Antakyalı Elif Ovalı, yüzyıllardır tarımla uğraşan bir ailenin temsilcisi. Kardeşi Adnan Murat Teoman ile birlikte kurduğu Teofarm markası, “Bereketli Hilal” olarak bilinen buğdayın ilk yetiştirildiği bölgede atalık tohumlara sahip çıktı, Türkiye’nin en büyük karakılçık buğday üreticisi oldu. Atatürk’ün özellikle istediği bir ürün olan Hatay enginarını yetiştirmeye başladı, konservesini yaptı. Migros’un Anadolu Lezzetleri projesinde yer aldı. 65 çeşit ürünü olan Teofarm, 10 yıldır Migros’a ürün veriyor. Migros’u bir okul gibi görüyor ve markanın gelişmesine yardımcı olduğunu söylüyor. Bölgenin endemik bitkilerinin üretilmesi ve yaşatılması için üretim yapan Elif Ovalı, tarımda markalaşmak isteyenlere de mentorlük yapma misyonunu üstlenmiş.
Depremden sonra Antakya Serinyol’daki Teofarm’da da ürün kaybı oldu ama imalat hızla toparlandı. Bölgede reçel kaynatmadan ürün paketlemeye ihtiyacı olan üreticilere kapılarını açtı. Hatta bu durum Gamze Cizreli, Tayyar Zaimoğlu ile Ebru Köktürk Koralı gibi TURYİD Yönetim Kurulu üyelerinin ziyaretinde bir ışık yakmış ve bölgedeki üreticilerin envanterinin çıkarılmasına, ürünlerinin toplanmasına ve restoranlarla otellere satılmaya başlanmasına vesile olmuş. Teofarm depremden sonra bölgeye gelen iş insanlarının, sivil toplum örgütlerinin de toplanma merkezine dönüşmüş.
İş insanlarıyla yaptığım sohbetlerde Elif Ovalı’nın ulusal ve uluslararası markalarla görüştüğünü öğrendim. Ovalı, işbirliklerini artırıyor. Migros’un desteğiyle Barilla ile ürün geliştirmek için ilk adımlar atılmış. Söke Un, Reis Gıda ve Yayla gibi sektörün önde gelen markalarıyla da istişareler yapılmış. Ovalı’nın ürünlerini paketleme şansı olmayan yerel üreticiler için bir tesis kurma planı olduğunu duyunca onu aradım ve neler yaptığını konuştuk.
Elif Ovalı ile telefonda görüştük. Kendisinden güncel bir fotoğrafını istedim. Birkaç saat sonra bana “Bakın kimi buldum” diyerek Antakya’da görevde olan başarılı foto muhabirimiz Eren Aktaş’la çektirdikleri fotoğrafı gönderdi. Anlayacağınız hoş bir tesadüf ve Eren sayesinde Ovalı’nın en güncel fotoğrafını aldım.
‘Barilla ile karakılçık buğdayından bir ürün çıkarma planımız var’
Ovalı, niş ürünlerle bölgede değer yaratarak üretim ve istihdama katkı sağlanabileceğini söylüyor ve bunun için şirketlere yatırım çağrısı yapıyor: “Kendi markamdan bağımsız konuşuyorum. Tarımsal iş birliklerine hazırız. Birleşirsek bölge güçlenir. Tarım ayağa kalkarsa bölge de ayağa kalkar. Deprem yüzünden çok acımız, çok derdimiz var ama tarımsal alana yatırım yapmak, endemik türleri katma değerli hale getirmek ve bölgeye katkı sağlamak ülkedeki herkesin görevi.”
Barilla ve diğer şirketlerle ilgili görüşmelerini de soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Migros ve Macro’nun çok ciddi desteği var. Sadece Barilla ile değil Söke Un, Reis ve Yayla ile de görüştük. Barilla tarafında karakılçık buğdayı ile ilgili araştırma yapılıyor. Biz de araştırmaya başladık. Karakılçık buğdayından özel bir ürün çıkarmayı planlıyoruz. Bu ürünü ihraç da edebiliriz.”
‘Yerel üreticinin ürünlerini toplama ve dağıtma merkezine dönüştük’
Elif Ovalı, yakın zamana kadar öğretim görevlisiydi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde toplumsal hizmet ve kültür pazarlaması dersleri veriyordu. Ovalı, iki yıl önce kırsalda bir marka yaratmak için bilgi ve deneyimlerini aktarmak amacıyla Kırsal Hayat Proje Danışmanlık adıyla bir şirket kurmuş. Bir atölye olarak hayata geçirilen şirket modelleme yaparak bir köyün bir ürünle bile kalkınabileceğine liderlik etmek amacıyla yola çıkmış. Nitekim bu manifestoya bir köy halkı olumlu yaklaşmış, yürütülen uygulamalar sayesinde gelirler artmış. Deprem olunca sözünü ettiğim bu yapı, bir STK gibi çalışmaya başlamış. Ovalı, “Çünkü şehirde bir şey kalmadı. Hem gönül yorgunluğu hem fiziksel yorgunluk var. Proje yapmak isteyen insanlara, STK’lara gelin konuşalım diyorum. İki kap yemekle masada oturup konuşuyor sonra sahaya iniyoruz. Geleceğe dönük projeler üretmeye çalışıyoruz. TURYİD ile depolarda kalan ürünlerin satılması için envanter çıkarılmasını konuştuk. Çok destek verdiler ve liste oluştu, alımlar başladı. Biz havaalanına yakınız. Ürünler depolarımızda toplanıyor, kargo şirketleri haftada bir alıyor. Bu sayede üreticiye güç geldi, üretim için hareketlenme başladı. Ne kadar çok proje üretebilir, bize uzatılan elleri tutabilirsek daha çok kişiye faydamız olacak.”
‘Hepimiz bir süre Hayat Güzeldir filmini oynayacağız’
Elif Ovalı, depremin çok büyük acılara neden olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Öyle acılar var ki içinde boğuluyoruz. Benim gencecik muhasebecim eşiyle enkazda kalıp vefat etti. 3 ay önce kullanmaya başladığım lensleri aile dostumuz da olan bir gençten aldım. O da ailesiyle birlikte öldü. Her gün lenslerimi takarken acı duyuyorum. Eşimin işyerleri tamamen yıkıldı. Binlerce kişi hala kayıp. Acılara odaklanırsak mümkün değil toparlanamayız. Bir babanın küçük oğluna savaşı hissettirmemesini çok dokunaklı anlatan Hayat Güzeldir diye bir film vardır. Bir müddet hepimiz Hayat Güzeldir filmini oynayacağız.”