Türkiye, 2023 yılı için 265 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuştu. Depremler, çok gerilimli bir genel seçimin etkileri ve şimdi de İsrail’in Gazze operasyonu ile ateş altında kalan 8 ülkeye ihracatın risk altına girmesi, yıllık hedefi ağır baskı altına almış durumda. Bu savaşta, İsrail, Filistin, İran, Mısır, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Yemen’e olan ihracatta sert gerileme yaşanabilir. Bunlara Irak, Suudi Arabistan da dahil olursa Türkiye’nin ihracatı çok daha ağır bir yara alabilir.
Ateş hattındaki 8 ülkeye, ihracatımızda yılın 9 aylık döneminde önceki yılın aynı dönemine göre çift haneli gerileme yaşanıyordu. Bu 8 ülkeye 2022’de yaklaşık 19 milyar dolarlık ihracat yapmıştık. 7 Ekim itibariyle başlayan İsrail-Hamas savaşının yılın geri kalanında da devamı halinde en iyimser tahminle yaklaşık 10 milyar dolarlık kayıp görünüyor. Oysa Rusya-Ukrayna savaşanda Türkiye, bir yandan barışı sağlamak için çaba harcadı ama savaştaki iki ülkeye de ihracatta kayıp yaşamadı, aksine hızla artırdı. 2022’de olduğu gibi bu yılın 9 aylık döneminde de Rusya’ya ihracatımız yüzde 47, Ukrayna’ya ise yüzde 54 oranında arttı.
Bu yılın 9 aylık döneminde çatışma başlamadan önce İsrail, Lübnan, Mısır, Ürdün ve Yemen’e ihracatımız çift haneli oranlarda geriledi, yılın devamında bu eğilim büyük ihtimalle daha da ağırlaşacak. Türkiye 2022’de İsrail’e yıllık 6,9 milyar dolarlık ihracat yapmıştı. 9 aylık ihracat ise geçen yılın aynı döneminde yüzde 20 kayıpla 4 milyar dolara geriledi. İsrail’de bazı önemli alıcıların, Türkiye’den ürün tedarik etmeme konusunda harekete geçtiği, 3 yıl önce Suudi Arabistan’ın yaptığına benzer ‘gayri resmi bir boykotun’ etkili olabileceği konuşuluyor. Bu durumda İsrail’e ihracat bu yılın tamamında 4,5 milyar dolara bile ulaşamayabilir ve 2 milyar dolarlık kayıp yaşanabilir. Türkiye’de de sosyal medyada yine ‘İsrail malı ya da Yahudi şirketi’ listeleri dolaşıyor. Yine de iki taraftan şu ana kadar resmi bir ‘boykot çabası’ olmaması, en azından sonrası için umut verici. Türkiye geçen yıl İsrail’e 4,6 milyar dolarlık ticaret fazlası vermişti.
İsrail’in tüm savaş kurallarını ihlal ederek yerle bir ettiği Gazze ile ağır baskı altında tuttuğu Batı Şeria’ya yani Filistin’e bundan sonra sadece yardım yapılabiliriz. Filistin’e geçen yıl 120 milyon dolarlık, bu yılın 9 ayında ise 90 milyon dolarlık ihracat yapılabildi.
Savaşa her an dahil edilebilecek ülkelerin başında yer alan Lübnan’a 2022’de 2,4 milyar dolarlık ihracat yapmıştık. Lübnan’ın savaşsız bile ağır kriz altında bulunan ekonomisindeki çöküş nedeniyle bu yılın 9 ayında ihracatımız 1 milyar dolara geriledi. Lübnan halkı, ülkenin bir şekilde savaşa çekilmesi halinde yaklaşık 2 yıldır devam eden ekonomik krizin daha da derinleşeceğinden endişe duyuyor.
10 yıldır savaş ekonomisi altında yaşam mücadelesi veren Suriye ise yeni bir çatışma ve işgal riski ile karşı karşıya. İsrail, yakın zamanda Suriye’nin hava alanlarını birkaç kez vurdu. Ürdün de en az Suriye kadar kaygılı. Türkiye, Suriye’ye geçen yıl 1,5 milyar dolarlık, Ürdün’e ise 872 milyon dolarlık ihracat yapmıştı.
Sonuç olarak çatışan ve çatışmaya yakın 8 ülkeye 2022’de toplam 18 milyar 960 milyon dolarlık ihracat yapmıştık. Hem genel ekonomik şartların ağırlığı hem de savaş nedeniyle bu rakamın bu yıl yarıya düşmesi sürpriz olmayacak gibi görünüyor.
OSMAN ABİYİ DAİMA GÜLER YÜZÜYLE HATIRLAYACAĞIM
Başyazarımız, meslek büyümüz ve duayenimiz Osman Saff et Arolat’ın vefatı hepimizi sarstı. Allah rahmet eylesin. Bu ‘sarsılma sözü’ öylesine söylenmiş bir söz değil. Kendisinin, son günlere kadar ‘yazma, çalışma’ gayretine tanık olanlarımız hem onun adına sevinir hem de ondan güç alırdık. Gazetede her karşılaştığımda “Osman abi nasılsın, iyi misin” diye sorardım, yüzüme bakarak çok vurgulu bir “İyi” derdi. Yazmaya çalıştığı konu içinde bir veri olacaksa “Şunlara bir bakıp son rakamlar ne, bana bulup söyler misin” derdi. Sonra da yazısını bitirince sohbete katılırdı. Şeref abi ya da Rüştü abi ile birkaç dakikadır bahsettiğimiz bir konu ya da kişi hakkında çok ilginç bir bilgi aktarıp mevzuya ortasından girerdi. İşte bu ‘tutunma ama üreterek devam etme hali’ bize o kadar iyi geliyordu ki…
Osman abinin ‘herkesi değerli görme, hesaba katma duruşu’ da çok önemliydi. Bu duruş, aslında bütün farklılıkları zenginlik görmenin bir ömür boyu, gazetecilikte uygulanışıdır. 30 yıl önce ilk tanıdığımda ‘güler yüzü ve tevazu içinde sohbetiyle’ karşılaşmıştım ve şaşırmıştım. Sonraki her karşılaşmamızda da aynı tavır içinde nasıl kalabildiğini merak edip durdum. Farklı fi kirler duyunca gerilmek yerine ‘güçlü, öğretici ve asla kırıcı olmayan’ hoş bir sohbet başlatırdı. Keşke onun gibi çok insanımız olsaydı…