Geçtiğimiz günlerde IMF (Uluslararası Para Fonu) yılın başında açıkladığı Dünya Belirsizlik Endeksi'ni 2020 ilk çeyreği içerecek şekilde revize etti. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi COVID-19, belirsizlik seviyesini son 60 yılda hiç görülmeyen bir yere taşıyor. Belirsizliği bu seviyeye taşıyan bileşenlerden en önemlisi: COVID-19’un yayılmaya devam etmesi, henüz uygulanabilir bir aşı ya da ilaç çözümünün gelmemesi ve yayılmayı yavaşlatmak için alınan sosyal mesafe tedbirlerinin ne kadar süreceğine ilişkin bir öngörü oluşturmanın mümkün olmaması. Alınan tedbirlerin ekonomik faaliyeti özellikle bazı sektörlerde durma düzeyine getirmesi, artan işsizlik oranları ve öngörülemez takvim, belirsizliği en üst seviyelere taşırken ulusal ve küresel ekonomi senaryolarını da son derece kötüleştiriyor. IMF, alt endeks olarak da Dünya Pandemi Belirsizlik Endeksi'ni yayımladı. 1996'tan bugüne kadar görülen pandemilerle karşılaştırıldığında COVID-19'un performansı yine inanılmaz. COVID-19 belirsizlik seviyesi SARS'ın 3 katı.
Dünya Belirsizlik Endeksi (1960Q1 – 2020Q1)
Kaynak: Ahir, H, N Bloom, and D Furceri (2018), “World Uncertainty Index”, Stanford mimeo. IMF, 60 Years of Uncertainty, March 2020.
Peki ekonomiler buna ne kadar ve nasıl dayanır? İşsizlik oranlarının hızlı artışı ve ekonomik aktivitenin durması bizi nereye götürür? Virüs yayılmaya devam ettikçe, aşı-ilaç gelene kadar -ki hiç kısa sürelerden bahsetmiyoruz- hizmet sektörünü, üretimi, çalışanları doğrudan etkileyen tedbirleri sıkılaştırarak uygulamak ekonomik olarak mümkün olabilir mi? Bana sorarsanız hayır. İşe geri dönüşlerin ve ekonomik faaliyetin bir an önce başlamasını sağlayacak bir aksiyon almak zorundayız. Bunun gerçekleşebilmesinin yolu da, toplum çapında bağışıklık taramasından geçiyor. İşe geri dönüşün başlaması ve ekonomik faaliyetin devam edebilmesi için bağışıklık taraması gerekiyor.
Serolojik test ya da antikor testi olarak bilinen bağışıklık testleri, toplumda kimlerin COVID-19’u aldığı ve hastalığı geçirdiğini tespit etmeye yarıyor. Bu testler, pandeminin ilk günlerinden beri gündemimizde olan COVID-19 tanısı için yapılan RT-PCR testlerinden tamamen farklı. Tanı testleri, genetik analizlerle kişinin aktif olarak enfekte olup olmadığına bakıyor. Bu tanı testlerinin devamı ve sayısının artmasının önemi tartışmasız. Bağışıklık taraması derken ise, başka bir şeyden bahsediyoruz. Kişi, COVID-19 ile enfekte olduktan bir süre sonra üretilen antikorların tespiti için serolojik test yapılıyor ve kişinin hastalığı geçirip geçirmediği yani bağışıklık kazanıp kazanmadığı tespit ediliyor. Harvard Üniversitesi İmmünoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları’nın başındaki Sarah Fortune, antikorların enfeksiyon sonrasında kanda kalmaya devam ettiğinin ve virüse spesifik olduklarının altını çiziyor. Kanda kalma süresi COVID-19 için hala netleştirilmeye çalışılsa da, 1 yıla kadar antikorların tespit edilebilir olduğunu gösteren çalışmalar var diye ekliyor.
Her gün yeni yayınlarda gördüğümüz gibi, COVID-19’u birçok kişi semptomsuz ya da hafif semptomlarla geçiriyor. Toplumda kimlerin COVID-19 geçirdiğini bilmek, ülkelerin sokağa çıkma yasağı, iş yerlerinin kapatılması gibi önlemlerini kademeli olarak hafifletmesi ve işe geri dönüşlerin başlayabilmesine yardımcı olacak. Antikor testleri, tanı için yapılan testlere göre çok daha basit ve kısa zamanda yapılan testler. Genellikle hamilelik testleri benzetme için kullanılıyor. Buna rağmen toplumsal bağışıklık taraması hemen mümkün olamasa da, en azından işe geri dönüşleri ve ekonomik faaliyeti hedefleyerek belli yaş grupları ve belki hatta belli sektörlerin önceliklendirilmesi ile tarama işine başlanabilir. Bunu bir an önce gündeme almamız ekonomik senaryoların giderek kötüleşmesinin ve işsizlik oranlarının artışının önüne geçmek için kısa vadede tek çözüm gibi görünüyor.
Son günlerde işe geri dönüşü başlatabilmek için bağışıklık taraması farklı ülkelerde gündeme yerleşmeye başladı. Geçtiğimiz hafta FDA (Amerika İlaç ve Gıda Kurumu) ilk bağışıklık testinin afet durumunda kullanımı (EUA (Emergency Use Authorization) için onay verdi yani bağışıklık testi uygulanabilir hale geldi. Aynı zamanda FDA, CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) ve NIH (ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü) bağışıklık taraması odaklı bir Ar-Ge ortaklığı kurdu ve en etkin antikor paneli üzerine çalışmaya devam ediyorlar. Mayıs başında Amerika’da toplumsal bağışıklık taramasının başlatılması hedefleniyor. Sadece Amerika mı? Hayır. Almanya’da “Bağışıklık Pasaportları” gündemde. Almanya, işe geri dönüşlerin başlayabilmesi için Nisan ortasına kadar 100 bin gönüllüye bağışıklık taraması yapılacak bir proje başlatıyor. Sosyal mesafe sınırlamalarının kalkabilmesi için ekonomik faaliyeti başlatabilecek kişileri tespit etmenin önemini vurguluyorlar. İngiltere Sağlık Bakanı, “Bağışıklık Sertifikaları”nı değerlendirdiklerini ve bunun insanların normal hayata dönmeye kademeli olarak başlamaları için önemli olduğunu vurguladı. Yine Fransa Sağlık Bakanı’nın da gündemindeydi. Avrupa dışına bakınca ise, Çin’de zaten 8 antikor testinin onaylandığını ve uygulandığını görüyoruz. Bu testler aynı zamanda Güney Kore, Singapur ve Avustralya’da da onaylandı.
Peki bizde antikor testlerini üretecek altyapı var mı? Kimler üretebilir? Bugünlerde biz antikor testlerini üretebilecek operasyonu sahada hazır hale getirmek için çalışmaya başlamak istiyoruz. Bunu yapabilecek şirketlerin sürece katkı vermek üzere bana yazmaları çok faydalı olur. Bir yandan sahada hazır olurken, bir yandan işe geri dönüşlerin başlaması ve ekonomik faaliyetin artması için bağışıklık taramasının politika yapıcıların gündemine girmesi şart. Tanı ve salgınla hastanede mücadele (mitigation) devam ediyor. Bunun yanında toplum çapında bağışıklık taraması ile salgının sınırlandırılması ve yönetimiyle etkilerinin kontrol altına alınması (containment) gündemini acil olarak oluşturmamız gerekiyor. İş yerlerinin kademeli açılması ve ekonominin kademeli normalleşmesi için bağışıklık taraması kısa vadede tek çözüm gibi görünüyor. Bağışıklık taraması ile toplumun ne kadarının COVID-19 geçirdiğini tespit etmek aynı zamanda gerçekçi salgın modelleri ve ekonomik projeksiyonlar için de kritik önem taşıyor.