Pazartesi akşamı TV kanalları arasında dolaşırken CNN International’da, ekonomi haberlerinin neşeli sunucusu Richard Quest çıktı karşıma. İngiltere’nin önde gelen ekonomi yorumcularından Financial Times (FT) yazarı Martin Wolf ile konuşuyordu.
Davos toplantıları sayesinde 20 yıldan beri tanıdığım ve yazılarını sürekli izlediğim Martin’in yüzünde öfkeli bir ifade vardı. İngiltere’nin çiçeği burnunda başbakanı Liz Truss’a ve Maliye Bakanı Kwasi Kwarteng’e adeta ateş püskürüyordu. Hiç şaşırmadım çünkü aynı gün Martin’in FT’deki yazısını okumuştum. Wolf, Liz Truss’u “bağnaz bir fanatik” olarak niteliyor ve “gerçeğin kendi arzularına göre şekilleneceğine inanan bağnaz bir fanatiğin bir ülkenin başına geçmesi büyük bir felakettir” diyordu. Wolf Aynı sözleri CNN’de de tekrarladı ve Richard Quest’e dönerek, “Senin yüzünden belki de hayatımda ilk kez bir TV programında, kendi ülkemin başbakanı hakkında böyle konuşmak zorunda kaldım”dedi.
IMF’den gelen tepki
Gelir eşitsizliğinin ve hayat pahalılığının kabaran bir öfke dalgasına yol açtığı İngiltere’de en varlıklı kesime cömert bir vergi indirimi getiren yeni ekonomik programa tepki verenler arasında IMF’nin de yer alması ise herkesi şaşırttı. FT’nin hafta sonu sayısında yer alan ilginç haberde, yeni bir Bayan Thatcher olmaya heves ederek herkesi şaşırtan bir ekonomi programı açıklayan Liz Truss’un programına IMF’den de ciddi bir tepki geldiği belirtiliyordu. IMF, açıklanan yeni programın İngiltere Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele çabasıyla çeliştiğini ve uygulanabilir olmadığını vurguluyordu.
IMF’nin İngiltere gibi bir ülkenin yeni ekonomik programına böyle bir tepki verme gereğini duyması çoğu kimseyi şaşırttı ve IMF’nin bir Yükselen Pazar ülkesine bile reva görmediği bir uyarıyı İngiltere’ye reva görmesi farklı yorumlara yol açtı. Gözlerin ABD’ye çevrilmesi üzerine bir açıklama yapma gereği duyan ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, İngiltere’deki gelişmelerin dikkatle izlenmekte olduğunu belirtmekle yetindi.
Başbakan Liz Truss da bütün bu tepkiler üzerine çakma programından geri adam atmak zorunda kaldı ve varlıklı kesime vergi indirimi yapmaktan vazgeçtiğini açıkladı. Bayan Thatcher’ın neoeliberal dalganın öncülerinden biri olarak oynadığı rölü bugünün farklı dünyasında oynamaya kalkışan Liz Truss’un başbakanlık koltuğunda ne kadar oturacağı da şimdiden tartışılmaya başlandı.
Türkiye’de çakma model modası
Türkiye’de çakma modellere sarılarak ekonomiyi yönetme modası Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’ne geçildikten sonra yayıldı. Martin Wolf’un kendi ülkesinin başbakanı için yaptığı tanımı hatırlayacak olursak, çakma modellerin bir ülkede moda olması için “gerçeğin kendi arzularına göre şekilleneceğine inanan bağnaz bir fanatiğin bu ülkenin başına geçmesi” gerekiyordu.
Kendi inançlarının ve arzularının gerçekleşmesi halinde yönettiği şirketin, kurumun ya da ülkenin refaha kavuşacağına, başarıdan başarıya koşacağına inanan birinin, yaşanmış örneklere ve kanıtlara dayanarak başarıya giden yolları gösteren modellere itibar etmeyip kendi çakma modelini uygulamak istemesi hiç şaşırtıcı değil.
Kendi inançlarına ve doğrularına inanmış birinin, benimsediği çakma modeli kabul ettirmek için yıllardır kabul gören, başarısı kanıtlanmış modelleri ise tu kaka ilan etmesi gerekiyor. Örneğin ekonominin kanseri olan enflasyonun tırmandığı ve faiz oranlarının dünya ekonomisindeki belirleyici rolünün öne çıktığı günümüzün dünyasında faizi lanetleyip çakma bir modele umut bağlayabilirsiniz. Faizsiz bir dünyada yaşamayı hayal edebilirsiniz.
Çin modelinden nöro ekonomiye
Türkiye’yi yöneten anlayış 2017 yılından itibaren ülkeyi başarıya götürebilecek olan yolu terkedip farklı arayışlara yöneldiği için ülkemiz 2000’li yılların başlarında, AKP iktidarı döneminde yakalamış olduğu dış kaynakla desteklenen enflasyonsuz büyüme fırsatını kullanamadı. Günü kurtarma ve kendisine yakın çevreyi destekleyerek oy tabanını genişletme çabası öne çıktı. Asya ülkeleri yabancı sermaye ve teknolojiyi çok iyi kullanarak büyük atılım yaparken biz Avrupa ile yakınlaşma fırsatını da iyi kullanamayıp cari açık üreten üretim yapımızı koruduk.
Bu modelin tıkandığı ortamda da kurtarıcı olarak önce Çin modeli diye bir uydurma modele umut bağlandı. Sonucun ne olduğunu hep birlikte gördük. Bakanlığa geldiği günden bu yana tutmayan tahminler yapma rekorunu kıran Sayın Nebati’nin son günlerde telaffuz ettiği, ucu nöroekonomiye kadar uzanan model arayışını ciddiye alalarak yorum yapmanın ise sinir bozmaktan başka bir işe yarayacağını hiç sanmıyorum.