İstihdam (1)

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Stratejik Araştırmalar Merkezi, “İstihdamı kazanmak: Firmaların Çalışan İstihdamında Yaşadığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir rapor yayınladı. Bizim gazetede bir özet halinde buna yer verildi. Bu rapor, çalışan istihdamında ülkemizde yaşanan sorunları çok yönlü olarak anlatan önemli bir rapor… Ben bu haftadan başlayarak rapordaki bazı konulara daha ayrıntılı olarak değinecek ve bu konulardaki görüşlerimi paylaşacağım.

Yeni çalışan istihdamında karşılaşılan sorunlar

- Ekonominin geleceğine dair belirsizliğin karar vermeyi zorlaştırması

Mikro ölçekli firmaların yarıdan fazlası bu görüşte iken küçük ölçekli firmalarda bu oran %45.2 imiş. Orta ve büyük ölçekli firmalarda da bu oranın %30’lar düzeyinde olduğu görülmüş.

Bu sorun, yalnız istihdam konusundaki bir sorun değildir. Ekonomik belirsizlik tüm yatırım kararlarını etkiler. Girişimciler, ülkenin mevcut durumuna ve ileriye dönük beklentilere dayanarak bir iş kurarlar. Evet, “Bir gece ansızın gelebilirim” aşk şarkıları için güzel bir temadır. Ama iş insanları sabah uyanınca kucaklarında “bir gece ansızın gelmiş” vergi paketleri bulursa ülkedeki ekonomik güven sarsılır. Ya da iş-insanları, “Bakalım ekonomide yine deli saçması nasıl bir teori deneyecekler” diye endişe ile geleceğe bakarsa yeni hiç bir işe kalkışmazlar. Birileri babalarının karpuz sergisini kapatır gibi iletişim kanallarını kapatırsa hukuk devleti özelliğinizi yitirdiniz demektir. Hukukun olmadığı yerde belirsizlik iklimi egemen olur. Stratejik derinlikten uzak kararlarla ekonomi yazboz tahtasına dönerse, iş-insanı bırakın işe yeni eleman alma kararını, başka kararları da almakta zorlanır. 

- İşe başvuranların ücret / maaş beklentilerinin yüksek olması 

Mikro ve orta ölçekli firmaların yarıya yakını yeni çalışan istihdam etme noktasında bu sorunu yaşadıklarını belirtirken bu oran küçük ölçekli firmalarda üçte birden fazla, büyük ölçekli firmalarda ise %28 düzeyinde imiş.

Çalışanlar ücret beklentisini nasıl oluşturur? Genelde çalışanların bakış açısı “Ben ne üretebilirim, benim firmaya katma değerim nedir?” den çok “Benim ihtiyacım nedir?” sorusuna odaklanmaktadır. Bu durum yeni mezunlarda, iş yaşamına yeni atılanlarda, işgücü pazarına yabancılarda daha bir aşırı hal almaktadır. Evin sevgilisi genç, iş pazarının kendisine anne ve babasının verdiği değeri vereceği hevesine kapılmaktadır. “Bunca yıl okudum” derken okuduğu okulların gerçekten ona değer kazandırdığını sanmaktadır. Bu yüzden de beklenti yüksek olmaktadır; kendi ekonomik değerinin çok üstünde ücret beklentisine girmektedir. 

- Aranan nitelikte çalışan adayı bulamamak 

Büyük ölçekli firmaların 4‘te birden fazlasında bu sorun varken diğer firmaların üçte biri bu problemi yaşadıklarını ifade etmektedir. 

Bu sorun, yapısal bir bozukluktan kaynaklanmaktadır. Eğitim sitemimiz, iş yaşamının gerektirdiği yetkinlik ve becerileri kazandıramamaktadır. Okulların çoğu, üstlerine diploma denen etiketleri yapıştırıp yarı pişmiş, ya da hiç pişmemiş mamulleri piyasaya sürmektedir. Bu durum, böyle giderse önümüzdeki yıllarda daha büyük sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Dolar rezervimiz yükseldi, alçaldı derken çok önemli bir varlığımızı, beşeri sermayemizi gözden ırak tutmaktayız. Bütün varlıkları yaratan, her şeyin başı olan beşeri sermayemiz erimektedir. Bunun farkında değiliz.

Aynı zamanda sermayedar sınıfı da en az bu ülkeyi yönetenler kadar bu işte sorumluluk sahibidir. Yıllardır eğitim sektöründe yaşanan yozlaşmaya ve çürümeye seyirci kalmış, bunun sonunda kendilerine dokunacağının farkına varamamıştır. 

Öte yandan, üretim tesisine makina alırken üçüne beşine bakmayan, en iyisini almak için paraya kıyan işveren sıra elemana gelince cimrileşmektedir. “Pamuk eller cebe” sinyalini alamayınca aradığı elemanı daha ucuza bulması mümkün olmamaktadır.

- Yeni işe başlayanların iş beğenmeyip kısa bir süre sonra ayrılmaları

Özellikle orta ölçekli firmalarda (%32.8) görülen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorun mikro ölçekli firmalarda %19.1 ve küçük ölçekli firmalarda %22.2 düzeyinde görülmektedir. Büyük ölçekli firmalarda da bu sorunun %13,5’le azımsanamayacak bir düzeydedir.

Bana göre bu da yapısal bir sorundur ve de çok hayati bir sorundur. Özellikle birçok gencimiz gerçek hayattan uzakta, hiç bir sorumluluk almadan, cam fanus içinde yetiştirilmektedir. Anne -babalar, “Bizim çektiğimiz yokluğu onlar çekmesin” deyip tüm kaynaklarını çocuklarına akıtmakta, her şeyi onlara gümüş tepsi içinde sunmaktadırlar. Onları mevcut ekonomik güçlerinin ötesinde bir dünya içinde büyüttüklerinden çocuklar gerçeklerden habersiz yetişmektedirler.. İş dünyasına girdiğinde de hayatın acı gerçekleri ile karşılaşınca işi beğenmeyerek kaçmaktadırlar.

- Yeni işe başlayanların şirkete/işe uyum sürecinde zorlanmaları

Bu sorunun özellikle orta ve büyük şirketlerde mikro ve küçük şirketlere göre daha fazla olduğu gözlenmektedir.

Bu durumdaki şirketlerin önce işe alma süreçlerini gözden geçirmesi gerekir. Şu soruları sormaları gerekir: Acaba uyum yeteneği zayıf kişileri mi işe aldık? İşi ve şirketi gerçekçi olarak tanıtamadık mı? İkinci olarak da oryantasyon programlarına yeniden bakmalıdırlar. İşe alınanların işe ve şirkete alışmalarını kolaylaştırmak için iyi tasarlanmış ve ciddi olarak uygulayacakları programlara ihtiyaçları vardır. 

Sonuç; 

Görüldüğü gibi firmaların yeni eleman alırken karşılaştıkları zorlukların büyük kısmı yapısaldır. Raporda dokunulan diğer konulara gelecek hafta değineceğim.

Eğer bu sorunlara firmanızda da rastlıyorsanız lütfen yazınız.

Tüm yazılarını göster