Geçen gün bir tweet attım ve “Boğaziçi’ndeki 350 yalıdan 110 tanesi Araplar ve Ruslar tarafından satın alınmış” dedim. Gelen ilk tepki yalı sayısının 600 civarında olduğu oldu. Tabii yol yalısı mı, rıhtımlı yalı mı diğer taraftan müştemilatı ayrı mı sayacaksınız vb. birçok tanıma göre payda değişiyor. Ancak payda ne olursa olsun 110 çok yüksek bir sayı. Gelen ikinci tepkiyse “Sanki yalılar Türklere ait olunca bizi kahve içmeye davet ediyorlar” oldu. Yalıların el değiştirmesi sadece bir sembol. Şu an İstanbul’un çeşitli mahallelerinden Antalya’ya, Bodrum’a kadar birçok yerde gayrimenkul fiyatları Türk vatandaşlarının satın alma gücünü aşmış durumda.
Türkiye’de yabancılara mülk satışının da düzenlendiği Tapu Kanunu 1934 yılında çıkarılmış. Son 10 küsur yılda yapılan tadilatlarla yabancılara satışlar serbest bırakıldı. Bölgede yabancıların aldığı mülkün artması halinde bölgesel sınırlama getirilebiliyor ancak kanunun eskiliği sebebiyle sınır “hektar” ile konmuş. Tarım toplumundan bilgi toplumuna geçtik, nüfusumuzun yüzde 90’dan fazlası şehirlerde yaşıyor, biz yabancılara gayrimenkul satışında çizgileri hektarla çekiyoruz. Artık Türkiye’de toprak satılıp “yeni Vatikan kurulması”ndan değil, Türk vatandaşlarının günlük barınma ihtiyacını karşılayamamaktan korkmamız lazım.
Gazetenizin 27 Mayıs günü verdiği habere göre, yabancıların Türkiye’deki konut yatırımlarının toplam doğrudan yatırımlardaki payı 2006’da %15’ten 2021’de %74’e yükselmiş. Düşünün yabancılar Türkiye’de eskiden fabrikalar açarken, sonra teknoloji şirketlerine yatırım yaparken, bugün sadece ev alıyorlar. Türkiye’de iş kuran yabancılara istihdamdan işyeri ruhsatına kadar birçok zorluk çıkarırken, ev alan yabancıya üzerine bir de vatandaşlık hediye ediyoruz.
Ülkemize yapılan yatırımların üretimden, teknolojiden uzaklaşmasına sebep olan bu sistemin ardında az sayıda inşaatçı, emlakçı ve diğer aracılardan oluşan küçük bir grubun lobisi var. Deniyor ki, ülkemizin döviz ihtiyacı bu yolla karşılanıyor. Ortalama zekaya sahip ve iktisat okumamış kişilerin buna inanmasını bekleyebilirsiniz ama kısmi denge ile genel denge arasındaki farkı bilen azıcık iktisat okumuş biri bu argümana güler. Neyse ki ben de Bilkent Üniversitesi’nde Serdar Sayan hocamızdan genel denge dersi almıştım. Evini yabancılara satan Türk vatandaşları aldığı parayı ne yapıyor? Merak ediyorsanız, yabancılara konut satan emlakçıların İstanbul ve Bodrum dışında en çok nerede ofisi var diye sorun. Miami’de. Türkiye’de mülkünü satan vatandaşlarımız bunu zaten portföylerini yurtdışına kaydırmak için yapıyor. Net hesapta ülkeye döviz girişi sıfır.
Bir diğer argüman mülk alan yabancıların burada iş kuracakları, para harcayacakları ve vergi ödeyerek devlete kazanç sağlayacakları. Yine ortalama zekada kısmi dengenin ötesini göremeyenlerin inanabilecekleri bir hayal. Bu evleri yabancılar değil de yerliler alsa onlar para harcamayacaklar mı? Muhtemelen yılın 12 ayı burada olacakları için daha çok para harcayacak. Bu evleri yabancılar değil yerliler alsa aynı tapu harcını ödemeyecek mi? Denebilir ki evlerin değeri biraz düşecek, ama tapu harçları zaten satış değerinin çok altından hesaplanıyor ve işlemlerin çoğu nakitle yapılıyor. FATF’in Türkiye’yi dünyada kara para aklanmasında “gri listeye” sokan son raporunda da sorun alanı olarak finansal sistemimiz değil, gayrimenkul satışlarındaki başıbozukluk gösterilmişti.
Boğaziçi’ndeki yalıların mülkiyeti başından beri uluslararası siyasetin konusu olmuştur. Osmanlı padişahları eskiden fetih ganimetlerini siyasi müttefiklerine dağıtırdı. Zamanla fetihler durunca, Boğaz’dan yalı ve koru vermek yeni bir rant aracı haline geldi. Mesela, IV. Murat kalesini savaşmadan teslim eden İranlı bir asilzade olan Emir Gürani’ye bugünkü Emirgan’ı vermiş. Şimdi Emirgan Korusu dediğimiz yerdeki köşklerse Mısır Hıdivi’ne ait. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Dikkatten kaçırılmaması gereken şey bu kişilerin hepsinin padişahın tebaası olması. Bugüne dönersek, kendi vatandaşına konut kredisi sınırı koyarken nakit zengini Arap ve Ruslara (ve diğer yabancılara) konut satışının yasaklanmaması demokratik bir toplumda kabul edilemez. Kendi yurdunuzda gayrimenkul almanın tek avantajı uzun vadeli banka kredi alabilmektir.
Türkiye’ye bugün girip yarın çıkacak yatırımlar için vatandaşlık hediye edilmesi ise asla kabul edilemez. Para bir ülkeye girer çıkar, verilen vatandaşlık ise baki kalır. Bu gidişatın sonunun nereye varacağını merak edenler İngiltere’ye bakabilir. İngiltere, dünyadaki tüm kanun kaçaklarına, yolsuz liderlerin ailelerine Londra’da ev satarak küçük bir emlakçı ve avukat grubunu zengin etti. Kendi vatandaşları ise kendi başkentinde oturamaz hale geldi. Brexit oyları acaba neden hep Londra dışından geldi diye düşündünüz mü? Bu arada Rus oligarkların çocuklarından Lordlar Kamarası’na üye olan var. Yukarıda yabancılara gayrımenkul satışlarının ülkeye neden faydası olmadığı hatta zararı olduğuna dair argümanları da zaten İngiltere’de Sir David Medcalf’ın bu sistemin reformu için hükümete hazırladığı rapordan aldım. İngilizlerin düştüğü durumu merak ediyorsanız bayram tatilinde “McMafia” (Amazon Prime) dizisini izleyebilir veya Oliver Bullough’un “Butler to the World” kitabını okuyabilirsiniz. İyi bayramlar!