Dün hafta sonu yasakları sırasında evde okuma yazma işlerine eğilmişken, Ege İhracatçı Birlikleri’nden (EİB) gelen basın bültenindeki içerik, bende biraz tebessüm yarattı.
Bültenin özünü anlatan paragrafı aynen aktarıyorum.
“Çin'den tüm dünyaya yayılan COVID-19 virüsünden en fazla etkilenen sektörlerin başında gelen Türk doğal taş sektörü, 2020 yılında Çin’e yaptığı ihracatta yüzde 22’lik kan kaybı yaşadı. Çin’e 695 milyon dolar olan ihracatı 540 milyon dolara gerileyen Türk doğal taş sektörü, işlenmiş ürüne ağırlık vererek yeni pazarlara açılarak pandeminin yol açtığı yaraları sardı.”
Yıllar önce, mermer kaynakları ve ihracatı ile ünlü şehirlerimizden birinde verdiğim bir seminerde, katılımcıların epey bir kısmını mermer ocakçıları ve işleme tesislerinin sahip ve yöneticileri oluşturuyordu.
Blok mermer ihracatına sıcak bakmadığımı ve işlenmiş olarak ihraç etmemiz gerektiğini ifade eden cümlelerimin arkasından, salonda bir el kalktı.
“Hocam sen böyle diyorsun amma ben işlenmiş mal satınca para kazanamıyorum ki” dedi. Bunun üzerine biraz şaşırmış olsam da kendisine;
“Bana lütfen açıklar mısınız, üzerine daha fazla katma değer eklediğiniz bir ürün size nasıl olur da ham olarak sattığınız üründen daha fazla para kazandırmaz" diye sordum.
Cevap da oldukça ilginç oldu.
“Hocam bloku kesip işlenmiş olarak satmak için dünyanın yatırımını yapmak gerek, biz o yatırımı ne zaman çıkaracağız da para kazanacağız. Blok satıldığında kazancımızı biliriz” dedi.
Yukarıda kısaca değindiğim EİB bülteni, yıllar önce değindiğim konudaki haklılığımın ve yatırım konusunda tereddüt göstermeyen iş insanlarımızın, farklılıklarını öne çıkararak olası zararlarını en aza indirdiklerinin bir kanıtı.
Hatta bir kısmının daha da kazançlı olduklarını da söyleyebiliriz.
Küresel salgının başladığı günlerde de tedarik zincirlerinde oluşabilecek aksamalara karşı yurt dışındaki alıcıların, farklı kaynaklara yönelebileceklerini yazmıştım.
18 Şubat 2020 “Koronavirüs Fırsatları ve Tehditleri “ve 03 Mart 2020 “Yine korona Marifetleri” başlıklı sohbetlerimize bakabilirsiniz.
Bu bir kehanet değil, benim gibi sorunların odak noktalarına bakarak akıl yürütenlerin vardıkları ortak sonuç idi.
Zaten, ilerleyen zamanlarda da bunun gerçek olduğu ortaya çıktı ve farklı sektörlerdeki dostlarımızın ya zararlarını en aza indirdiklerini ya da kârlılıklarını arttırdıklarını gördük.
Kuşkusuz COVID -19 kaynaklı daralmaları ve sıkıntıları yadsımak olası değil.
Ancak önemli olanın, doğru bir planlamanın sadece bugünün var olan koşullarına göre yapılmasının değil, bunun yanısıra olabilecek riskleri de aklımızda tutularak yapılması olduğunu bilmek gerekir.
03 Mart 2020 tarihli sohbetimizde de yine sözünü ettiğim VUCA kavramını irdelemekte ve içselleştirmekte fayda görürüm.
Planlamanın önemini anlatarak VUCA’ya atıfta bulunup açıklamalar yaptığım bir dostumuz beni dinledikten sonra “Hocam bu senin dediğin yaş namaz, bu zamandan sonra bana doktora mı yaptıracaksın” demişti.
Dostlarım, koşullar değişiyor.
Silinmek veya sürünmek istemiyorsak biz de değişmeliyiz.