İşler karıştı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Diplomasi tek taraflı oynanan bir oyun değil; Her zaman bir “karşı taraf” var. Dolayısıyla bir ülkenin uluslararası ilişkilerde yaptığı keskin dönüşler, her zaman “karşı taraftan” beklenen tepkiyi sağlamıyor.

AK Parti hükümetinin son dönemdeki dış politikasındaki en büyük sıkıntı da zaten bu; “karşı tarafın” Ankara’daki siyaset yapıcılar kadar çabuk dönememesi, ya da dönmek istememesi.

Bu durum Mısır-Türkiye ilişkilerinde yaşandı; AK Parti hükümet yetkilileri, Mısır’ın devlet Başkanı Sisi’yi uzun süre adının önüne hakaret içeren sıfatlar koyarak andıktan sonra, bir anda “Mısır’la normalleşmeden” bahsetmeye başladılar. Ancak “normalleşme” adımlarının üzerinden aylar geçmesine rağmen, hala Kahire’den istenen karşılık bulunmuş değil.

Keza Kaşıkçı cinayeti sonrasında “azmettirici” olduğu sürekli ima edilen Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman’la “barışma” da pek AK Parti hükümetinin istediği gibi gitmedi. Mısır’a gittiğinde 35 milyar dolar yatırımdan bahseden, Yunanistan ziyaretinde 4,5 milyar dolarlık ortak işe imza adan Veliaht Prens, Ankara’ya –eskilerin deyimiyle- “eli boş gönlü hoş” gelip gitmedi mi?

AK Parti yetkililerinin uzun süre “15 Temmuz darbe girişiminin finansörü” olarak niteledikleri Birleşik Arap Emirlikleri’yle normalleşmeden ise çıka çıka yatırım değil, Merkez Bankası’na ödünç para verilmesini içeren küçük çaplı bir “swap anlaşması” çıktı.

RUSYA’DAN S-400 GOLÜ

Şimdilerde ibre Rusya’ya dönmüş durumda; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce Tahran, sadece günler sonra da Soçi’de yüzyüze görüştüğü Rus Lider Putin’den Türkiye’deki seçim öncesinde para akışı beklentisi büyük. Ancak her iki görüşme sonrasında da Türkiye’ye yoğun Rus sermayesi akışına ilişkin pek bir işaret geldiği söylenemez. Bunun yerine, Soçi’den elinde “Esad’la barışın” telkinleri/şartıyla döndü Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Bu telkinin gereği de yapılmaya başlandı; Suriye’de Esad rejimine birbiri ardına sıcak mesajlar gidiyor bugünlerde Ankara’dan. Bunların da –şimdilik- pek karşılık bulduğu söylenemez.

Rusya, derin ekonomik kriz içinde yakaladığı Ankara’nın manevra alanını da daralttıkça daraltmaya devam ediyor. Tam da bir heyet Washington’a Türkiye’nin o çok ihtiyaç duyduğu F-16’ları almak için pazarlığa gittiğinde Moskova’dan gelen “Yeni S-400 alımı için anlaşma imzalandı” açıklaması manidar. Savunma Sanayi Başkanlığı yetkilileri “herhangi bir yeni S-400 anlaşması yok” deseler de, Ankara’nın sicili malum. Herkesin kafasındaki soru işaretleri daha derin artık Moskova’dan gelen bu açıklamalardan sonra.

Bu açıdan bakınca soru şu; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün Ukrayna’ya yapacağı ziyaret, Zelinsky ile görüşmesi Batı’da Ankara’nın Rus politikaları konusunda kalkmış kaşları indirmeye yeter mi? Ukrayna’nın Lviv kentindeki görüşmeye “saygın uluslararası isim” kontenjanından BM Genel Sekreteri Guterres’in de dahil edilmesiyle Ankara’ya yönelik Ukrayna ve Batı tepkilerini hafifletmesi mümkün. AK parti hükümetine biraz daha zaman kazandırabilir Lviv seyahati. Ancak Batı’da Türkiye’ye yönelik giderek artmaya başlayan “Rus ambargolarına katıl” baskısı düşünüldüğünde, Erdoğan’ın “kazanacağı zamanın” öyle pek de uzun olamayacağı aşikar.

SURİYE İLE “NORMALLEŞME” KARMAŞASI

AK Parti hükümetinin Esad rejimi ile “barışma” hamlesinde de işler karışık;

Suriye’nin yeni Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas, Moskova’da katıldığı bir güvenlik toplantısında yaptığı açıklamalarda Türkiye konusunda Esad rejiminden bugüne kadar gelen açıklamaların tonunu yumuşatmadı. Suriyeli Bakan Türkiye’yi “işgalci” olmakla suçlarken, yanında Rus meslektaşı Şoygu’nun da bulunması ayrıca ilginçti. Belli ki AK Parti hükümeti ile Esad rejimi arasında “arabuluculuğa” soyunan Ruslar, Ankara’da yakaladıkları başarıyı henüz Şam’da bulamamışlar.

Tüm bunların üzerine bir de Suriye resmi haber ajansının Esad ordusu yetkililerine dayanarak yayınladığı haber geldi. Ajans haberinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlarda Halep kırsalında Esad ordusuna mensup üç askerin öldüğü duyuruldu. Aynı saatlerde sosyal medyada Suriye sınırındaki kentlerde camilerden halka “operasyon başlıyor, dikkatli olun” anonsları yapılması da zaten karışık işleri daha da karmaşık hale getirdi. Ancak Erdoğan’ın “bir gece ansızın” dediği operasyonun işareti değildi o cami anonsları ki İçişleri Bakanı Soylu’dan hemen açıklama geldi. Soylu, cami anonsları için “maksadını aşmış bir ilan” ifadesini kullanıp, bunun önünü açan bürokratları kamuoyu önünde eleştirdi.

“55 MİLYAR DOLAR” MESELESİ

Ankara’nın karışık işlerinin son kalemi ise, bugünlerde tedavüle sokulan “Körfez Arapları’ndan ve Rusya’dan seçim öncesi toplam 55 milyar dolar para gelecek” söylentisi;

Diplomatik çevrelerde bu söylenti çok itibar görmüş değil; Söylenti beraberinde pek çok soruyu da getiriyor zira;

Ankara’ya bu para ne olarak gelecek? Swap mı, yatırım mı, portföy mü? Varlık Fonu’ndaki tüm şirketlerin toplam değerinin bile yaklaşık 40 milyar dolar olarak hesaplandığı düşünüldüğünde, bu paraya karşılık ne verilebilir/gösterilebilir?

Ankara’da turkuaz halılarla karşılandığında Türkiye’ye akacak Suudi sermayesi konusuna hiç değinmeyen Suudi Veliaht Prensi ne oldu da bir anda fikir değiştirdi?

Moskova’dan geleceği söylenen milyar dolarların ne kadarı Batı’nın Rusya’ya yönelik ikincil ambargolarına takılacak?

Bu kadar yüklü miktarda para uluslararası alanda istihza ile anılan Türkiye’deki mevcut ekonomi yönetiminin kontrolüne mi aktarılacak? –Bu arada BBC’den Ayşe Sayın’ın haberinden Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin AK Parti içinde bile pek popüler olmadığını da öğrendik.

Kısacası Ankara’da işler karışık;

Algı çok, icraat pek yok...

Tüm yazılarını göster