“İş teorisi” nasıl etkili sorun çözme aracı haline gelir?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Yazıyla düşündüklerini paylaşan “yazı insanını” motive eden nedir?

Bu satırların yazarı en az yarım yüzyıldır, neden yazıyla düşünce paylaştığını soranlara hep aynı yanıtı vermektedir: Maddi ve kültürel zenginlik üretimine katkı yapmak, çevreye zarar vermeden yaşamı kolaylaştırmak için çok küçük de olsa kendimce bir pencere, aydınlatma alanı açmak.

Geçen hafta yazdığım “iş teoriniz yoksa krizlerle başa çıkamazsınız” başlıklı yazıma beklediğimin ötesinde yanıtlar aldım. Yanıtların hepsi değerli, ama iş yaşamını nasıl ciddiye aldığını, meraklarını, iz sürme özenini bildiğim iş insanı Orhan Cazgir’ın notunu sizlerle paylaşmak istedim: “Bugün ki yazınız için teşekkür ediyorum. Çok faydalı oldu!”

Yazarken merkez düşüncenin karşılık bulması yazmayı motive eden önemli etkenlerden biri.

Yazdığımız yazı, birilerinin söyleyemediğini daha sert ve slogan içerikli söylemeyi önceliyor; “yararlı olma” yönünü ihmal ediyorsa, ne amacına uygundur; ne ahlâki tutarlılığı vardır; ne de okuyucu aldatmanın ve vasatlığı beslemenin değeri ve anlamı olacaktır.

Yazıyla düşünce paylaşma

Yazı yazmayı motive eden etkeni kısaca açıkladıktan sonra bu yazıda “krizlerle başa çıkma, düzenli ve kararlı gelişme yaratma” için iş insanlarının yapması gereken işlerden bazılarına kısa değinmeler yapacağım: Birincisi, eğilimleri izleyerek yaratacağı olası fayda ve maliyetlerin erken uyarı işlevini yerine getirmesi üzerinde duracağım. İkincisi, potansiyel pazarlarda gelişmenin hızı, yönü ve büyüklüğünün izlenmesi olacak. Üçüncüsü, küresel pazarlarda talebi karşılayacak üretim örgütlenmesinin ölçeklendirilmesi. Dördüncüsü, ciddi maliyet muhasebesi ile fiyat- maliyet dengelerinin kurulması. Beşincisi, kullanıcıların erişilebilirliğini kolaylaştıran yasal ve kültürel düzenlemelerin yapılması talebinin artırılması, dışa ve dünyaya açık gelişme yaratılması. Altıncısı, teknoloik uygunluk ve olgunluk değişkenini dikkate alan uyum süreçlerinin işletilmesi. Yedincisi, küresel ölçekte fonlara erişilebilirliği sağlayan projelerin el altında hazır tutulması. Sekizincisi, rekabet üstünlüğü yaratan yapısal ve ekonomik özelliklerin geliştirilmiş olması. Dokuzuncusu da rekabet gücü yaratılması ve sürdürülmesini sağlayan bir yeniden üretme mekanizmasının işletilmesi.

1- Eğilimlerin olası etkilerini izleme

Küresel ölçekte eğilimleri güçlendiren, yaracakları fayda ve maliyetleri belirleyen değişkenler izlenmeli: Öncelikle jeo-ekonomik, jeo-politik, jeo- kültürel gelişmelerin izlenmesi gerekir. Bir sonraki adımı, ulus devletleri yöneten hükümet kararlarını motive eden arka plan hakkında bilgi sahibi olmaktır. Belgi sahibi olmak ta yetmez, ona göre dış politika araçlarını kullanarak kendi yararını gözeten alternatifler üretmek gelir. Küresel ölçekte ve ülke özelinde emek hareketlerini, emek ve sermayenin gelirden aldığı payı, orta sınıfın yükseliş ve düşüşünü, geçim örgütlenmesine uygun işgücü profillerinin oluşumu gibi etkenleri de ıskalamadan izlenmeli. Nüfus hareketlerini, ortalama ömrü, çalışabilir ve yaşlı nüfusu da izlemeden krizlerle başa çıkılamaz. Toplumun kültünü kavramak, gelenek taassubu tuzaklarına düşmemek de iş insanının eğilim izleme sorumlulukları arasındadır. Özellikle teknolojinin sosyal ve ekonomik yaşamı biçimlendirmesini gözlemek çok temel bir değişken olarak zihnimizde geniş yer almalı; özenle izlenmeli.

2- Potansiyel pazarlarda gelişmenin hızı, yönü ve büyüklüğü

Eğilimler güçlendikçe potansiyel pazarlarda gelişmeleri yönlendirir. Eğilimleri gözlemeden pazardaki gelişmelerin yönünü ve hızını kestirmek mümkün değil. Pazardaki gelişmenin yönünü ve hızını belirlemeden, büyüklüğünü kavramadan ondan alacağımız payı kestiremeyiz, pazarla ilgili kestirmelerimiz yeterli değilse, yapacağımız yatırımların yurtiçi ve yurtdışı pazara uygun kapasiteler yaratmayız. Daha da kötüsü “aşırı ya da noksan değerlendirme tuzaklarına” yakalanırız.

Erişilmesi giderek kolaylaşan, ticarette ve finansmanda yeni kanallar yaratan gelişmeleri etkin biçimde değerlendirmek için yapısal ve ekonomik özelliklerini yakından izlemek, ona göre alternatif davranışları geliştirmek zorunluluğunu iş insanları asla göz ardı edilmemeli.

3- Pazardaki talebi karşılayacak ölçeklendirme

Pazardaki talebi iyi gözlemler, pazarda alabileceğimiz payı iyi hesaplarsak; yatırım ölçeklendirmesini de doğru yapabiliriz. Pazarla ilgili ölçeklendirmeye kafa yormazsak, oluşan yeni platformlarda yer edinmemiz, tutunmamız, yayılmamız ve kalıcı olmamız güçleşir.

Pazardaki talebi izleyerek, kendi olanak ve kısıtlarımıza göre yapacağımız ölçeklendirme kaynaklarımızı yerinde kullanma yollarını açık tutar.

4- Maliyet-fiyat dengelerini kurma

Pazardaki talebe göre yapılacak ölçeklendirme, maliyet/fiyat dengelerini kurmanın gereğidir. Hâkimiyetçi rekabet koşulları, maliyet/fiyat dengesi kurmada ileri uzmanlık gerektiren bir alana dönüşmektedir. Her iş yerinin “fiyatlandırma uzmanlığına” yatırım yapması gerekmektedir.

Yeni dalgadan söz ediyorsak, üretim, bölüşüm ve ticaret ilişkilerinin yeniden yapılanacağını da içselleştirmeliyiz. Maliyet/fiyat dengelerini besleyecek olan da eğilimlerin doğru kavranması, pazardaki oluşumların izlenmesi, maliyet/fiyat dengesini doğru bir ölçeklendirme üzerine inşa etmesidir.

5- Yasal ve kültürel düzenleme talebi

Toplumsal örgütlenmenin altyapısı değişip dönüştüğüne göre, toplumsal düzenin sağlanması, güvene dayalı ilişkilerin gelişmesi için yasal ve kültürel düzenlemelerin yapılması gerekir. Yaşadığımız yeni dalga, sivil inisiyatiflerin yasal ve kültürel talebi düzenleyici regülasyonları önerecek belgeye, bilgiye ve güce sahip olmalarını çok etkili bir değişken haline getirir.

Net bilgi üzerine inşa edilmeyen taleplerin güçlü etki yapması, ciddiye alınması zordur. O nedenle, iş dünyası yasal ve kültürel taleplerinin yerine gelmesi için güçlü bir arka plan oluşturma sorumluluğunu göz önünde tutmalı.

6- Teknolojik uygunluk ve olgunluk

Zamanın ruhunu belirleyen önemli etkenlerden biri de teknolojik uygunluk ve olgunluklara hakim olmaktır.

İş insanları teknolojik uygunluk ve olgunluk üzerine çalışmadan ellerindeki kaynakları doğru yönlendiremez. Bu açıdan bakıldığında, tutarlı iş teorisine sahip işyeri yönetimleri, karar değişkenleri arasında “teknolojik uygunluk ve olgunluk” konusuna da gerekli emeği, zamanı ve parayı ayırır. Bu konuda yeterli bilince sahip olmayanlar da eleme sürecine katılır.

7- Küresel fon akışı için çekicilik

İş dünyasında tutarlı iş teorisine sahip olanların titizlikle izledikleri konulardan biri de “küresel fon akışında çekicilik” yaratma konusudur.

Küresel ölçekte oluşan fonların izlenmesi, o fonların akış yönleri ve hızları, fon akışını çekici kılan hukuk, fiziki sermaye stoku gibi yapıların oluşturulması sürekli sorgulanması gereken sorunlardır.

Yurtiçi fonlar kadar dışardan gelecek fonları değerlendirmek için ülkelerin makroiktisadi dengeleri kadar işyerlerinin arka plan hazırlıkları önem taşır.

8- Akıllı uzmanlaşma ve rekabet üstünlüğü

Ülkemizin büyük gündemi “akıllı uzmanlaşma” sürecini hızla tamamlayarak, küresel ölçekte güvenilir tedarikçi olma özelliğini geliştirmek ve pekiştirmektir.

Akıllı uzmanlaşma, rekabet edebilir alanları teşvik etmeyi, rekabet gücünü yitirmiş olanları da “ehlileşmiş tasfiye” sürecinden geçirmeyi gerektirir.

Ülkemizde hızla yarı-legal, yarı-formel yapıların tasfiyesi gerekiyor; akıllı ihtisaslaşmayla rekabet gücünün önünü açmak ancak bu yolla mümkündür.

9- Yeniden üretim mekanizması

Ülke ekonomisinin birikim yeteneğini koruyarak uzun dönemli geleceğini güven altına alması, yeniden üretme mekanizmasının işlemesine bağlıdır.

Düzeni korumak ilke, kural ve yasalara uyumu gerektir. Dengeyi korumak, açgözlülük ve sorumsuzluk çukuruna düşürmeyecek ilke ve kurallara göre iş yapmaya dayanır. Döngüyü sağlamak da, doğanının ürettiğinden fazlasını tüketmeyen bir tüketim kalıbına dayalı yaşam biçimi ve yaşam tarzı benimsenmesini gerektirir.

Yazdıklarımız üretmek, bölüşmek ve yeniden üretmek mekanizmasını geliştirerek sürdürmeye katkı yapmalıdır. Biz yazarken en azından böyle bir niyete sahibiz… Eksiklerimizin tamamlanması, yanlışlarımızın düzeltilmesi ancak ciddi bir katılımla mümkündür… Hem suskunluğumuzla kulakları sağır etmek, hem de muhataplarının bulunmadığı ortamlarda önerileri burun kıvırmak tam bir kasabalı kültürü göstergesidir.

Tüm yazılarını göster