“Yeni ekonomi yönetimi, kamuoyunu sürekli bilgilendirecek, çarpık ve eksik bilgi akışını engelleyecek iletişim kanallarını hala oluşturamadı.”
Geçen yüzyılın ortalarından bu yana İsrail’in batının olağanüstü desteğiyle sahip olduğu orantısız güçle Filistin üzerinde kurduğu abluka 7 Ekim’de karşılaştığı Hamas saldırısının ardından farklı bir boyuta taşındı. Nasıl ortaya çıktığı anlaşılamayan güvenlik zafiyetinin verdiği hırsla sivillerin hedef alınması gaddarlığını hastane bombalamaya kadar götürdü İsrail. Hamas’ın sivilleri de hedef alan acımasız saldırılarını gerekçe yapan İsrail yıllardır karşılıklı olarak süren kısasa kısas terörünü bu kez Filistin’i neredeyse yok etmek boyutuna taşıdı. Türkiye’nin halkıyla, iktidardaki yönetimleriyle hep en mağdur durumda bulunan Filistin ile dayanışması, hatta zaman zaman bu konuda Arap ve İslam ülkelerinin önüne geçmesi, ama İsrail gerçeğini de hiç göz ardı etmeyen denge politikası izlemesi yeni değil. Türkiye bu kez de iki devletli çözümü temel alan, tarafl arın yanında yer alacak garantör ülkelerin desteğiyle barışın sağlanması önerisiyle devrede. Dışişleri Bakanlığı bu konuda gazetecileri bilgilendirirken, ne yazık ki bölgedeki çatışmanın ekonomimize olası etkilerini soracak merci bulamıyoruz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamaları
Yeni ekonomi yönetiminin bir türlü gerçekleştiremediği iletişim açılımını bu konuda daha fazla zorlanması beklenen Dışişleri Bakanlığı yaptı. Gazetelerin Ankara temsilcileriyle buluşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Türkiye’nin bölgedeki gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini, BM ve İslam İşbirliği teşkilatı zemininde ele alınmak üzere çalıştığı çözüm önerilerini anlattı. Sorularımızı yanıtladı. Bakanlık görevinden önce uzun yıllar MİT başkanlığı yapan Fidan’ın 7 Ekim saldırısıyla ilgili “İsrail güvenlik sistemindeki zafiyeti ortaya çıkaran, uzun yıllar tartışılacak olan bir konu.” değerlendirmesini dikkatle not ettik. Fidan, “7 Ekim’de yaşananlar başta İsrail olmak üzere herkes için sürpriz oldu. Gazze’den diğer tarafa kolayca geçilebilmiş olması, bunun operasyonel sonuçları, herkesi şaşırttı. Özellikle duvarın belli bölümü yıkıldıktan sonra içeriye, sadece Hamas mensuplarının değil diğer grupların ve sivil unsurların da girebilmesi ve herhangi bir direniş ile karşılaşmamaları herkes için bir sürpriz oldu.” Dedi. Fidan’ın “Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip ediyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz.” sözleri Türkiye’nin tutumunu ortaya koydu.
Ekonomi yönetiminin iletişim sorunu
Yeni ekonomi yönetimi, yetkilerinin el verdiği ölçüde seçim ekonomisiyle uzaklaşılan “rasyonel zemin”e dönüş çabalarını yoğun şekilde sürdürüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan önceki hafta Fas’ın Marakeş kentinde katıldıkları Dünya Bankası-IMF toplantılarında Türkiye’nin yeni ekonomi perspektifini ortaya koydular. Şimşek, geçen hafta ülkemizdeki en önemli yatırımcı ülkelerden Fransa’da temaslarda bulundu. Bu gelişmeleri yapılan çok sınırlı bilgilendirmelerden yabancı basında çıkan haberlerden takip ettik. Yeni ekonomi yönetimi, kamuoyunu sürekli bilgilendirecek, çarpık ve eksik bilgi akışını engelleyecek iletişim kanallarını hala oluşturamadı. Gelişmelerin yönünü, Şimşek’in zaman zaman sosyal medyada paylaştığı mesajlardan, katıldığı çok sınırlı TV programlarından anlamaya çalışıyoruz. Gazeteciler, Merkez Bankası Başkanı Erkan’a soru sorabilmek için 2 Kasım’daki Enfl asyon Raporu 2023-IV sunumunu bekleyecek. Ekonomi çevrelerinin bize yansıttığı son gelişmelerle ilgili yanıtı merak edilen güncel soruları şöyle sıralayabiliriz: -İsrail-Hamas çatışması, bölgedeki gerginlik uygulanmakta olan ekonomik programı nasıl etkileyebilir? Enerji fiyatlarındaki yüksek seyir olasılığı hedefl erde güncelleme gerektirir mi? Başta BAE olmak üzere Körfez ülkeleri ile yaptığımız anlaşmalar bölgedeki çatışmadan etkilenir mi? Fransa Kalkınma Ajansı (AFD) Türkiye’deki yatırımlara katkı vermek konusunda çok istekli. Şimşek’in Fransa temaslarında yeni yatırımlar gündeme geldi mi?
Dünya rekabetindeki makine sektörü kamuya mal satamıyor
Makina imalat sanayii üretimi ve ihracatıyla Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden biri ihracatının yüzde 60’dan fazlasını ABD ve AB pazarına yapıyor. Dünya rekabetine soyunmuş, rüştünü ispatlamış bir sektör. Sektörün önderleri Makine ihracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu ve Makine İmalat Sanayi Dernekleri Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran bu alanda kaydedilen gelişmeleri bizlere düzenli olarak aktarıyorlar. Son olarak EKONOMİ Ankara temsilciliğini ziyaret eden MAKFED genel sekreteri Zühtü Bakır önemli bilgiler verdi. Bakır, sektörün makine ithalatı düşkünü ülkemizin ihtiyacının yüzde 70’ini karşılayacak kapasitede ve olgunlukta olduğunu söyledi. Bakır, “Türkiye iç pazarında satılan makinelerin yüzde 55’i ithal. Ancak Türk makine imalatçılarının üretimlerinin yüzde 70’i ihraç ediliyor” dedi. Yıllardır katma değeri yüksek üretim ve ihracatın önemini, mutlak şekilde destekleneceğini ekonomi yönetiminden dinlemekten yorulduk ancak hala kamu alımlarının çoğunda hala yerli ve milli üretimin tercih edilmediğini duymak gerçekten çok acı. Bakalım yarın İstanbul’da toplanacak makina sanayi zirvesinden daha neler duyacağız. 100. Yılda Makine Sanayii zirvesi yarın İstanbul’da yapılacak. Sektörün sorunları, hedefl eri sayısal ve yeşil dönüşümü de içiren ikiz dönüşümde nerede olduğu oturumlarda ele alınacak.