İnovasyon tiyatrosu

D. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Kafamızı kuma gömerek gerçeklerin üzerini örtemeyiz. Hayat ilerleme olanakları sunduğu için her şeye rağmen katlanılabilir duruma gelir. Sessizlik yapılanlara bizi ortak ettiği gibi ilerlemenin önündeki barikatları daha da kavileştirir. Gerektiğinde kral çıplak demek toplumsal bir sorumluluk ve vicdani bir görevdir. Bu yazı krala aynı tutuyor. Üzerinde ne olduğuna kendisi karar verebilir.

Şirketin arka bahçesinde kendiliğinden açan çiçekten inovasyon hikayesi çıkartmak edebi bir beceridir elbette. Sanatın kıvılcımı, yaratıcı düşünce ve zengin bir hayal dünyasıdır. Söz konusu bu dünyada fantastik olaylar ve karakterler başattır. İyi bir kurgu ve örgü ile hikayeleştirmenin gücünü yadsıyamayız kuşkusuz fakat inovasyon günün sonunda maddi bir gerçekliğe dayanır. İnovasyon, ürün ve gelir gibi somut bir sonuç varsa vardır, yoksa yoktur. O yüzden yaratıcılık inovasyon değildir ve o yüzden inovasyon sanattan ayrılır. İşin sanatını ve tiyatrosunu bir kenara bırakırsak gerçekten inovasyonlar ülkemizde yapılmakta mıdır?

Bu soruya toptancı bir hayır demek büyük bir haksızlık olur. Ülkemizde Enpara, Paraşüt, Monster, Tiktak, ve Türk kahve makinesi gibi başarılı inovasyonlar yapıldı. Peki, sayıları yeterli mi? Bu soruya rahatlıkla hayır diyebiliriz. 80 milyonluk bir ülke, 1 trilyona dolar büyüklüğe yaklaşmış bir ekonomi, önemli bir geçmişi olan tecrübeli bir sanayi çok daha fazlasını başarabilir. Bunun ilk adımı bireysel hesapları ve hırsları kapıda bırakıp samimiyet ve tutku ile kolektif şekilde çalışmaktır. Sahnede izleyiciyi etkilemek adına gösterişli dekorlara, abartılı performanslara ve dünyayı kurtaran kahramanlara ihtiyaç duyabiliriz. İnovasyon için bunlara gerek yok.

Tiyatrodan gerçeğe uzanmak için ülke olarak doğru bir strateji ile başlamalıyız. İlgili kamu kurumları ülkenin odaklanması gereken stratejik alanları tespit etmeli. Odak sektörlerde yatırıma teşvik etmeli. Gerisini ise sivil inisiyatiflere ve girişimcilere bırakmalı. Sermaye sınıfı konuya sadece ticari hedeflerle değil sosyal bir sorumluluk motivasyonu ile yaklaşmalı. Mesela büyük bir pazarı olan ve büyük gelirler üreten harcıalem mallar yerine ya da onlarla birlikte asıl katma değerli ürünlere yönelmeli. En azından ana işi gayet güzel karlar yazarken radikal inovasyonlar için bir bütçe oluşturmalı ve sürekli artırmalı. İnovasyon yöneticileri mensubu olduğu büyük kurumların finansal gücünden hareketle ekosistemin diğer paydaşlarına hiyerarşik bir bakışla değil eşit bir partner olarak yaklaşmalı. Startupları ve mentorleri kendi çalışanı olarak ya da kendisine muhtaç bir paydaş olarak değerlendirmemeli. Startup kurucularının kurumsal bir deneyimden gelmesinin kritik olduğunu düşünüyorum. İş birliğinin başarılı bir şekilde yönetimi ve sürdürülmesi için o dünyayı iyi bilmeliler.

İnovasyon sadece ticari değil toplumsal, tarihsel ve bireysel boyutları olan çok katmanlı bir olgu. Girişimcilik, sadece startup kurmak değil bir varoluş biçimi. İnovasyon, kendimizi ifade etme ve gerçekleştirme yolu. Dolayısıyla girişimciler iş fikirlerine ve girişimlerine kendi karakterlerini yansıtmalı. Ancak o şekilde otantik ve eşsiz bir marka yaratabilirler. Bunun olabilmesi için kendilerini çok iyi tanımaları gerekiyor. Tiyatro sahnesinde farklı karakterleri oynayabilirsiniz ama inovasyon sahnesinde kendiniz olmanız, orijinal olmanız, otantik bir hikayenizin, iddialı bir vaadinizin ve eşsiz bir retoriğinizin olması şart. İnovasyon tiyatrosu sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde oynanıyor. Lakin, gelişmiş ülkelerin tiyatrolarda zaman kaybına toleransı olabilir. Bizim gibi yüz yıllarını kaybetmiş bir toplumda bir an önce yüksek etkili inovasyonları başarmak zorundayız. Yüksek etkili inovasyonlardan kastım radikal, yıkıcı ve mavi okyanuslar. Daha önce bu köşede firmalarımızın bu tip inovasyonları nasıl başarabileceğini uzun uzun yazdım. En son büyük bir bankamızda konuyu kapsamlı bir şekilde masaya yatırdık. Ciddi bir uyanış başlamış durumda. Çok yakında somut çıktıları görmek dileği ile…

Tüm yazılarını göster