OECD’nin 2020 başında yayımladığı bir raporda, dünyada hangi illerde inovasyonun yoğunlaştığına dair sıralama dikkatimi çekmişti. İnovasyon çıktılarını ölçerken kullandığımız temel göstergelerden biri olan patent başvuruları ile sıralamayı oluşturmuşlar. Patent başvurularında ilk sırada Tokyo var ve 1995’ten beri yerini koruyor. Nüfusa oranla değil toplam patent başvurusu sayısı ile sıralamışlar. 2.sırada Seul var. Seul ilginç; çünkü 1995’te 37.sıradaymış. Tokyo ve Seul’u San Francisco izliyor. San Francisco’nun Amerika içerisindeki hızlı yükselişi teknoloji şirketlerinin artışı ile ilişkilendiriliyor. İlk 10’da Avrupa’dan sadece Paris var ve o da yıllar içerisinde ilk sıralardaki yerini korumuş görünüyor.
OECD, tartışmayı bu yoğunlaşmayı etkileyen faktörlerle devam ettiriyor ve birkaç konu öne çıkıyor. Bunlardan biri araştırma altyapısı. Üniversite, kamu ya da şirketlerin araştırma merkezlerinin yoğunluğu doğrudan etkilerken hastaneler gibi özellikle sağlık teknolojilerindeki patentleri doğrudan şekillendiren altyapılar da bunun içinde değerlendiriliyor. Bir diğeri teknoloji şirketleri. Teknoloji şirketlerine yönelik ekosistemin geliştiği şehirlerde patent başvurularının yoğunlaştığı, tahmin edileceği gibi tartışmanın öncü başlıklarından birini oluşturuyor. İnsan kaynağı, araştırmacı sayısı gibi beceri setinin farklı illerdeki dağılımına işaret eden alt göstergeler ise, diğer faktörlerle ilişkili olarak öne çıkanlar arasında. Burayı şimdilik çok uzatmadan Türkiye’ye geleyim.
Türkiye’de de patent başvuruları söz konusu olduğunda hangi iller öne çıkıyor diye baktım. OECD sıralamasında uluslararası patent veri tabanlarını kaynak alıyordu. Ben bizim illeri çok zorlamayıp Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurulara baktım. OECD’de olduğu gibi öncelikle nüfusa göre değil, toplam sayıya göre sıraladım: Aşağıdaki tablo bize toplam patent başvurularına göre ilk 10 ili 1995, 2007 ve 2019 yılları için gösteriyor. İlk sırada kolaylıkla tahmin edilebilir şekilde İstanbul var. Onu Ankara izliyor. 3.sırada ise 2019’da bir değişiklik görüyoruz. Aslında bu değişiklik 2009’a dayanıyor. 2009’da Bursa, İzmir’in yerini alarak 3.sıraya yerleşiyor ve 10 yıldır da yerini koruyor. 2007’den bugüne 10 il çok değişmese de birkaç değişiklik görüyoruz: Adana, Denizli ve Antalya ilk 10’daki yerini kaybediyor. Onlar yerine Sakarya, Kayseri ve Eskişehir geliyor. Nüfusa göre patent başvurularına baktığımızda da birkaç şey dışında aslında çok değişen yok gibi görünüyor. Patent başvurularını nüfusa oranladığımızda benim dikkatimi birkaç konu çekti: Bursa’nın Ankara ile neredeyse eşitlenmesi, Kocaeli ve Manisa’nın Bursa’yı izlemesi ve İzmir’in ilk 10’daki yerini korumakta zorlanması.
Elbette inovasyonun tek göstergesi patentler değil. Birçok farklı gösterge ile inovasyon çıktılarını ve yoğunluğunu değerlendirmek mümkün. Bunun dışında, farklı teknolojilerde patent yoğunlukları yine bu sıralamaları etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Tüm bunlara rağmen, tek başına patentlere baktığımızda gördüğümüz tabloyu üniversite, araştırma merkezi ve şirket yoğunlukları ile gerekçelendirmek gayet mümkün. Bununla birlikte son dönemde en çok tartışılan konulardan birisi, dijitalleşmenin bilim ve teknolojinin farklı illere dağılımını değiştirecek olması. Değer zincirlerinde, şirketlerde dijitalleşmeyi hep konuştuk, şimdi özellikle COVID-19 ile birlikte tartışılan; dijitalleşmenin bilimi ve bilimsel aktivitenin dağılımını nasıl etkilediği ve etkileyeceği. Bu konunun odağında aynı zamanda ulusal ve uluslararası işbirlikleri olduğunu da düşünürsek, bizim il dağılımlarını da kısa vadede olmasa da orta vadede etkileyebilir gibi duruyor. Başka bir yazıda buradan devam edelim.