İşyerlerinde sürdürülebilir başarının sırrı: Ölçeklendirme

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Bugünün iş dünyasının koşulları, dünün iş koşullarından farklılaşmıştır. Yaşadığımız evrende her hangi bir alanda başarılar elde etmek ve başarıları sürdürmek için aşırı ve noksan değerlendirmeden kaçınarak “doğru ölçeklendirme” yapmak önemli bir yönetme becerisi olmuştur. Dengeli bir değerlendirme yapmanın olmazsa olmazı, değerlendirme aracı olarak kullandığımız kavramların içeriklerine ilişkin bir ortak anlayıştır. Değerlendirmeler yaparken olay ya da olguyu anlamak, kavramak, bize olan olumsuz etkilerini en aza indirmek, yararlarını en çoğa çıkarmak için “ölçme” ve “ölçeklendirme” iki temel araçtır. Ölçme, incelediğimiz olay ya da olgunun bileşim ve bağlamları arasındaki etkileşimin hangi koşullarda, ne gibi sonuçlar yarattığını bir ölçü birimiyle anlatacak verileri oluşturmaktır. Ölçme birimleri, incelediğimiz olay ve olgunun oluş şeklini, hızını ve yönünü belirlememizi sağlar. Ölçeklendirme, ölçebildiğimiz, iletişim ve etkileşimlerini belirlediğimiz olay ya da olguların yapıları, süreçleri ve kültürleri arasında en uygun dengeleri oluşturarak “sürdürülebilirliği” güven altına almaktır. Doğru ölçeklendirebilirsek, iş yerlerinin birikim yeteneklerini koruyabilir ve uzun dönemli geleceklerini güven altına alabiliriz

ÖLÇEĞİ YÖNETMEK

“Ölçeği yönetme” kavramıyla ne anlatmak istediğimizi, Marco Iansiti ve Karim R. Lakhani’nin tanımından yararlanarak açıklayabiliriz. Bu iki yönetim bilimcisine göre “Ölçeği yönetmek, basitçe ifade edecek olursak, müşteriye olabildiğince düşük maliyetle sunmamızı sağlayacak bir operasyon modeli tasarlamayı gerektirir. Ölçeği artırmaya yönelik klasik çabalar, örneğin otomobil sektöründe üretim hacmini verimli bir şekilde artırmak ya da fast food sektöründe hizmet verilen müşteri sayısını artırmaktır.”

İş dünyasında her zaman “değer yaratma” ve “değeri yakalama” hedefl eri vardır. Değer yaratılırken, farklılaşma, maliyet ve odaklanma önem taşır. Değer yakalama ise fiyat, lisans ve promosyon eksenli gelişir. Herhangi bir operasyon yapılırken ölçek, hacim, karmaşıklık ve müşteri bileşenleri belirleyicidir. Bütün bu belirleyici unsurlar arasında enerjimizi israf etmeyen dengelerin kurulması ölçeklendirmenin etkinliğine bağlıdır.

Jack Welch, “bütünleşmiş çeşitlilik” kavramıyla “yönetişimin ölçeklendirilmesi”nden söz eder. Çok farklı iş birimlerinin ilerlemek için çoklu uygulamalar gerçekleştirerek, yeni bakış açılarını elde etmek ve geniş tabanlı deneyim geliştirmek için birlikte hareket ederek sürdürülebilirliğe katkı yapmaktır. Bütünleşmiş çeşitlilik, parçaların toplamından daha büyük bir değer katma, yapı, işlev ve kültür bütünlüğü oluşturmadır.

SÜREÇLERE HAKİM OLMAK

Ölçeklendirmenin kaynak kullanımına etkilerini değerlendirirken, “süreç” kavramına sıkça gönderme yapılır. Tarihçi Bernard Lewis, süreçlerin olaylar zincirinin basit bir akışı olmadığını, zaman içinde ilerlemeyi, canlı organizmalardaki “gelişme” olarak algıladıklarımızı anlattığını belirtir. Organizma, yaşayan organik bir yapı kavramıdır; birbirinden ayrık, ilintisiz unsurlardan oluşan bir karışım değildir; birbiriyle bağlantılı ve birbirini etkileyen parçalardan oluşan bir bütünü görebilme yetkinliğidir.

İş yaşamında başarı, iş süreçlerine ve işgücü profillerine dayanır. James P. Womack ve Daniel T. Jones ortak makalelerinde, şu saptamayı yapar: “Müşterilere değer yaratmak için doğru önceliklerle, doğru zamanda, akışları aksamaksızın yürüten uygulamalar bütünü gerekir. Toyota’nın yaptığı gibi ürün geliştirme ve ürün yönetme tedarikçi ve müşteri işbirliğine dayanmaktadır. Toyota’yı rakiplerine göre öne çıkaran değişken, ürün yenilikleri, kültür, zayıf döviz kuru, güçlü hükümet kararları değil, temel süreçlere çok zekice odaklanmasıdır.”

SOYUT KAVRAMLAR

Bu yazının okuyucuları şöyle bir itiraz yapabilir: Ölçeklendirmeyi yalın ve somut örneklerle iş dünyası insanlarına anlatmak varken, değişik göndermeler yaparak, soyut ve kavramların içeriklerine aşina olmayanların anlamakta zorlanacağı anlatım yapmanın anlamı var mı? Soruya vereceğimiz yanıt şu: Uzun soluklu gelişme yaratma, zihinsel planda kavram içeriklerine ilişkin ortak anlayışla ilgilidir. Biz, ölçme, ölçeklendirme, yapı, süreç, kültür kavramlarının içeriklerine ilişkin bir ortak anlayışı benimseyenleri “kritik ölçeğin” üstüne çıkaramazsak, anlattığımız başarı öykülerinin ayrıntılarını kavrayamaz, algı yönetiminin saptırmalarının tuzaklarından uzaklaşamayız. Hesaplanma yöntemleri bilinmeyen bir dizi rakamın peşine takılır da, kalkınma sorunlarımızı entelektüel derinlikten uzaklaştırırsak, geçmişte olduğu gibi hedeflediklerimiz ile ulaştığımız sonuçlar arasındaki makas açılır.

DÜNYA, bir ihtisas gazetesidir; ihtisas gazetesinin sorumluluğu da önce “kavramları” tartışmak, onun üzerine metodu belli, sağlıklılığı ve güvenilirliliği olan rakamlara dayalı olarak okuyucuyu bilgilendirmektir.

Düşünüyorum ki, içinden geçtiğimiz dönemde ekosistem, karmaşıklık, ölçeklendirme, bağlantısal bütünlük ve izleme ve gözleme disiplini kavramlarını sorgulamak, uygulamaların sonuçlarıyla ilgili rakamsal açıklamalardan daha büyük önem taşır. Gelin, bu kavramları tartışarak, ortak bir dil oluşturmak için birbirimizin eksiklerini tamamlayalım, yanlışlarımızı düzeltelim, varsayımlarımızı sorgulayalım, modellerimizi gözden geçirelim, hedeflerimiz ile yarattığımız sonuçlar arasındaki makasın açılmasına izin vermeyelim.

Tüm yazılarını göster