Rosenheim’da mühendisliği, Warwick’te doktorasını bitirir bitirmez 1980’dan itibaren 20 yıl BMW’de çalışan, sonra Linde Başkan Yardımcılığı, Kion COO görevlerinde bulunan, 2007’dan itibaren Ford PAG’de Üretim, Kalite ve Ürün Planlama sorumluluğuyla İngiltere’ye dönen Prof. Dr. Sir Ralf Dieter Speth, tam 10 yıldır da Tata Motors çatısı altında kalkınma dönemine giren ikonik Jaguar ve Land Rover JLR’ı CEO’su olarak yönetiyor.
Döneminde; İngiltere’deki 6 tesisin üzerine onbinlerce yeni istihdam yaratarak, yepyeni iki motor üretim tesisi, Çin, Hindistan, Slovakya ve Brezilya’daki ilk uluslararası fabrikalar açılarak üretim adetleri yılda yarım milyonu aştı. SVO atölyesi, İrlanda’da yazılım ve mühendislik merkezi, devasa bir yedek parça merkezi ve Avusturya’da Magna Steyr ile ortak üretim de, hep onun fikirleri idi.
Eski nesillerin yerine istisnasız tüm model serileri baştan aşağı yenilendi, hatta sektörün ilk premium tam elektrikli otomobilleri geliştirildi. Üstelik aşırı sert arazi efsanesi Defender bile, “dört çekerli bir süper bilgisayar” a evrilerek artık normal yollarda da herkesin kolayca kullanabileceği güvenli dinamik yol tutuş kabiliyetine kavuşturuldu.
Eylül ayında emekliliğe ayrılacak olan Dr Speth, belki de son söyleşisini bizle gerçekleştirdi. Özellikle tüm bütçesini Ar-Ge’ye harcayarak otomotivdeki ”yeşil” değişime ilk uyum sağlayan JLR üzerinden Covid-19 ve Brexit “çift” streslerini kendisiyle sorduğumuzda; “Dünyada kimsenin hazırlıklı olmadığı bir dönemden geçiyoruz.” diyerek sözlerine başlıyordu. “İzolasyonlarla insanlığın en temel hakkı olan mobilite özgürlüğü, engellenmiş idi!.. Şimdi yeniden hareket etmeye başlıyoruz. Fakat, alışkanlıklarımız da değişiyor!”
Bu dönemde umut olan online satışlara olan düşük ilgiyi de “Mücevher ve saat gibi niş ürünler, yakından görülerek satın alınır. Otomobil de, kişilerin karakterlerini yansıttıkları değeri yüksek bir obje. O sebeple butik mağazalara gelip, seçilip beğenilmesi gerek! Yoksa, üstünüzde güzel durmayabilir.” diye açıklıyordu…
Diğer yanda Land Rover’ların büyük başarısını da, 1948 yılından bu yana arazide engel tanımayan tekniğin, şimdi normal asfalt üstünde de sportif otomobil performansı ve viraj güvenliğiyle birleştirilebilmesiyle tarif ediyordu. Ve Jaguar’larla da birlikte; geleceğin araçlarının tasarım ve teknolojilerini şimdiden “Otonom sistemler, trafik kazalarının yüzde 89’unun sebebi sürücü hatalarını önler!” vurgusuyla yollara çıkarabildiklerini belirtiyordu.
“Sıfır kaza” hedeflerinin yanda otomotivin şu andaki en büyük uğraşısı olan emisyonların da “0”a indirilmesi üzerine, “Politikacıların daha iyi bilgilendirilmesi gerek! Hiçbir şirket, otomotivin bu rönesansını tek başına aşamaz! Çevreci entegre ulaşım sistemlerine doğru dönüşüm için tüm güçler birleştirilmeli!” uyarısında bulunuyordu…
“Otomobillerimiz, güvenli limanlarımız! Havalandırma sistemlerindeki filtrelerle, enfeksiyon için sıfır risk, virüslere karşı da sıfır korku!” sözleriyle ise, bireysel ulaşım talebinin yükselişini anlatıyordu.
Fakat, sadece 10 yılda Jaguar ve Land Rover satışlarını iki misline çıkardığı tecrübesiyle koronavirus pandemisinin ikinci dalgası ve Brexit ile oluşacak yeni ticari gerilimlerle nasıl savaştığını göremeden, kendisine veda edeceğiz.