İş güvenliği ceza yazma sistemi midir?

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

İş sağlığı ve güvenliği, işletmelerimizin vazgeçilmezidir. Bu sayede iş yerlerinde kazalar önlensin, sağlıklı şartlarda üretim yapılsın. Biliyoruz ki bu kurallara uymayanlar yüzünden iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüyüz.

Günde 172 iş kazasında 4 işçi ölüyor, 6’sı iş görmez hale geliyor. Yasa kadar bizlerin kendi güvenlik hakkımızı savunmamız, bunu sağlamayan patronları zorlamamız şart. Her cinayetin failleri ve makulleri olur. İş kazalarına ağıt üzerinden götürme kolaylığı yerine yasalar getirdik.

Ancak uygulamada sorunlar var. Kendisi dâhil çalışanını sağlıklı ortamlarda ve iş güvenliği kuralları içinde tutma gayretindekileri özenle ayrı tutuyor ve diyorum ki bu iş güvenliğini savuşturan kadar bunu ceza yazma sistemi haline getirenlerimiz var.

Şöyle ki; iş güvenliği görevlisi geliyor; üretim sürecinin doğasına uygun güvenliği sağlamak yerine, elindeki genel kurallar üzerinden ceza yazmayı marifet sayıyor. Özellikle yeni mezunlar, “ne kadar çok ceza yazarsam o kadar aferin alırım” mantığında davranabiliyor.

Hal böyle olunca iş güvenliği uzmanın emrettiği her şeyi yapan girişimci, işyerinde tuhaf tedbirlere ve gereksiz maliyetlere mecbur kalıyor. Elbette ki çalışanın sağlık ve güvenliği birinci önceliğe sahiptir fakat uygulamada olan biten şudur; “kurala uyuyor mu uymuyor mu?”

Sorun şu ki o kuralın hayata ve üretime uyup uymadığı, kamunun umurunda olmuyor. Ne kadar ceza kesilirse işyerinin o kadar sıkı denetlendiği ve sağlıklı-güvenli olduğu var sayılıyor.

AKILSIZ KURAL İLE İŞ GÜVENLİĞİ OLMAZ

Amacımız iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak ise hayata ve üretime ters düşmeyen tedbirler peşinde koşarız. Ancak gayemiz ceza yazmak ise ne çalışanın sağlığını koruyabilir ne de iş güvenliğini sağlayabiliriz.

İş müfettişi, akıllı ve vicdanlı olmalıdır. Amaç, işyerini güvenli kılmaktır, ceza hasılatıyla övünmek değildir.

Tüm yazılarını göster