Resmi adı Birleşik Krallık olan İngiltere’de yarın genel seçim var. Ülkenin Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılmasını isteyenlerin beklenmedik zaferiyle sonuçlanan 2016 referandumundan bu yana Brexit hummasına tutulan İngiltere’de seçim kampanyasını “Brexit’i ben sağlarım” sloganıyla sürdüren Muhafazakar Parti’nin lideri Boris Johnson seçimin favorisi. Johnson, Muhafazakar Parti’nin Parlamento’da tek başına iktidar olmasını sağlayacak çoğunluğu elde etmesi halinde Brexit’i mutlaka gerçekleştireceğini vurguluyor.
Seçmenin nabzını tutma konusundaki becerisini daha önce Londra belediye başkanlığı seçimini iki kez kazanarak göstermiş olan Johnson, tek bir hedefe odaklanarak seçmenin önemli bir kesiminde soyut bir “Brexit umudu” yaratmayı başardı. Ayrıca Muhafazakar Parti’nin alışılmış çizgisinin dışına çıkarak, halkın refahını artıracak bazı harcamalara öncelik vereceğini açıklaması da şansını artırdı. Seçim sonuçlarıyla ilgili kamuoyu yoklamalarının ortalaması, dün sabah itibariyle Muhafazakar Parti’nin oyların yüzde 42.9’unu, İşçi Partisi’nin yüzde 33’ünü, Liberal Demokrat Parti’ninse yüzde 12.6’sını alacağını gösteriyordu.
Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılmanın, bir dünya imparatorluğunun varisi olan İngiltere’nin yeniden şahlanışına yol açacağına inananlar geleceğe umutla bakarken Boris Johnson gibi birinin İngiltere Başbakanı olarak ülkenin kaderini belirleyecek konuma gelmesini büyük bir felaket olarak görenler de hayli fazla. Onlar umutlarını Liberal Demokrat Parti’nin beklenenden daha iyi bir sonuç alarak Johnson’un tek başına iktidar olmasını engellemesine bağlamış görünüyorlar. İş dünyasının nabzını tutan The Economist dergisi de bu umudu dile getirerek seçimlerde Liberal Demokrat Parti’yi destekleyeceğini açıkladı son başyazısında.
Şarlatanlar cephesi genişliyor
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “şarlatan” sözcüğünün karşılığı şöyle: “Kendi bilgi ve yeteneklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse.” Webster sözlüğü ise “charlatan” sözcüğünün, tıp doktoru olmadıkları halde kendi icat ettikleri ilaçlar ve tedavi yöntemleriyle insanları kandıran sahtekarları tanımlamak için kullanıldığını belirtiyor.
Bu tanım Trump’a ve başkalarına olduğu gibi Johnson’a da çok iyi uyuyor. Hatta belki daha da iyi uyuyor, çünkü saçından tırnağına kadar, sanki bir komiklik ya da sihirbazlık numarası yapmak için kendini ortaya atmış biri gibi görünüyor Johnson. Tıpkı Trump gibi, sürekli olarak yalan söyleyerek ve hayali vaatlerde bulunarak insanları kandırmaya çalışıyor ve toplumun önemli bir kesimini etkileyebiliyor. Johnson’u bu nitelikleriyle gören ve yadırgayan İngilizlerin ise onun dağınık saçları yerine kendi saçlarını başlarını yolma noktasına geldiği görülüyor. Biz de uzaktan paylaşıyoruz onların tepkilerini, neler hissettiklerini çok iyi anlıyoruz.
İşçi Partisi’nin çıkmazı
Kamuoyu yoklamalarına güvenmeyen ve yarın yapılacak seçimden sürpriz bir sonuç çıkabileceği umudunu koruyanlar da var ama pek inandırıcı değiller bence. Bu noktaya nasıl gelindiğini anlamak için yıllardır muhalefette olan İngiltere İşçi Partisi’nin, Brexit çıkmazında bocalayan bir iktidara karşı sahip olduğu şansı iyi kullanamamış olduğunu da hatırlamamız gerekiyor. Küresel krizin kritik aşamasında ülkeyi yöneten İşçi Partisi bu seçime hazırlanırken aslında toplumun geniş kesiminin taleplerini karşılayacak kapsamlı bir ‘yeni düzen’ programı hazırlamış olmasına karşın bunu halka anlatamadı ve etkili olamadı. İşçi Partisi’nin halka umut aşılayacak bir yeni lider ortaya çıkartamamış olması da bunda rol oynadı.
Trump ve Boris Johnson gibi şarlatan liderlerin giderek çoğaldığı bir dünyanın birçok bakımdan yaşanamaz hale gelmesi kaçınılmaz görünüyor. Bunların hepsinin aslında bazı yeteneklere sahip şarlatanlar olduğu er geç anlaşılacak ama şu anda bu liderlere umut bağlayanların gerçeği görmesi için daha büyük fiyaskoların yaşanması gerekiyor galiba.
Sterlin yükseliyor ama
İngiltere seçim haftasına girerken yayınlanan sayısında, seçime katılan siyasi liderleri karikatürize eden bir kapak hazırlayan ve “İngiltere’nin Noel Öncesi Kabusu” manşetini atan The Economist dergisinin tavrının da gösterdiği gibi, iş dünyasının önemli bir kesimi Boris Johnson’dan hiç hoşlanmıyor ve Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecinin çok boyutlu sorunlara yol açacağını düşünüyor.
Buna karşın Johnson’un seçimi kazanma şansının artması, İngiliz Sterlinine doping etkisi yaptı ve Sterlinin dolar ve Euro karşısındaki yükselişi hızlandı. Kısa vadeli kazanca odaklı piyasaların seçim sonuçlarını nasıl algılayacağını, kimin kazançlı kimin kayıplı çıkacağını göreceğiz ama Sterlindeki bu yükselişin kalıcı olacağını düşünmek için şarlatanların hikmetine inanmak gerekiyor galiba.