İnovasyon, kafası sakinlerin işidir. İnovasyon için zihinlerin rahatlaması gerekiyor. Sanat, müzik, edebiyat vb. tüm yaratıcı işler gibi inovasyon için de aylaklık lüksümüz olmalı. Tam bu noktada Bertrand Russell’ın “Aylaklığa Övgü” kitabını öneririm. Karl Marx’ın damadı, Paul Lafargue benzer bir kitabı kaleme almıştır: “Tembellik Hakkı”. Stres seviyesi yüksek, sürekli “Survivor” modunda yaşayan bir toplumda sürdürülebilir inovasyonlar mümkün mü? En yaratıcı fikirler, arama konferanslarında değil; seyahat ederken, parklarda yürürken, zihnimiz aylakça dolaşırken gelir. Nietzsche başta olmak üzere pek çok filozof o yüzden yürürken kitaplar yazmıştır. Eflatun öğrencileri ile agorada yürüyerek ders yapar. Cioran: “kürsü felsefenin mezarıdır” der. Hepsinin vurguladığı ortak nokta; gündelik kaygılardan uzaklaşarak doğanın içinde yaratıcı üretim süreçlerine girilmesidir. Peki, ülkemizde kaçımızın böyle bir lüksü var?
Maslow’un piramidinde en aşağılardaki barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan toplumlar, bu yarışı elbette gerilerden takip edecektir. Fukara ve inovatif tek ülke örneği var mıdır? Ben bilmiyorum. Ülkelerin makroekonomi boyutuna gitmeden, konunun mikro ölçekte sağlamasını yapabilirsiniz: kaç yoksul ailenin çocuğu, büyük bir ressam ya da müzisyen olabilmiştir? Yetenek, toplumun her katmanına eşit ağırlıklarda dağılır ama ressam olmak fakirin çocuğuna haramdır. Çocuğunun yeteneğini keşfederek hayata geçirebilen varlıklı ve eğitimli aileler sonucu belirler. Asgari ücretle çalışan bir baba, sadece çocuklarının karnını doyurmaya odaklanacaktır. Türkiye ortalaması hızlıca asgari ücret seviyesine iniyor. Gerçek vatanseverler için bundan daha hazin bir tablo olamaz. Bu ülkenin okumuş yazmışları olarak yapmamız gereken; edebiyatı bırakıp kişi başı GSMH’yi yukarılara çekmektir. 10 bin dolar altında gezinmek yerine 20 bin dolar ortalamaya sahip olduğumuzda bam başka bir Türkiye olacaktır. Geçim derdini aşan insanlar sıra dışı işlere imza atabilir.
Yaratıcı endüstrilerin, teknoloji üretiminin ve inovasyonun önünün açılması için sadece karın tokluğunun giderilmesi yetmez, diğer tehditlerin de bertaraf edilmesi gerekir. Güvenlik kaygısı güden, kendisini özgür hissetmeyen, yaşam tarzının tehdit altında olduğunu düşünen, sinirleri gergin ve tükenmişlik sendromu yaşayan insanlar, yeterince yaratıcı ve inovatif olamazlar. Yurt dışında yaşayan ve sık ülkesini ziyaret eden birisi olarak toplumu dışardan daha objektif olarak gözlemleyebiliyorum. Maalesef insanımız çok gergin. Sokaklar barut fıçısı. Öfkeliyiz. Alıngan, mutsuz ve yarınlara dair umutsuzuz. Bir toplumun başına gelebilecek en kötü ruh hali. Bu psikolojiden hızlıca uzaklaşmalıyız. Toplumun önündeki insanlar olarak normalleşme sürecini en yukarılardan başlatmalıyız. Türkiye her şeye rağmen çok güzel bir ülke. İnsanımız vefakâr ve gelişmiş ülkelerde unutulan pek çok insani değeri halen koruyor. Çok bedel ödemiş bu güzel toplum, en iyisini hak ediyor. Çocuklarımız fazlasıyla zeki ve iyi yönlendirildiklerinde her şeyi başarabilirler.
Bu tezimin kanıtlarını son iki haftada ülkenin çeşitli şehirlerinde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde ve eğitimlerde gördük. İstanbul’da afet odaklı fikir yarışmasında birçok farklı şehirden gelen arkadaşımız harikalar yarattı. Sadece tek günlük sıkı bir eğitim ve mentorluk ile bu kadar güzel fikirler çıkıyorsa ilkokuldan üniversite sona kadar daha kaliteli bir eğitimden geçen insanlar neleri başarmaz ki? İzmir Girişimcilik Merkezinde çeşitli sektörlerden girişimcilerle buluştuk. Orada da aynı heyecana ve başarma arzusuna şahit oldum. Sonrasında İzmir’in büyük holdinglerinden birinde kurum içi girişimcilerle iki gün süren dolu dolu bir atölye çalışmasında kadınların ve özellikle kariyerinin başında yeni mezun arkadaşlarımızın ne kadar yaratıcı, özgün ve kişilikli işlere imza atabileceğini gördüm. Bu örneklerin artırılarak ülke sathına çoklanması gerekiyor. Herkes kendi adasında değişimi başarırsa, elbette o adalar bir gün birleşerek bize yakışan ülkeye dönüşmüş olacağız. Kendi kapımızın önünü süpürmekle başlayalım ve ülke gençlerinin başka kapılarda mutluluk aramasının önüne geçelim.