İşgücü piyasası rekabet ihlallerinin kurumsal yönetime yansıması

Av. Dr. Faik Metin Tiryaki

Rekabet Kurumu Başkan Yardımcısı

Kurumsal yönetim (corporate governance) OECD tarafından geliştirilen sermaye piyasası hukukunun önemli ilkelerinden biridir. Şirket sahiplerinin, yönetim yetkisini yöneticilere devrettiği hallerde, mülk sahipleri (hissedarlar) ve mülkü yönetenler (yöneticiler) arasında çatışmaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Özünde bir vekâlet ilişkisi olan (agency theory) kurumsal yönetim,  bu noktada devreye girmekte, üst yönetim ve yönetim kurulu arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir.

Ancak kurumsal yönetim, dar anlamda kurumsal yönetim olarak adlandırabileceğimiz bu ikili ilişkiden ibaret değildir. Aynı zamanda şirketle doğrudan veya dolaylı ilişki içerisinde olan ve şirketin faaliyetlerinden olumlu veya olumsuz olarak etkilenen menfaat sahiplerinin (müşteriler, çalışanlar, tedarikçiler, toplum, devlet ..) haklarını da dikkate alan ve şirketle ilişkilerini düzenleyen ilişki ağıdır. Bu geniş anlamıyla kurumsal yönetim veya iyi şirket yönetimi (good corporate governance), sözü edilen menfaat sahipleri dışında BM, OECD, ILO gibi uluslararası kurumların çalışmaları ve baskıları sonucu şirketlerin mevcut rollerine çevresel ve sosyal rollerin de eklenmesi ile (Özgüç 2005) ortaya çıkmıştır.

Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı olarak kapsamı genişleyen bu yapı içinde ise çalışanlar arası fırsat eşitliği, iş yeri güvenliği, çevrenin korunması, adil rekabet yer almaktadır.

Söz konusu kavramlardan “çalışanlar arası fırsat eşitliği” bakımından Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri uygulama alanı bulmaktadır. Bahsi geçen ilkeler içinde bir bölüm çalışanlara ayrılmış olup, bölüm başlığı “3.3. Şirket İnsan Kaynakları Politikası”dır. İlkenin içeriğine baktığımızda şirketlerin işe alım politikaları oluştururken ve kariyer planlamaları yaparken, eşit koşullardaki kişilere eşit fırsat sağlanması ilkesini benimseyecekleri, personel alımına ilişkin ölçütlerin yazılı olarak belirleneceği ve bu ölçütlere uyulacağı ilkesel olarak kabul edilmiştir. Nitekim, KAP’ta yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri Uyum Raporlarında, BİST’te işlem gören pek çok şirketin “Şirket İnsan Kaynakları Politikası” başlıklı ilkeye uyduğu ifade edilmektedir.

Bununla birlikte, Rekabet Kurumu tarafından 2021-2022 döneminde yapılan iki soruşturmada ise farklı bir resim ortaya çıkmıştır. Rekabet Kurumu tarafından ilk olarak Samsun ve Bursa’daki özel hastaneler hakkında serbest hekimlerden talep edilen ameliyathane hizmet ücretlerinin birlikte belirlenmesi ve hastaneler arasında personel transferinin engellenmesi için yapılan centilmenlik anlaşması iddiaları ile soruşturma açılmış ve 02.03.2022 tarihinde iş gücü piyasalarındaki rekabeti sınırlamak suretiyle Rekabet Kanunu’nun 4’üncü maddesini ihlal ettiklerine ve çeşitli tutarlarda para cezasına çarptırıldığını kamuya duyurulmuştur. İşgücü piyasasında iki temel ihlal türü bulunmakta olup bunlar; çalışan maaşlarının belirlenmesi (wage fixing) ve çalışan ayartmama anlaşmasıdır (no-poaching). Henüz gerekçeli kararı açıklanmayan kararın duyurusundan “çalışan ayartmama anlaşması” yapıldığı anlaşılmaktadır.

İkinci olarak Rekabet Kurumu’nun 20.04.2021 tarihli duyurusunda işgücü piyasasına yönelik centilmenlik anlaşmaları nedeniyle Türkiye genelinde 32 teşebbüs hakkında bir soruşturma açıldığı kamuya duyurulmuş, basına yansıyan son bilgilere göre ise soruşturma konusu teşebbüs sayısı 49’a yükselmiştir, ilgili soruşturma halen devam etmektedir.

Sonuç olarak, Rekabet Kurumu tarafından yapılan tespitlerden anlaşılmaktadır ki,  halka açık şirketlerin insan kaynakları politikalarını kurumsal yönetim ilkeleri ve kurumsal sosyal sorumluluk çerçevesinde gözden geçirmeleri ve daha önce fark etmedikleri bu eksikliklerini telafi etmeleri gerekmektedir.

Tüm yazılarını göster