Dünya genelinde sayısız kurum pandemi sebebiyle büyük sıkıntı içerisinde. Birçoğu amaçlarına ve iş modellerine göre temel performans göstergelerini yeniden gözden geçiriyor. Finansal açıdan hayatta kalma zorluğu bir yana, kurumlar değişen risk ortamında birçok tehditle karşı karşıya. Çalışanların güvenliğini sağlama, müşterilere sadece ürün ya da hizmet değil, değer sunma, tedarikçiler ve toplum ile sağlıklı iletişim ve güçlü ilişkiler kurma gibi beklentilere bugün iş dünyasının verdiği yanıtlar, önümüzdeki yıllarda yatırımcıların ve toplumun kararlarını, yani kurumların geleceğini şekillendiriyor.
Başarı ve güven uzun vadeli değer yaratma gücüne bağlı
Başarı ve beraberinde gelen güçlü ilişkiler ve güven sadece hissedarlara değil, birçok paydaşa hizmet eden geniş ve uzun vadeli bir değer yaratma temeline dayalıdır. Zira tüm iş modelleri ya değer yaratır, ya da yok eder. Önemli olan bu süreçteki sorunların ve çözümün kaynağını anlamak ve aksiyon almak. Bugünün iş dünyasında CFO’ların görev alanı olan finansal performans ile sorumlu iş yönetimi arasında sürdürülebilir dengenin ve optimizasyonun sağlanması kaçınılmaz. Bunun için ise, kurumlara bir bütün olarak tüm iç ve dış etki alanları ve ekosistem ile birlikte entegre yönetim yaklaşımı gerekli.
Değer yönetiminde stratejik öncelikler
“Değer" genellikle finansal açıdan düşünülür. Aynı kavram sosyal ve çevresel faktörlere de uygulanabilir. Sosyal ve çevresel değer, tıpkı finansal değerde olduğu gibi geliştirilebilir, korunabilir veya yok edilebilir. Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) yaklaşımını ve risklerini şirketin stratejisi ve operasyonlarına entegre edebilen CFO'lar, sürdürülebilirlik riskleri ve fırsatlarını stratejik öncelikler olarak tanımlayarak kalıcı ve sürdürülebilir değer yaratma sürecine doğrudan etki edebilir. Son yıllarda iklim değişikliği, kaynak kıtlığı ve ekosistemin bozulması gibi kritik ve sistematik zorluklarla baş ederken aynı zamanda nasıl başarılı olunacağını gösteren örnekler de çoğalmaya başladı. Örneğin, COVID-19 ile birlikte şirketlerin hayati tıbbi ekipman sağlamak için tesislerini dönüştürerek yeni ihtiyaçları karşılamak üzere eski iş modellerini terk etmiş olmaları, çalışanların güvenliğini önceliklendirmeleri ve işin sürekliliği için acilen gerekli önlemleri almaları sayılabilir.
CFO’lar eski paradigma tuzağında
Bununla birlikte, günümüzde hala birçok CFO, performans ve başarının birincil ölçüsünün finansal hedefler olduğu tuzağına düşebiliyor. Daha da önemlisi CFO’ların sürdürülebilirlik sürecindeki kritik rollerini genellikle tam olarak fark etmedikleri de görülüyor. Finansal hedeflere ulaşırken, şirketin finansal olmayan göstergelerinin kötüleşmesinin itibar kaybına sebebiyet verebileceğini, nihayetinde finansal sonuçları da olumsuz etkileyebileceğini gözardı edebiliyorlar. Başka bir ifade ile “finansal olmayan göstergelerin zaman içinde finansallara dönüşeceğini...”
CFO’ların dönüşen rolleri; değer yönetimi
“Değer yaratma” bakış açısı tek başına finansal bilgi ve performansı değil, aynı zamanda beceri ve yetenek yönetimine yatırım yapmayı ve dış eğilimler ve paydaş beklentileri çerçevesinde işin gerekliliklerine odaklanmayı içerir. Geniş perspektiften değer yaratma bakış açısını benimsemek, finans fonksiyonunun yaratacağı değeri maksimize eder. Bu bakış açısı ve gelişmelerin sonucu olarak artık CFO pozisyonunun yerini CVO (Chief Value Officer) değer yöneticisi rolüne bırakacağı bir döneme giriliyor. Bu yeni rol, CFO’nun, sürdürülebilir değer yaratma ve bu değeri koruma yaklaşımını benimsemesi ve paydaş değerini optimize etmeye odaklanmasının önemini vurguluyor.