İster büyük şirket olsun, isterse KOBİ, kuşkusuz işletmeler her zaman ekonomik verileri, pazar ve rekabet şartlarını, bireysel veya kurumsal müşterilerin taleplerini ve işlerini etkileyebilecek tüm faktörleri sürekli takip etmekte ve gereken hamleleri yapmaktadırlar. Örneğin, ekonomi ve pazar düşüşte olduğunda, üretimlerini azaltmakta, tam tersi durumda ise üretimlerine hız vermektedirler. Benzer şekilde yatırımlarını ertelemekte veya küçülmekte, gerektiğinde ise hızlı büyüme yapmaktadırlar.
Ülkemizin içinde yaşadığı çalkantılı ekonomik durum, döviz ve girdilerin yükselmesi, işletmeleri son yıllarda daha da dikkatli olmaya, masrafları kontrol altına almaya çalışmalarına, gereksiz yatırımlardan kaçınmaya, hatta zorunlu faaliyetler dşında yeni iş alanlarına girmemelerine neden olmuştur. Yani, işletmelerin böyle zamanlarda, bir anlamda “Sıkıyönetim” uygulamaları söz konusudur.
Pandemi koşulları ile birlikte bazı sektörler çok ciddi anlamda kan kaybederken, bazı sektörlerde ise inanılmaz büyümeler söz konusu olmuştur. Yani, Pandemi dönemi bazı işletmeler için şanssız bir dönem iken, bazı işletmeler için şanslı bir dönem olmuştur. Bu dönemi doğru değerlendiren ve içinde bulundukları sektörlere ve ürünlere talep olan işletmelere şans gülmüş, diğerlerine ise gülmemiştir. Örneğin, henüz Pandemi dönemi ilan edilmeden kısa bir süre ince kurulan lojistik ve taşıma şirketleri devleşmiş, aynı dönemde temizlik, güvenlik, sağlık, dezenfektan veya kolonya üreten işletmeler ile gıda ve marketler de inanılmaz boyutlara ulaşmışlardır. Ancak restaurant, perakende giyim mağazaları ve benzer bir çok sektör ise zor zamanlar geçirmiş, bir kısmı ise yüksek kira ve benzeri maliyetlere katlanamadıkları için küçülmüş veya kapanmışlardır.
Post Pandemi olarak isimlendirdiğimiz, yani Pandemi döneminin sonrasında, şans yine bazı işletmelere gülecektir. Önemli olan bu süreye kadar, işletmelerin varlıklarını korumaları ve sonrası için şimdiden hazırlık yapmalarıdır.
İş dünyasında her türlü hazırlığı yapar, her türlü önlemi yaparsınız, ama yine de en önemli faktör şanstır. Şans, her an oluşacak bir faktör değildir, bir anlamda işletmelerin kendi şanslarını da oluşturmaları ve günü geldiğinde, kapılarının önünden geçen şans faktörünü yakalamaları gerekmektedir. Her türlü analiz, önlem, pro-aktif davranış, öngörü, sistem, uzun soluklu stratejiler, rasyonel kararlar, planlar, programlar, kontroller veya bunlara benzer bir çok eylem kuşkusuz çok yararlıdır, ama bunlar kadar önemli olan şans faktörünü yakalamaktır.
İşletme sahipleri, girişimciler ve üst düzey yöneticilerin, küçük işaretleri fark etmeleri, iz ve işaretleri okuyarak, kendi işletmeleri için fayda sağlayacak veya riski bertaraf edebilecek hamleleri yapmaları gerekmektedir. Zaten detaylar büyüyerek, işletmelere yeni girişimler, yeni ürünler veya yeni pazarlar elde edilecek fırsatları oluştururlar. Bazı karar vericiler, bu detaylardan etkili ve verimli stratejiler oluştururken, bazıları ise bunları fark etmez ve bir şans daha parmaklarının aralarından kayıp gider.
Peki, işletmeler şans faktörünü nerede arayacaklar? Bir şeyin şans olup olmadığı nasıl anlaşılacak?
Bu soruların cevabı için, aşağıdaki detaylar gözden kaçırılmamalıdır:
• İster kurumsal olsun, ister bireysel olsun tüm müşterilerin her türlü şikayet, memnuniyet, öneri ve eleştirileri “Altın Yakalılar” (Şirket sahipleri, girişimciler ve üst düzey yöneticiler) tarafından dikkatli bir şekilde okunmalı, satır aralarındaki mesajlar fark edilmeli ve değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, fırtına gelmeden önce yapraklar uçuşmaya başlar.
• Altın Yakalılar, işletmede çalışan her seviyedeki görevlilerle sohbet etmeli ve fikirlerini dikkate almalıdırlar. Özellikle işe yeni başlayanlarla, genç çalışanların fikirlerine daha çok değer verilmelidir. Genelikle bu seviyedeki çalışanların harika fikirleri veya öngörüleri olsa bile, gerek üstlerinin baskılarından, gerekse çekindikleri için, bunları dile getirememektedirler. Oysa, oluşabilecek fırsatların ve tehditlerin habercileri genellikle ormanda yaşayan en küçük canlılardır.
• İşletmelere oluşabilecek yeni fırsatlar, bazen çok yakında olmayabilir, hatta rakiplerin bilgisi dahilinde olabilir. Günümüzde Altın Yakalılar, sadece işletme içinde değil, işletme dışında kooperatifler, dernekler, meslek odaları ve birlikleri, üniversiteler veya çevrede bulunan diğer işletmelerle iletişimde olmaları, konferanslara ve seminerlere katılmaları gerekmektedir. Hatta kendi sektörlerinden olmasa bile, çeşitli fuarlara veya ticari heyetlere katılmalıdırlar. Kimse kimseye balık vermez, balık tutmayı da herkes biliyor zaten. Önemli olan balığın olmadığı zaman ne yapılacağını bilmektir.
• Staj sistemi, işletmeler için bulunmaz bir nimettir. Üniversitelerden henüz mezun olmamış, fakat çok kısa bir süre sonra iş hayatına katılacak genç yeteneklerin ve yeni kuşakların, önyargısız fikirlerinden yararlanmak gerekmektedir. Taze kan, tüm bedene enerji verir ve tüm kanın daha hızlı bedende dolaşmasını sağlar. Bazı işletmelerde, kanı donmuş, emekliliğini bekleyen ve “Eski köye, yeni adet” istemeyen çalışanların, işletmelere enerji vermeleri veya değişimi kabullenmeleri çok zordur. Hatta çalışkan, enerjik, cesaretli ve yenilik yapmaktan çekinmeyen stajyerlerin, yaşını başını almış ileri yaşlardaki çalışanları bile harekete geçirdikleri görülmektedir. Tabii, bunun için onlara şans verilmelidir. Günümüzde üst düzey yöneticilerin “Tersine Koçluk” (Gençlerden bilgi ve yöntem) aldıkları bilinmektedir.
• Uzun yıllardır devam eden distribütör, bayi, toptancı veya benzer iş ortaklarının da zamanla hantallaştıkları ve ana işletmeye katkı yapmadıkları görülmektedir. Zamanında ana işletmenin ilgili yöneticilerinin kapılarını aşındırarak, yeni fikirlerini anlatmaya çalışan bu stratejik iş ortaklarının, fikirlerinin önemsenmediğini görmeleri ile birlikte, artık işleri oluruna bıraktıkları ve yenileşim için bir gayret göstermedikleri bilinmektedir. Bu nedenle, sadece bu stratejik iş ortakları değil, onların ikinci ve üçüncü kuşaklarıyla da iletişime geçilmeli ve işle ilgili motive edilmeleri, cesaretlendirilmeli ve birlikte hareket edilmelidir. Çok kısa bir zaman sonra, genellikle birinci kuşaktan daha iyi eğitim almış, sonraki kuşakların işlerin başına geçeceği öngörülmelidir. Şimdiden bu kişilere yatırım yapılmalıdır, aksi takdirde işten uzaklaşabilir ve başka sektörlere yönelebilirler. Bunun bir çok örneği yaşanmaktadır.
Şanslı olmak, hiçbir şey yapmadan, birinin kapıyı çalmasını beklemek değildir. Şanlı olmak için, her fırsat değerlendirilmek, tehditler önceden fark etmek ve doğru zamanda doğru hamleler yapılmak gerekmektedir.