Hasan KOCASOY
PineZone Danışmanlık Kurucusu, Eski Bağdat Ticaret Müşaviri
Irak, dış ticaretimizde çok önemli bir yere sahip. TÜİK’in 2024 yılı ilk 10 aylık istatistiklerine göre, en fazla ihracat yaptığımız 4’üncü ülke. Her yıl, çoğu KOBİ vasfında 10 binin üzerinde Türk şirketi, Irak’a hemen hemen her ürün grubunda ihracat yapıyor. Güneydoğu ekonomimizi bu ticaret ayakta tutuyor. Ham petrol dışında kayda değer ithalatımız olmadığından, dünya genelinde en fazla dış ticaret fazlası elde ettiğimiz ülke de Irak.
Peki, Irak’la ticaretimizde son 10 yılda nereden nereye geldik?
Aşağıdaki tablodan, 2014 yılından 2023’e gelene kadar Irak’a ihracatımızın yaklaşık 9-14 milyar Dolar bandında seyrettiği, ancak 10 yılın sonunda çok da önemli bir değişiklik olmadığı görülüyor. Bu süre zarfında, en fazla ihracat yaptığımız ikinci ülke olan Irak, artık dördüncü sıraya yerleşmiş durumda, hatta dördüncülüğü de İtalya’ya kaptırmak üzere!
İkinci sıraya ABD yerleşti. Zira aynı dönemde, ABD’ye ihracatımız 6,92 milyar dolardan 21,08 milyar Dolara ulaştı. Söz konusu dönemde, listenin her daim başında olan Almanya’ya ihracatımızı %29,5, üçüncü sıradaki Birleşik Krallığa ise %22 artırdık.
Elbette DAEŞ’in yarattığı hasar, petrol fiyatlarında yaşanan dönemsel düşüşler, pandemi ve siyasi istikrarsızlık gibi Irak ekonomisini olumsuz etkileyen gelişmeler, Irak’a ihracatımıza da tesir etti. Oysa son 10 yılda İran, aynı Irak’a ihracatını %56, Çin ise %84 artırmayı başardı. Demek ki Irak pazarındaki rakiplerimiz olumsuz gelişmelerden pek etkilenmemiş ve demek ki bizim önümüzde görünmeyen duvarlar var!
Bu görünmeyen duvarları nasıl aşacağız o zaman?
Irak’ın, topraklarını Türk plakalı araçlara açmasını, böylece navlun maliyetlerimizin düşmesini sağlayacak TIR Konvansiyonu’nu imzalaması ve Kalkınma Yolu’nun Merkezi Hükümet kontrolündeki Musul üzerinden ülkemize bağlanmasıyla çifte gümrük uygulamalarının kalkacak olması, şüphesiz ticaretimize katkı sağlayacak. Üstelik Irak ile siyasi ilişkilerimizde tarihi zirvedeyiz ve Kalkınma Yolu Projesiyle Irak’ın Türkiye’yle bir nevi ticari kader ortaklığına girmesiyle daha etkili olabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Atabileceğimiz pek çok adım var!
- Müteahhitlerimizin Irak’ta yeni projeler üstlenmesi, özellikle inşaat malzemeleri, makine, ekipman, mobilya ihracatımıza doğrudan yansıyor. Bu bakımdan, doğrudan veya üçüncü ülke işbirlikleriyle finansman, teminat ve sigorta mekanizmaları kurulması, Irak’la petrol karşılığı müteahhitlik hizmeti anlaşması gibi girişimler müteahhitlerimizin önünü açabilir.
- Projeyi yapan olmak kadar, projeyi hazırlayan olmak da önemli. Çünkü projede kullanılacak seramiğin, borunun, alüminyum profilin ve pek çok yapı malzemesinin menşeini, spesifikasyonunu teknik müşavirlik şirketi belirliyor. Daha fazla teknik müşavirlik şirketimize Irak kapılarını açmamız gerekli. Sayın Ticaret Bakanımız başkanlığında Kasım ayında Irak’a yapılan çıkarmada bu alandaki çatı kuruluşlarımızın Irak işveren kurumlarıyla bir araya getirilmesi önemli bir adımdı, ama daha fazlasına ihtiyacımız var. Bağdat’ta, Erbil’de ve Basra’da teknik müşavirlik şirketlerimizin mutlaka ofisleri olmalı! Belki de Türk Ticaret Merkezleri gibi şirketlerimizin ortak kullanabileceği bir Türk Tasarım Merkezi kurulabilir.
- Çin’in yatırımcı sıfatıyla Irak’ta etkinliğinin artması, bu ülkenin Irak’a ihracatını da katlıyor. Ayrıca Irak’ta yatırım yapılan sektör derhal yüksek gümrük vergisi oranlarıyla korumaya alınıyor. Son dönemde seramik, ambalaj, soya, ilaç gibi sektörlerde Türk müteşebbislerinin Irak’ta yatırımları olduğunu biliyoruz, fakat çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Irak’ta üretim yapmak, hem Türk hammadde ve ara mamulünün ihracatını teşvik edebilir, hem de ilgili sektörde Irak pazarına yön verebilmemizi sağlayabilir. Bu minvalde, devlet şirketleri ile ortaklık modelleri, ikincil paketleme tesisleri kurulması gibi yöntemler izlenebilir.
- Irak işveren idarelerinin çoğunun teknik şartnamelerinde; borular, elektrik malzemeleri, türbinler, makine ve ekipmanlar, motorlar, demir-çelik mamulleri gibi sanayi ürünleri için “ABD, Batı Avrupa ve Japonya” menşeli olma şartı bulunduğundan, Türk ihraç ürünleri ile kamu ihalelerinin önemli kısmına girilemiyor. 1980’lerden bu yana aynı metinleri kullanan idarelerle, ilgili sektör temsilcilerimizin bir araya gelmesi ve Türkiye’de yapılan imalatın AB standartlarına uygun ve denk olduğunun anlatılarak, şartnamelere Türk menşeinin eklenmesi sağlanabilir. Daha fazla Türk ürünü ve markası ilgili kurumlara akredite edilebilir.
- İhracatçılarımızın önündeki hem tarife engellerini hem de tarife dışı engelleri, ancak Irak uluslararası ticaret sistemine entegre oldukça aşabiliriz. Bu doğrultuda, Irak’ın Dünya Ticaret Örgütü üyeliğine ve ülke genelinde gümrük uygulamalarında yeknesaklık sağlanmasına yönelik projelere daha fazla ve daha etkin destek verilebilir.
Elbette yapılabilecekler yukarıdaki önerilerle sınırlı değil, fuarlara etkin katılım, pazar incelemeleri, para transferi sistemlerinin iyileştirilmesi, ülke eylem planları vb. geleneksel yöntemlere veya çok daha yaratıcı fikirlere de mutlaka ihtiyacımız var. Ancak ne yaparsak yapalım hızlı ve kararlı olmalıyız. Zira, görünmeyen duvarları yıkmanın ve Irak’a ihracatımızı 9-14 milyar bandının ötesine taşımanın konjonktürel olarak tam zamanı!