Sezgin Erözbağ
Ekonomist, İç Denetçi
Yolsuzluğun onlarca tanımı bulunmaktadır. Bunun nedeni yolsuzluk olgusunun çok karmaşık unsurlar, süreçler ve ilişkiler içermesidir. Yaygın olan tanıma göre “kamu gücünün özel çıkar elde etmek için, kamu görevlisi tarafından kötüye kullanılmasıdır.”
Bu tanım ilk bakışta yolsuzluğun faili olarak kamu gücünü elinde tutan politikacılar ile kamu görevlilerini çağrıştırmaktadır. Oysa yolsuzluk kamu kesiminde olduğu kadar özel sektörde de karşılaşılan bir vakadır. Bu nedenle kapsamlı bir tanım üzerinden gidildiğinde, kamu gücüyle sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması olduğunu söylemek daha isabetli olacaktır.
Nitekim Birleşmiş Milletler Bölgeler Arası Suç ve Adalet Araştırmaları Enstitüsü’nün (UNICRI) tanımı da benzer nitelikte olup; "kamu ve özel kuruluşların karar verme mekanizmalarındaki yozlaşma ve bozulma" şeklindedir.
Hangi tanım üzerinden gidilirse gidilsin yolsuzluk suç olan ve asla kabul edilemeyecek bir olgudur.
Konuyu kamu idareleri açısından değerlendirecek olursak; ülkemizde yolsuzluk olayları genel olarak eylemin yasalara aykırı olmasından ziyade yasal sapmalar yoluyla karşılıklı çıkar alışverişi şeklinde gerçekleşmektedir. Bir başka ifadeyle kişinin yetkili olduğu karar verme gücünü kendisine ya da bir başkasına özel çıkar sağlayacak biçimde kullanması söz konusudur.
Sonuçları itibariyle yolsuzluk piyasaların rekabetçi niteliğini bozmakta, devletin elinde bulunan ekonomik kaynakların kamu yararı yerine, bireysel çıkarlara aktarılmasına neden olmakta, toplumun adalet ve güven duygusunu sarsmaktadır.
Yolsuzlukla mücadele etmek hukuk devleti olmanın gereğidir. Hiç kuşkusuz çok çeşitli yöntemleri de vardır. Etkili denetim, cezaların caydırıcılığı, zamanaşımı sürelerinin arttırılması, ihbar ve şikâyet kanallarının açık tutulması, kamu görevlilerinin mali durumlarının iyileştirilmesi, ücretlerde adaletin sağlanması ve kamuoyu desteği gibi. Bunların her birisi etkisi olan ve sonuç alınabilecek yöntemlerdir.
Ancak bütün bu yöntemlere rağmen yolsuzluğun tamamen ortadan kaldırılamadığı bir gerçektir. Ne kadar azaltılırsa o kadar başarı sağlandığı kabul edilmektedir. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 1995 yılından bu yana her yıl ülkelere göre açıkladığı yolsuzluk algı endeksi buna güzel bir örnektir.
Yapılması gereken bu mücadeleden asla taviz vermemek, sonuna kadar üzerine gitmektir. Ancak bu yapılır iken suç ve suçlu aramaktan ziyade olaya sistemsel bir şekilde yaklaşmak daha doğru olacaktır. Bunun için birbirini tamamlayıcı ve destekleyici nitelikte önlemlerin birlikte alınması gerekmektedir. Özellikle önleyici tedbirler caydırıcı tedbirler kadar, belki daha da fazla etkili olabilmektedir.
Bu bağlamda “işlemlerin basitleştirilmesi” kamuda işlerin daha hızlı yürümesi, kaynak ve zaman israfının önlenmesi, ayrıca vatandaş memnuniyetinin artması açısından önemli olduğu kadar yolsuzlukla mücadelede de önleyici bir tedbir olarak üzerinde durulması gereken önemli bir husustur.
Bilindiği üzere 10.12.2003 tarihli “5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu” ile kamu idarelerinden “iç kontrol” sistemlerini kurmaları istenmiş, sonrasında “Kamu İç Kontrol Standartları Tebliği” ile yapılması gerekenler belirtilmiş, 31.07.2009 tarihli “Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Uyulacak Usul Ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” ile de etkin, verimli, hesap verebilir, vatandaş beyanına güvenen ve şeffaf bir kamu yönetimi oluşturmak; kamu hizmetlerinin hızlı, kaliteli, basitleştirilmiş ve düşük maliyetli bir şekilde yerine getirilmesi amaçlanmıştır.
Tüm bu düzenlemeler aynı zamanda yolsuzlukla mücadeleyi de içinde barındırmaktadır. Özellikle kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde işlem karışıklığı, gereksiz işlemler ve bürokratik engellerin yolsuzluğa davetiye çıkaracağının bilinmesi gerekir ki, tecrübeyle sabittir.
Öncelikle yapılması gereken yolsuzluğa yol açabilecek süreçler yeniden düzenlenerek işlem ve karar sayıları azaltılmalı, gereksiz işlemler kaldırılmalıdır. İş süreçleri sürekli izlenmeli, ihtiyaca göre güncellenmeli, gerekirse yeniden tasarlanmalıdır.
Sözün özü; işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması yolsuzluk riskini de azaltır.