İş dünyasının erken faiz indirimi uyarıları ne anlatıyor?

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Geçen hafta iş dünyası önderlerinden peş peşe gelen “sakın erken faiz indirimine gidilmesin” uyarıları aslında ekonomide “yeniden rasyonel zeminden uzaklaşma” endişelerinin ne kadar canlı olduğunu gösterdi. Amerikan Merkez Bankası FED’in 50 baz puanlık sert sayılabilecek faiz indiriminin yansımaları tartışılırken gelen bu uyarılar enflasyonla mücadele yolunda katlanılan sıkıntıların boşa çıkması korkusunun hangi boyutta olduğunu ortaya koydu.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç ve İzmir Ticaret Odası (İZTO) Başkanı Mahmut Özgener, odalarının meclis toplantılarında erken bir faiz indiriminin nasıl olumsuz sonuçlar doğurabileceğini yüksek perdeden dile getirdiler. Maalesef enflasyon artış eğilimindeyken faiz indirmenin nelere mal olduğunu, Türkiye’yi nasıl hızla gelişme yolunda rekabette olduğu ülkelerden ayrıştırdığını acı bir şekilde gördük. Önceki ekonomi yönetiminin ateşin üzerine benzin dökme etkisi yaratan akıl dışı denemesinin faturası tüm kesimler için ağır oldu. İş dünyası önderlerinin uyarıları “ekonomi yönetimini destekliyoruz, ama sakın yine yoldan çıkmayın” anlamına geliyor.

ASO Başkanı, Friedman’ın sözleriyle uyardı

Faiz indirirken sabırlı olalım uyarısını Merkez Bankası’nın alacağı karara güvendiklerini vurgulayarak yapan ASO Başkanı Ardıç’ın şu sözleri hafta boyunca ekonomi çevrelerinde tartışıldı: “Enflasyonla mücadele için biz sanayiciler uzun bir süredir yüksek faiz ortamında büyük fedakârlıkta bulunuyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki erken bir faiz indirimi, bugüne kadar ödediğimiz bedellerin boşa gitmesi anlamına gelecektir.”

Maalesef enflasyon artış eğilimindeyken faiz indirmenin nelere mal olduğunu, Türkiye’yi nasıl hızla gelişme yolunda rekabette olduğu ülkelerden ayrıştırdığını acı bir şekilde gördük. Elbette Ardıç’ın enflasyonla mücadelede kamu ayağının aksadığı, tasarrufların yetersiz kaldığı vurgusunu ayrıca not etmekte fayda var. Ardıç, geçen yüzyılın son çeyreğinde parayı yöneten tüm otoritelere ilham veren, para politikası alanında “Chicago Çocukları” olarak anılan yeni bir ekol yaratan ünlü ABD’li ekonomist Milton Friedman’nın derin derin düşündüren şu sözlerini hatırlattı: ‘Tüketiciler enflasyon yaratmaz. Üreticiler enflasyon yaratmaz. Enflasyon yalnızca çok fazla hükümet harcaması ve yüksek para arzı artışı ile ortaya çıkar.’ ASO Başkanı Ardıç, bu sözleri hatırlatarak “Yani, enflasyon direncini kırmak için kamunun tasarrufu şart.” diyor.

Mahmut Özgener’in uyarısı

İş dünyasının erken faiz indirim uyarılarının diğeri de İZTO Başkanı Özgener’den geldi. Özgener “Mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon yüzde 1,5 seviyesinin altına düşmeden ve 2025 asgari ücret artışının söz konusu hedefi destekleyeceğine emin olunmadan faiz indirimine gidilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Özgener’in içinde bulunduğumuz durumun “diğer ülkelere göre daha yüksek seviyelere çıkan enflasyona geç tepki verilmesi ve geç başlayan parasal sıkılaştırmanın sonucu” olduğu değerlendirmesini de dikkatle not ettik.

Çalışanların gelir vergisi adaletsizliği sorunu TOBB’un takibinde

Yüksek enflasyonun en büyük mağduru dünya tarihinin hep hatırlattığı gibi emeği ile geçinenler ve emekliler. Ama ülkemizde çalışanların yıllardan beri bir türlü çözüm bulunamayan, enflasyona göre güncellenmeyen gelir vergisi dilimlerinin yarattığı “vergi adaletsizliği” sorunu da var. TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK aldıkları ortak eylem kararıyla bu vergi adaletsizliğinin giderilmesi için aylardır meydanlarda.

Geçen hafta Ankara’da TCDD Sincan Bakım Şefliği önünde basın açıklaması yapan TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, “Ülkeyi yönetenlere bu güne kadar müzakere yoluyla anlatmaya gayret ettik. Maalesef bugüne kadar cevap alamadık. Şu anda öyle bir noktadayız ki ben 40 senedir böyle bir sıkıntı hatırlamıyorum.” dedi.

Çalışanların gelir vergisi adaletsizliği sorunu geçen hafta iş dünyası temsilcilerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile bir araya geldiği toplantıda bu kez TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu tarafından dile getirildi. Hisarcıklıoğlu sorunu şöyle ortaya koydu: ““Orta gelirli bir çalışanın yılın ortasında en yüksek gelir vergisi olan yüzde 40’lık vergi dilimine girmesi adil de değil, mantıklı da değil. Benzer bir durum SGK prime esas tavan ücretinde yaşanıyor. Tavan ücret geçmişte asgari ücretin 5 katı olarak uygulanırken bugün 7,5 kat olarak uygulanıyor. Çalışanlarımızın alacakları net ücretleri artırabilmemiz için gelir vergisi basamakları ve oranları ile prime esas ücret tavanının yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.”

Umarız artık işverenlerin de yakın takibinde olan yüksek enflasyon altında ezilen çalışanların gelir adaletsizliği sorunu bir gün çözülür.

Tüm yazılarını göster