IMF gözüyle tablo çok parlak değil

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

IMF tahminlerini bu hafta açıkladı. İlgi büyüktü. IMF tahminleri önemlidir. 1,200 dolayında ekonomist 189 üyenin ekonomisini izler, raporlar hazırlar. Bu raporlar karar verenler tarafından yakından takip edilir. Buna rağmen güvenirlikleri hep sorgulanmıştır. IMF geçmişte çok sayıda tutmayan tahminler yaptı. Bir görüşe göre IMF tahminleri ekonomik gerçeklere göre yapılmıyor; özellikle büyüme ve enflasyon tahminlerinde sistematik bir önyargı var. Mesela Çin’in büyüme oranı genellikle olduğundan düşük, ABD’ninki ise yüksek tahmin edilir. Diğer Asya ekonomileri de olduğundan düşük; batı ekonomileri ise genellikle daha güçlü öngörülüyor. İddia odur ki; bu eğilimi belirleyen faktör ülkenin IMF’nin en büyük hissedarı ABD ile olan ilişkisi.

Yani IMF tahminlerine şüphe payı ile yaklaşmak gerekir. Son açıklamada ise hep olduğu gibi bardağın dolu ve boş tarafları var. Dolu tarafta 2019’da yüzde 2.9 büyüyebilen dünya ekonomisinin 2020’de yüzde 3.3 ve 2021’de 3.4 büyüyecek olması var. Diğer bir iyi haber ana ticaret ortağımız Avrupa’nın 2020 ve 2021’de daha hızlı büyüyecek olması. ABD ve Çin ticaret anlaşması, para politikalarının yumuşaması küresel ekonomiyi büyüme patikasında tutuyor. Eğer 49 merkez bankası geçen yıl faiz indirmemiş olsaydı; büyüme 2020 ve 2021’de 0.5 puan daha düşük olurdu. ABD-Çin anlaşması da büyümeye 0.5 puanlık katkı yapacak.

Boş tarafta ise hem dünya hem de Avrupa’nın artan hızda büyümelerine rağmen iki yıl boyunca 2018’deki büyümeye ulaşamayacak olmaları var. Ticaret savaşına giren ABD ve Çin ise hız kesmeye devam edecek. Çin 2018’te yüzde 6.6 büyüdükten sonra 2019’da yüzde 6.1’e gerilemişti. Bu oran 2020’de yüzde 6’ya ve 2021’de ise 5.8’e gerileyecek. ABD’de ise 2018’de yüzde 2.9 olan büyüme hızı geçen yıl 2.3’e gerilemişti. Bu yıl yüzde 2 ve 2021’de ise 1.7 büyümesi bekleniyor. IMF’ye göre aşağı yönlü riskler az; yani sürpriz yukarı yönde olabilir. Fon, imalat sanayi ve ticaret hacminde dibe geldiğimizi düşünüyor. Tabloyu bozacak risklerin başında ABD-Çin anlaşmasının kalıcı olmaması, korumacı politikalar, İran krizinin petrol arzını etkilemesi, sel ve kuraklık gibi doğal felaketler, sosyal rahatsızlıklar yer alıyor. Özellikle iklim değişikliğinin yarattığı risklere karşı uyarı daha açık yapılmış. Tablo parlak değil. Yüzde 3 dolayında büyüme aslında durgunluk değil mi? 2008 krizinden önce yüzde 5.5 dolayında seyreden büyüme hızını bir daha görür müyüz?

Tüm yazılarını göster