Zafer ÖZCİVAN - Ekonomist-Yazar
7 Ekim Cumartesi sabahı uyandığımızda maalesef üzücü bir haberle sarsıldık. Hamas, İsrail’e saldırmış ve ilk etapta 5 bin füze atarak savaş başlatmış, İsrail de karşılık vermişti ve halen devam eden çatışmalarda iki taraf da ağır kayıplar veriyor. Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın açıklamasında belirttiği gibi taraf tutmadan itidal çağrısı yapmamız gerekirdi ve onu da yapıyoruz.
Eskiden bazı ülkelerle aramızda problemler yaşanmasına rağmen son dönemde ilişkilerimizin gayet normale dönmesi ve bazı iş birliklerinin yapılması ülke olarak olumlu gelişmelerdir ve bu iyi ilişkilere kesinlikle zarar vermemeli ve bunun için de tarafsız olmalı, iki tarafa da aynı şekilde yaklaşmalıyız.
Öncelikle hepimizin aklına bu saldırının hazırlıkları en az bir yıl süreceği veya bu saldırının nasıl ve ne zaman yapılacağı hakkında İsrail istihbarat birimlerinin, MOSSAD’ın CIA’nın haberdar olmaması nasıl olabilir sorusu geliyor ve maalesef cevap bulamıyoruz.
Savaşın dördüncü gününde İsrail Gazze’yi kuşattığını, elektrik, su, yiyecek, içecek verilmediğini açıkça ifade etti. Yaşlı, çoluk, çocuk, kadın kayıpları iki taraf için de kabul edilemez çünkü insan haklarına aykırıdır, bu insanlar ne yapacaklar belli değil ve çaresizler.
Savaşın bize etkisine gelecek olursak bildiğiniz gibi ekonomide seçimlerden sonra yeni bir dönem başladı ve enflasyonla mücadele için yeni ve olumlu adımlar atıldı. Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek Orta Doğu ülkelerine sık sık ziyaret yaparak olumlu iş birliği gelişmeleri kaydedildi. Ancak savaşın patlak vermesinin ekonomiye olumsuz etki yaratacağı ortadadır. Öncelikle ülkemize döviz girdisi sağlanması bizin için son derece önemlidir.
Diğer taraftan İran Hamas’ı desteklediğini açıkladı ve bir nevi savaşın içinde olduğu bilgisini verdi.
● Her şeyden önce misafirperver bir toplum olduğumuz, göçmenlere kapımızın açık olduğu tüm dünya tarafından biliniyor. Geçen yılı hatırlayalım. Rusya Ukrayna savaşından kaçmak isteyenler, Suriye’deki iç savaştan uzaklaşmak isteyenler ve birkaç ülke vatandaşları başta güney illerimiz olmak üzere ülkemize gelerek TL’nin de düşük seyretmesi nedeniyle ülkemize akın etmişler, özellikle ev kiralarının ve konut fiyatlarının artmasına sebep olmuşlardı. İran da savaşa katılırsa yeni bir göç dalgasını kaldırabilir miyiz? Tabii ki hayır. Şimdiye kadar gelenlerin ülkemizde oluşturduğu problemler ortada iken tekrar göçmen akını kabul edilemez.
● İkinci olarak Orta Doğu’da dengelerin olası değişimi sonunda petrol krizinin çıkması ve bunun akaryakıt fiyatlarına yansımasıdır. Çatışmanın ilk günlerinde bile brent petrolün fiyatı yaklaşık beş dolar arttı ve yakında bizim akaryakıt fiyatlarına yansıması kaçınılmazdır. Akaryakıt fiyatlarının artması ise tüm ürünlere zam gelmesi yani enflasyonun yükselmesi demektir. Tam enflasyonla mücadele içine girmişken bu savaş bize zaman kaybettirebilir.
● Başka bir konu da en çok ve en önemli ihtiyaç faktörlerimizden biri olan ihracatımızın olası olumsuz etkilere maruz kalmasıdır. Türkiye olarak ihracatın önemli bir kısmını Orta Doğu ülkelerine yapıyoruz ve savaş sebebiyle talep daralması yaşanabilir.
1973 yılında yapılan Yom Kipur savaşının ellinci yıl dönümünde yaşanan bu savaş, borsa ve döviz kurlarını da etkileyecektir. Haftanın ilk gününde dolar TL karşısında 0,37 değer kazandı, Borsa İstanbul ise 3,21 değer kaybetti.
Uluslararası piyasalarda altın yüzde 1,2 artarken Brent tipi petrol yüzde 3,81 yükselerek 87,78 dolardan işlem gördü.
Yapılan açıklamalara göre çok kısa bir süre sonra İsrail kara harekâtına başlayacağı için savaşın uzun soluklu olacağını söyleyebiliriz. Sürenin uzaması ise ekonomide belirsizlikler oluşabileceği endişesini arttıracak bu da uluslararası piyasalarda riskimizin artmasına yol açabilecektir. Bu da borçlanma faizinin arması demektir.
Savaşın galibi, barışın mağlubu olmaz.