısının önüne geçecek adımlarınız ne olacak, dövizin tırmanma eğilimini nasıl yok edeceksiniz; yani ekonomideki bu yangını nasıl söndüreceksiniz?”
Soru güzel de buna yanıt veren yok, aslında olması da zor.
Çünkü 15 Mayıs sabahında uyanacağımız tablonun ne olacağını bilmiyoruz. O kadar çok olasılık var ki...
* Cumhurbaşkanı ilk turda seçilir, Meclis çoğunluğunu da aynı ittifak alır.
* Cumhurbaşkanı ilk turda seçilir ama Meclis çoğunluğu diğer ittifakta olur.
* Cumhurbaşkanı ilk turda seçilir ama hiçbir ittifak Mecliste çoğunluğu alamaz.
* Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalır, Meclis çoğunluğunu bir ittifak alır.
* Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalır, Meclis çoğunluğunu iki ittifak da alamaz.
Olasılıkları daha da artırılabilir. İlk turda bitmeyecek Cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hangisinin önde olacağı gidişatı etkileyebilir.
Ya da 14 Mayıs’ta elde edilecek milletvekili sayısı 28 Mayıs’taki ikinci tur seçimine etkide bulunabilir.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oyu ve kazanacağı sandalye sayısını da önümüzdeki süreçte yapılacaklar açısından dikkate almak gerekir.
Dolayısıyla 15 Mayıs sabahı çok berrak bir tablo da görebiliriz, sisin daha da kalınlaştığı bir tablo da...
Ama şu aşamada ağır basan olasılık o berrak tablonun oluşmayacağı yönünde. Cumhurbaşkanı seçimi 14 Mayıs’ta tamamlansa bile Meclis çoğunluğunu ittifaklardan birinin alması beklenmiyor. Hatta Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın toplam sandalye sayısının bile Anayasa değişikliği için gereken 360’a ulaşmayacağı tahmin ediliyor.
Durum böyle ama Millet İttifakı da, Cumhur İttifakı da 14 Mayıs’ta her şeyin biteceği görüşünde. Cumhurbaşkanlığını da alacaklar, Meclis çoğunluğunu da... Siyaset iddialı olmayı gerektirir, dolayısıyla bu yaklaşıma bir şey denemez.
Ama bu iddialı yaklaşımın içi boş değilse 15 Mayıs’ta ne yapılacağının da ortaya konulması gerekir.
Hadi buyurun, 15 Mayıs’ta ne yapacağınızı, bu ekonomik yangını söndürmek için ne gibi adımlar atmaya başlayacağınızı açıklayın!
Yirmi yıldır iktidarda olan bir partinin öncülüğünde oluşmuş Cumhur İttifakı’nın söyleyebilecekleri çok sınırlı tabii ki...
Hayat pahalılığını bu boyutlara taşıyan başka bir yönetim, başka bir ekonomik yaklaşım mı ki şimdi farklı bir görüş dile getirilebilsin, farklı bir önlemden söz edilebilsin! Zaten AKP hep geçmiş dönemi gündemde tutarak yapılanların ne kadar iyi olduğu tezini işleyen bir propaganda yürütüyor.
Ama geçmiş dönemin kendi açılarından başarılı icraatları dile getirilirken ekonomiye pek değinilmiyor.
Son günlerde savunma sanayi ön plana getiriliyor; yollar, köprüler, tüneller üstünde duruluyor, malum TOGG var, Karadeniz gazı var.
Ancak Karadeniz gazıyla ilgili can sıkıcı detaylar da var. Rezervin ileri sürüldüğü gibi 750 milyar metreküp civarında değil, en iyimser 100 milyar metreküp olduğu ve çıkarma maliyetinin yüksekliğinden dolayı pek verimli görülmediği belirtiliyor ve doğalgaz fiyatları gerilediği takdirde bu gazı çıkarmanın ekonomik olmayacağı ifade ediliyor. Bu da bir not olarak dursun.
Bir de tabii ki Akkuyu Nükleer Santrali var. Santral için nükleer yakıt getirilmesi bile tören konusu oldu. Rusların işleteceği, Türkiye’nin çok pahalı fiyattan elektrik enerjisi almayı garanti ettiği bir proje. Bu santral bizim değil, bize elektrik satacak; biz bu santralden bilgi kırıntısı dahi alamayacak, hiçbir şey öğrenemeyeceğiz.
Peki Cumhur İttifakı’nın ekonomik vaatleri ne, yok!
Bu da normal; çünkü vaat edilebilecek bir önlem olsaydı herhalde şimdi uygulanırdı.
Dövizin artmamasını sağlayacak bir önlem, o da yok! Döviz geçen ağustostan beri iyi kötü tutuldu ama bu kalıcılığı olan ve kendiliğinden işe yarayan bir kararla olmadı ki... Tüm çaba seçime kadar idare edebilmekti, iyi kötü bugüne kadar gelindi. Peki seçim sonrası için ne vaat ediliyor?
Şimdiye kadar bu konuda tek kelime duymadık. Döviz seçimden sonra “saldım çayıra” mı olacak?
Yoksa acaba henüz açıklanmayan ve yaz ayları için planlanan bir U dönüşü mü var? Finans kesiminin rahat tavırlarına bakar mısınız... Bunca kısıtlayıcı önleme rağmen hiç de kaygılı görünmüyorlar. Acaba onlar da bekledikleri bu U dönüşü için mi sessiz? Hiç kimsenin “Eyvah” dediği yok, gayet rahatlar.
İyi güzel de AKP bu konuda niye şimdi bir şey söylemiyor?
Nasıl söylesin; bugüne kadar yapılanın tersi vaat olarak dile getirilebilir mi?
Kabul, 15 Mayıs sabahı çok net bir tablo görmeyeceğiz. Ama bu gerekçe somut şeyler söylemenin önünde engel oluşturmaz, oluşturmamalı.
Madem aksi söyleniyor, Millet İttifakı ilk turda Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlanacağını dile getiriyor, iddialı bir yaklaşım sergiliyor, Meclis çoğunluğunun alınacağı ifade ediliyor, bunun gereği olarak da ilk günden başlayarak ekonomiyle ilgili olarak nelerin yapılacağı anlatılmalı.
Belki öncelikle yapılacaklarla birlikte, hatta ondan da önce üstüne basa basa mazbata alınıp görev devir teslimine kadar geçecek sürede mevcut yöneticilerin radikal karar almamaları gerektiği işlenmeli. Bunun suç olmasa bile etik bir davranış olarak görülemeyeceği vurgulanmalı.
Sonrasında ise sanki 15 Mayıs’ta işe başlanacakmış gibi nelerin yapılacağı ilan edilmeli.
Vatandaş bunu bekliyor. Tamam, ortada bir mutabakat metni var, zaman içinde nelerin yapılacağı orada yazıyor. Ama vatandaşın sabrı yok.
Özellikle herkes diken üstünde, "Döviz ne olacak” sorusuna yanıt aranıyor. Dövizi olan da olmayan da hemen herkes bu konuda ne yapılacağını, planın ne olduğunu merak ediyor.
Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu “Binlerce maddeden oluşan mutabakat metnini hazırladık, bakanların ve bürokratların belirlenmesi hiç zor değil” diyorsa da, bu o kadar da kolay olmayabilir. Hem hadi bakanlar neyse de bazı bürokratların seçimden önce ilan edilmesinde büyük yarar var.
Bunların başında da Merkez Bankası Başkanı geliyor. En önemli makam...
Özellikle seçimin ikinci tura kalma olasılığına karşı aradaki o iki haftalık dönemde ve sonrasında mazbata alınıncaya kadar geçecek sürede ekonominin alt üst olmaması, zaten pamuk ipliğine bağlı giden bazı dengelerin tümüyle bozulmaması için o ismin açıklanması gerekir.
Başta Merkez Bankası Başkanı olmak üzere önemli makamlarda kimlerin olacağı açıklanmalı ki hem belirsizlik ortadan kalksın ve bir güven oluşsun, hem “İsimler konusunda anlaşamıyorlar" algısı doğmasın.
Yapılması gereken yalnızca bürokratları belirleyip ilan etmek olamaz tabii ki.
Döviz üstündeki baskı nasıl hafifletilecek, hayat pahalılığı nasıl tersine çevrilecek; ilk aşamada neler yapılacak, bunların da açıklanması gerekir.
Elbette işsizlik gibi, ödemeler dengesi gibi konularda öyle üç beş ay içinde mesafe alınamaz; ama vatandaşın en büyük sorunu enflasyon ve döviz kuru. Bu konularda ne yapılacak, merak edilen bu.
Emekliler için Kurban Bayramı’nda ödeneceği açıklanan 15 bin lira ikramiyenin şimdiye kadarki zamanı belirtilmiş en somut vaat olduğunun da altını çizelim...