Bu yazınının merkez düşüncesi, “ülkemizde mal ve hizmet üretimi kritik eşiktedir; bu eşiği açmak için doğrudan ve dolaylı bütün aktörlerin işbirliği ve dayanışmayla, en düşük maliyetle geleceği inşa etme sorumluluğu vardır” cümlesiyle özetlenebilir.
Küresel ölçekteki gelişmeler ülkemizin gündemini değiştiriyor: Değişmeyi yönlendiren etkenlerin birincisi, salgından sonra yaşam biçimi ve yaşam tarzlarında değişmeler olmuştur. Çalışma biçimlerinden, giyim-kuşam tarzımıza ve alış-veriş kalıplarına yeni eğilimlerinin fırsatları ve tehlikeleriyle yüzleşiyoruz. Örnek vermek gerekirse, ülkemiz için önemi olan tekstil ve hazır giyim sektöründe, dokuma kumaş talebinin baskı altında olması, örme kumaş talebinin yükselmesi, büyük perakende firmalarının “ hızar giyiminin geri dönüştürülmesini” bir alan olarak öne çıkarmaları yeni yapılanmayı hızlandırıyor.
Özenle gözlenmesi, izlenmesi ve alternatif stratejilerin geliştirilmesi gereken alanların ikincisi, küresel iklim değişikliğinin insanlık gündeminin değiştirilmesine etkileridir. “Yeşil dönüşüm ve karbon ayak izi” gibi olguların kavramsal gelişiminin izini sürerek izlendiğinde, istesek de istemesek de yeni yaşam tarzı ve yaşam biçimlerine yelken açmak zorunda olduğumuzu gösteriyor.
Hazır giyim sektöründe talepteki gelişmeler ve büyük perakende firmalarının refleksi, IKEA’nın mobilya sektöründe, ZARA gibi firmaların hazır giyimin geri dönüştürülmesinde yeni denemeleri yeni platformlar, yeni alış-veriş kalıpları ve yeni üretim bölüşüm ilişkileri yeni gündemin de habercisi.
Nereden bakarsak bakalım, ülkemizde üretim yapılanmasının kritik eşikte bulunduğunu görürüz. İhracatta birim başına fiyat düzeyinin anlattığı gerçeklik kadar, çok düşük verimlilikleri olan firmaların küresel ölçekte tedarikçi olan firmaların verimliliklerini aşağı çeken olumsuz etkileri de yeni gündemi belirliyor.
Ortak gündem
Bugünkü vasat becerilere dayalı üretim yapısını, sürdürebilir yapıya dönüştürmek için ülkemiz iş insanına hangi alanlarda ve nasıl omuz vermeliyiz?
Öncelikle “ ileri düzeyde eğitilmiş ve soyutlama becerileri gelişmiş insan kaynağı” sorununu bir ulusal sorun olarak ele almalı ve gereğini yapmalıyız.
Enerji arzında yenilenebilir kaynaklara yapılan yatırımları daha da ilerletmeli; enerji girdisinde yeşil mutabakat koşullarına ilişkin “akredite belgeleme” sistemini hızla oluşturmalı; her firmanın kendi belgesini üretmesinin yüksek maliyetini göz önüne alarak, “kolektif belge üretimi” konusunda gereken düzenlemeleri yaşama taşımalı.
İçme, kullanma ve sanayi suyu konusu, küresel ölçekte ele alınarak; ortak bir planla yönetilmeli. Su konusunda erişim, tasarruf ve çevresel etkileşim firma ölçeğinde çözülebilecek sorun değil; kolektif aklın devreye girmesi gerekiyor.
Küresel düzlemde regülasyonlarla geliştirilen “standartların” düzenlenmesi ve uygulanmasında “izleyici” değil, “düzenleyici” olmalıyız. İş insanları ve diğer ilgili aktörlerin katılımcı ve kapsayıcı kurumlar aracılığıyla standartların belirlenmesinde edilgen değil, etken olmalıyız. Üretim tesislerinde mevcut makine-donanım orta-ileri teknolojik yapıya dönüştürecek modernizasyon yatırımları kadar, uygun yer seçimi ve yerleşim düzenini de dikkate almalıyız. Bu yeni düzene uyum için ulusal bir stratejiye göre uygulamaya konacak planların hayati önemini unutmamalıyız.
Uluslararası ticarette “korumacılık eğiliminin” artması kadar teknik gelişmeler de “lojistik akışın hızı” da rekabette önemli bir değişken. Ülkemizdeki iş insanlarının kendi inisiyatifleriyle çözemeyecekleri sorunları ortaklaşa çözen strateji, taktik ve uygulamalara ihtiyaç çiğ gibi büyüyor.
Tekstil ve hazır giyim, mobilya ve diğer üretim alanlarında oluşmakta olan “ikinci el ürün platformlarında” doğru konumlanma yapabilmek için firma özelinde stratejik planları, ulusal ölçekteki planlarda desteklemek ivedi sorunların bir başkası.
Rekabet gücü yaratmak ve sürdürebilmek için güçlendiren yenilikler, sürdüren yenilikler ve verimlilik yenilikleri gerekli. Yenilikler bağlamında iş süreçlerini, işgücü profillerinin oluşturulmasını, iletişim ve etkileşim süreçlerini, sürekli iyileştirme koşullarını, Ar-Ge etkinliklerini, tasarımları ve yaratıcı yenilikleri kesintisiz sürdürebilecek ekonomik fazlayı üreten yapılar oluşmalı. İşbirliklerine dayalı çözümler üretilmeli ki, bizi yaratmak istediğimiz sonuca götürsün.
Ölçme sistemleri için laboratuvar araç-gereçlerine, akredite laboratuvar donanımı ve insan kaynağına yatırım yapmak için kaynak ihtiyacı artıyor. Ayrıca, veriye erişim ve veri yönetimi; bilgi, anlama ve anlamlandırma uygulamaları, model-benzetim, metot geliştirme de yeni yatırımlar gerektiriyor; yeni kaynak ihtiyacı doğuruyor.
Bilincimizi yükseltmeliyiz
Ülkemizin mal ve hizmet üretiminde teknik beceriler kadar sosyal becerileri de geliştirerek küresel değer zincirinde doğru konumlanma yapmanın ne denli önemli olduğunun bilincini yükseltmeliyiz. Bilincimizi yükseltirsek akıllı ihtisaslaşmayla var olmak ve varlığımızı koruyarak sürdürmeyi güven altına alabiliriz.
Önce de belirtildiği gibi, “ülkemizde mal ve hizmet üretimi kritik eşiktedir; bu eşiği açmak için doğrudan ve dolaylı ilgili bütün aktörlerin işbirliği ve dayanışmayla, en düşük maliyetle geleceği inşa etme sorumluluğu vardır.”
Sıralanan bir dizi gündem maddesine başkaları da eklenebilir. Ülkemizin içinde bulunduğu “kritik eşiği” en uygun maliyetle aşarak, küresel değer zincirinde sağlam bir yer edinmek istiyorsak; makro-iktisadi fetişi aşarak, önereceğimiz gündemi alabildiğine sorgulayan bir ortam ve iklim yaratmak zorundayız.
Bir köşe yazısının ötesinde, kapsamlı bir kitabı dolduracak önemdeki yeni gündemi zenginleştirmek için herkes eteğindeki taşı dökmeli. Birbirimizin düşüncelerini gerekçelere dayalı eleştirmeliyiz ki, düşüncelerimiz olgunlaşsın ve çoğalabilsin.
Bizim bildiğimiz etkili yol bu… Başka yol ve yöntem bilen varsa paylaşsın da, hep birlikte bilgiye dayalı fikirlerimizi çoğaltabilelim!