Yeni yılın herkese, bütün insanlara sağlık, mutluluk, refah getirmesini dilerim.
Yeni yıl benim de 80 yaşını tamamladığım, 81’inci yaşın silinmez yollarında ilerlemeye başladığım yıl… kendi kendime soruyorum: “80 yaş yolun neresi eder?”
Bundan sonraki hayatın koşullarına bağlı bir şey… En uç örneklerinden biri Prof. Dr. Halil İnalcık. Uzun yılların deneyim ve birikimlerini 80 yaşından sonra eserlere dönüştürdü… Herkes kendi çapında, yaşama anlaması ve algılamasına göre 80 yaşından sonra da karınca kararınca değer üretmeyi sürdürebilir.
Zihnim yettikçe, ellerim tuşlara dokunabildikçe yazarak düşüncelerimi paylaşmayı sürdürmek istiyorum. Yazma istekliliği, sık sık “yazı insanının sorumluluğu” üstüne düşünmemi de gerektiriyor.
Bir yazı insanının temel görevi, yazıyla insan yaşamını çeşitlendirme, renklendirme, zenginleştirme ve kolaylaştırmaya katkı yapmaktır.
Orduların savaşı kazanmaları, güçlü bir komuta kadrosuna, ödünsüz kontrol sistemine, sağlıklı iletişim ve etkileşim mekanizmalarına, işlemleri yapacak yeterli donanıma, etkin istihbarata, sistemli ve kararlı gözetime, dengeleri ve boşlukları yakalayan keşif ustalığına bağlıdır.
Yazı insanları da iki cephede savaşır: Biri, kendi iç dünyasını dengelemeye dairdir. Diğeri de insan yaşamını zorlaştıran tabuları kırma savaşını kazanmak için ilkelerden kalelerin kurulmasıdır.
Sistemli köşe yazıları yazmaya başladığımda, 11 maddelik ilke demeti belirleyerek kendime sınır koymaya çalışmıştım. Her yıl, önyargılarımın, yerleşik doğrularımın, kör inançlarımın ve ezberlerimin akıl gözümü kör etmesin diye, ilke ve kuralları yeniden gözden geçiriyorum.
Geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da “asla popüler olanın peşinde olmayacağım”.
Kapasitemin yettiği kadar, ilgilendiğim konularda, “buzdağının dibindeki kök nedenleri” arayacağım; “buzdağının görünen, bilinen ve günlük anlatımın parçası olan kısımlarına” mesafeli durmayı sürdüreceğim.
Yazarken, “İhtiyaç, veri, model ve metot, eğilim, en önemlisi de kendini bilme” konularına öncelik vereceğim.
İnsanlar, kuruluşlar ve kurumlarla ilgili geneleme yaparken, “kim ve ne olduklarıyla ilgilenmeyecek, ne yaptıklarına” bakacağım.
Yazarken; “ 10 okuyup 1 yazan” olma ilkesinden şaşmamaya çaba göstereceğim.
Düşüncelerimi yazıyla paylaşırken, “med-cezir çöpçülüğü” yapmama özeni göstereceğim.
Yazdıklarımın “10 yıl sonra bir kitabın sayfalarında yer alabilecek nitelikte olmasına” gayret edeceğim.
“Yeni adlar, yeni kavramlar, yeni düşünceler, yeni davranış biçimlerine uyum” sağlanabilmesi için insanların işlerini kolaylaştıracak sorunlara odaklanacağım; zamana kıyma konusunda asla ödün vermeyeceğim.
“Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma ilkesine” güneşte gölge sadakati göstereceğim.
Değerlendirme yaparken, “sorgulama, analiz etme ve örgütleme yetenekleri” ölçülerini kullanacağım; sorgulamadan sakınanlara, ezberlerin konforuna sığınanlara, örgütlerde katılımcı ve paylaşımcı özveriden uzak duranlara, sözleri ve anlatımları ne denli parlak ve çekici olsa da inanmama özeni göstereceğim.
Yakınma yerine, “ bir yol bulmaya ya da yol açmaya” yönelik yekinmeyi tercih edeceğim.
Başkalarını suçlamadan önce “kendime ayna tutacağım”. Kendini sorgulama özgüveninin, “ gelişmenin temel gücü” olduğu gerçekliğini asla unutmayacağım.
“ilkeler kalelerimizdir” sözünü kulağa hoş gelen bin anlatımın ötesinde, bir yaşam biçimi olarak sürdürme konusunda kimseye ödün vermeyeceğim.
İlkyazımdan bugün 59 yıl geçti… Yazılar belgedir. Yazı insanın sözlerini, iç tutarlılık terazisinde herkes tartabilir; çünkü belge olan yazılarda ne söylediğimiz, nasıl söylediğimiz ve ne yaptığımız görmezden gelinemeyecek kadar somut verilerdir.
Düşüncelerimizi belgelemeye, iç tutarlılığımızı sorgulamaya, karınca kararınca değer üreterek yaşamı anlamlı kılmaya devam…